Yönetmen Fatima Aklaz: Sinema Fas'ın sessizliğini deliyor
Yönetmen Fatima Aklaz, kadınların yalnız bırakıldığı bir dünyada filmlerinde Fas’ın unutulmuş kadınlarını sanatsal ve insani bir anlatının hammaddesi olarak kullandığını ve bunun değişimin bir parçası olduğunu belirtiyor.

HANAN HARITE
Fas - Fas Sineması son yıllarda önemli bir gelişim gösterirken, kadın yönetmenler de bu gelişimin önemli bir parçası olarak kabul ediliyor. Yönetmen Fatima Aklaz da bu kadınlardan biri.
Sanat kariyerine sahnede başlayan Yönetmen Fatima Aklaz, oyuncu ve yazar olarak başarısını kanıtladı. Fatima Aklaz, fenimist bir bakış açısıyla daha özgür bir alan olarak kabul ettiği sinemaya yöneldi. Faslı yönetmen Fatima Aklaz'ın filmlerinde yalnızca hikayeler anlatılmıyor, aynı zamanda acının detayları bir kadının gözünden canlandırılıyor. İzolasyonu ve ötekileştirmeyi anlatan yönetmen en ücra yerlerde bile umudu diri tutan görsel bir dil kullanıyor.
Değişimin bir aracı
Fas’ın unutulmuş kadınlarını sanatsal ve insani bir anlatının hammaddesi olarak kullanan Fatima Aklaz, sinemayı estetik bir lüks değil, toplumsal dokudaki çatlakları yakalayan, gölgede kalanlara ses veren bir toplumsal laboratuvar olarak tanımlıyor.
Sinemanın yalnızca bir ayna olamayacağını söyleyen Fatima Aklaz, özellikle savunmasız durumdaki kadınlara yönelik bakış açılarını değiştirmenin bir aracı olduğunu düşünüyor.
Etkileyici portreler
Kariyeri boyunca birçok filme yönetmenlik yapan Fatima Aklaz’ın en dikkat çeken filmleri The Rope Game, The Tattoo, The Stick ve The Shepherdess oldu. Filmlerin hemen hepsi toplumsal sorunlara odaklanıyor. Yönetmenin bir dönüm noktası olarak tanımladığı filmi ise "Çoban Kız." Fas’ın ücra köşelerinden nadir bir sinematik tanıklık sunan Fatima Aklaz, marjinal sayılan alanlarda hem dışlanma hem de direniş alanı olarak etkileyici bir portre çiziyor. Fatima Aklaz, filmlerinde sembollere sığındığını ve bu sembollerin bir süre sonra bir direnişi temsil ettiğini ifade ediyor.
‘Kadınlar umudun kaynağı olarak ele alınmalı’
Filmlerinde kadınların estetik ya da sembolik bir unsur olmadığını dile getiren Fatima Aklaz, hikâyenin özü ve hem acının hem de umudun kaynağı olarak kadının ele alınması gerektiğini belirtiyor. “Sinemada kadın sorunlarını daha doğru bir şekilde erkekler mi yoksa kadınlar mı yansıtıyor?” sorusuyla konuşmasına devam eden Fatima Aklaz, şunları söylüyor:
"Biz kadınlar içimizde acı deneyimleri taşıyoruz. Bunu nasıl hissedeceğimizi ve dürüstçe görsel olarak nasıl aktaracağımızı biliyoruz. Bazı erkek yönetmenlerin kadınlar hakkında dürüst işler üretme yeteneklerini inkar etmiyorum. Sonuçta sorun yönetmenin cinsiyeti değil, dürüstlüğü, cesareti ve insani bağlılığıdır."
Derin dönüşüm
Fas sinemasında kadınların varlığının onlarca yıl sınırlı olduğunu, çoğunlukla oyunculukla veya sahne arkasında ikincil rollerle kalıplaştığını anlatan Fatima Aklaz, 1990 yılından itibaren bu durumun değiştiğine işaret ediyor. Fatima, Sinemada yaşanan değişimin aynı zamanda bir anlam yaratıcısı olarak feminist dinamiği de yansıttığını ifade ediyor.
Fatima Aklaz, bu değişime vurgu yaparak, kadınların film endüstrisinin çeşitli alanlarında giderek daha fazla yer aldığını, yönetmenlikten senaryo yazarlığına, fotoğrafçılıktan ışıklandırmaya ve kamera yönetimine kadar onlarca yıldır sadece erkeklerin ilgilendiği mesleklerde yer aldıklarını belirtiyor ve "Bu varlık sadece kadınların yetkinliğini değil, aynı zamanda Fas toplumundaki daha derin dönüşümleri de yansıtıyor" diyor.