Dêrezorlu kadınlar IŞİD tehlikesine karşı uyardı: Bugün ‘hayır’ deme gücümüz var
Dêrezor Kantonu’na bağlı Hecin ilçesinden kadınlar, IŞİD’in saldırı ve işgali altında yaşadıklarını anlatarak, bugün daha güvende hissetseler de tehlikenin devam ettiğine işaret ederek, “Bugün hayır deme gücümüz var” dedi.

ZEYNEP XELİF
Dêrezor- Suriye’de 2011 yılında başlayan ayaklanmalar sonrası IŞİD birçok kente saldırıp, katliamlar yaptı. Bu kentlerden biri de 2017 yılında Suriye Demokratik Güçleri (QSD) tarafından bir bölümü özgürleştirilerek, Özerk Yönetim alanına dahil edilen Dêrezor. Baas rejimi sırasında baskıya ve ayrımcılığa maruz bırakılan kent, sonrasında IŞİD’in katliam ve zorbalığıyla karşı karşıya kaldı. Dêrezor, QSD güçleri tarafından özgürleştirildikten sonra kurulan halk meclisleri ile halkın tamamı yönetimin parçası oldu. Uygulanan eşbaşkanlık, kota gibi uygulamalar ile de kadınlar tüm erkek egemen sistemin ve ataerkil toplum baskısını bertaraf ederek, varlıklarını ortaya koydu.
Bugün yönetimde kendi iradeleri olması ve yönetime öncülük etmelerine rağmen kadınlar, IŞİD’in işgal sırasında yaptıklarını unutamıyorlar. Dêrezor Kantonu’na bağlı Hecin ilçesinden kadınlar, IŞİD’in kentlerinde bulunduğu dönem yaşadıklarını ajansımıza anlatarak, bugün de benzerlerinin yaşanmaması için uyarıda bulunuyor.
‘Kadınların hayatı cehenneme döndü’
IŞİD’in Hecin’e girdiği ilk andan itibaren kadınlar üzerindeki baskılar arttı. Kadınlar, evden çıkarken, giyim kuşamda ve davranışlarda ağır kısıtlamalarla karşılaştı. “Hesba” adı verilen denetim grupları kadınları sürekli izledi ve en küçük hatada kamuya açık alanlarda cezalandırdı. Hecinli kadınlardan Hamde Al-Ali, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Onlar ‘İslam adına geldik’ dediler ama biz gerçek İslam’ı hiç görmedik. Sadece hakaret, aşağılama ve baskı gördük. Kadınların hayatı cehenneme döndü. Evden çıkmak, yüzü açmak hatta yüksek sesle gülmek bile yasaktı.”
Kadınlar ‘ganimet’ olarak görüldü
IŞİD, genç kadınları ‘ganimet’ gibi görerek, kaçırdığı genç kadınları çete üyeleri ile birlikte olmaya zorladı. Hamde Al-Ali, “Arabalarla götürülen kızları gördüm. Bu, yüzyıllardır duyulmamış bir zulüm. Kadınların bedenleri IŞİD’in gücünü göstermek için bir araçtı. IŞİD yüzünden İslam’dan nefret ettik. Oysa biz İslam’ın kadını özgürleştirdiğine inanıyoruz, dövdüğüne ya da hapsettiğine değil” ifadelerini kullanıyor.
Bölgedeki nispeten güvenli hayatın geri dönmesine rağmen kadınların korkuları bitmiş değil. Hamde Al-Ali, “Çocuklarımız okula gidiyor, insanlar çalışıyor ama hala kalplerimizde korku var. Sokaklar güvenli değil, hareket etmek zor” diyerek, geçici yönetimin politikalarının çetelere zemin sunduğunu kaydediyor.
‘Artık ‘hayır’ deme gücümüz var’
Yaşadıkları zorluklara rağmen kadınlar, toplumdaki rollerini yeniden kazanmak için mücadele ediyor. Hamde Al-Ali, “IŞİD’in ateşinde yandık. Bir daha onlara güvenmemiz mümkün değil. Artık ‘hayır’ deme gücümüz var” sözleriyle kadınların kararlılığını vurguluyor.
Dêrezor’daki kadınların hikayeleri, IŞİD zihniyetinin yol açtığı vahşeti gözler önüne sererken, kadınların gücünü ve direncini de gösteriyor. Bölgenin geleceğinde kadınların güçlendirilmesi; sosyal bir lüks değil, toplumsal barış ve istikrar için zorunlu bir adım olarak görülüyor.