Çatışmalı süreçte yakınlarını kaybeden aileler: Devlet de harekete geçmeli

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) düzenlediği 'Barışa Giden Yol: Hafıza ve Adalet' başlıklı foruma katılan anneler, annelerin gözyaşlarının renginin aynı olduğunu belirterek, devletin de adım atmasını istedi.

BINEVŞ STÊRK

Amed – İnsan Hakları Derneği (İHD), Kürt sorununda kalıcı barış için 21-22 Haziran tarihlerinde 'Barış Yolu: Hafıza ve Adalet’ başlıklı bir form düzenledi. Toplantıya, çatışmalarda hayatını kaybedenlerin aileleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve çeşitli çevrelerden isimler katıldı. Toplantının başında İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, 1991-2024 yılları arasında yaşanan kayıplara ilişkin verileri açıkladı. İHD verilerine göre; 36 bin 400 kişi hayatını kaybetti. Bunlardan 26 bin 955'i gerilla, asker ve polis idi. 30 bin 500 sivil hayatını kaybetti. Kürt sorunuyla ilgili çatışmalarda 9 bin 454 sivil hayatını kaybederken, 2 bin 514 köy boşaltıldı. 1990-2023 yılları arasında faili meçhul 3 bin 52 cinayet işlendi. Yargısız infazlar sonucu 3 bin 356 kişi katledildi. Açılan toplu mezar sayısı 31, iddia edilen toplu mezar sayısı 249, toplam mezar sayısı ise 280 olup, 4 bin 50 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Milli Savunma Bakanlığı'nın 24 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla açıkladığı verilere göre ise bu sayı 42 bin 639 idi.

Makbule Kaymaz: Mezarlarına sarılarak avundum

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 21 Kasım 2004'te Mardin'in Qoser ilçesinde babasıyla birlikte öldürülen Uğur Kaymaz'ın annesi Makbule Kaymaz'ın mesajını okudu.

Toplantıya sağlık sorunları nedeniyle katılamayan Makbule Kaymaz, mesajında şunları söyledi: "Öncelikle sağlık sorunlarım nedeniyle aranızda olamadığım için özür dilerim. Bir barış annesi olarak bu anlamlı konferansı düzenleyen ve katkıda bulunan herkese içtenlikle teşekkür ediyorum. Katılan herkesi ve acılarını yüreklerinde taşıyan tüm şehit ailelerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hayatını kaybeden tüm çocuklarımızı şefkat ve özlemle anıyorum. Ben bir Kürt annesiyim. Oğlumu 12 yaşındayken 13 kurşunla babasıyla birlikte kaybettim. Mezarlarına sarılarak avundum. Yıllardır bir annenin taşıyabileceği en ağır yükü taşıyorum. Ama bu acının diğer annelerin yüreğine ulaşmaması için buradayım. Barış için birlikte yaşamanın yollarını aramak için buradayım. Artık Kürdistan'da veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde çocukların öldürülmesini istemiyoruz. Bir annenin yüreğinin yanmasını istemiyoruz. "Başka kimse yanmasın, bir çocuk mezarda büyümesin. Çocuklarımızı kaybettik ama umudumuzu kaybetmek istemiyoruz. Artık gözyaşı değil, adalet, eşitlik ve barış istiyoruz. Çünkü barış hepimiz için iyi olacaktır."

Eren Bülbül'ün annesi: Barışı korumazsam neyi koruyacağım?

Eren Keskin, daha sonra 2017 yılında PKK ile askerler arasında çıkan çatışmada hayatını kaybeden Eren Bülbül'ün annesinin mesajını okudu. Çevresinden gelen baskılar nedeniyle Diyarbakır'a gelemeyen Ayşe Bülbül, kendisinin de barıştan yana olduğunu belirterek, "Oğlum şehit oldu. Diğer annelerin yüreği yanmasın diye devletin ve milletin yolunda yürüyorum. Oğlumun bedeninden 17 kurşun çıktı. Eren'siz geçen bayramlar bunlar. Başka annelerin de çocuklarından ayrı bayram geçirmesini istemiyorum. Bu duygularımı tüm katılımcılarla paylaşıyorum. Hala Eren'imin tuşlu telefonunu kullanıyorum. Çalışmalarınızı çok değerli buluyorum. Başka anneler de çocuklarını kaybetmesin. Ben barışı korumazsam neyi koruyacağım?" dedi.

Toplantıda savaşda yakınlarını kaybeden çok sayıda kadın hazır bulundu.  Başka annelerin de üzülmesini istemeyen bu kadınlar ajansımıza konuştu.

Cihan Sincar: Mücadelemiz 32 yıldır sürüyor

4 Eylül 1993'te Elîh’te katledilen Demokrasi Partisi (DEP) Mardin Milletvekili Mehmet Sincar'ın eşi Cihan Sincar, Mehmet Sincar'ın 32 yıl önce Elîh sokaklarında akan kana dur demek için Elîh’e gittiğini hatırlatarak, "Her seferinde 3-4 kişi bir arada şehit oluyordu.

Mardin milletvekiliydi ama Batman'daki kana dur demek için arkadaşlarından oluşan bir heyetle Batman'a gitti. Ama kan dökenler tarafından katledildi. Mücadelemiz 32 yıldır devam ediyor. Onun davası da biliyorsunuz zaman aşımından düşürüldü. Bölge Valisi'ne, Başbakan'a defalarca söyledik, herkes bu işin içinde, milletvekili olduğu için kimse bizi dinlemedi. Mehmet'i katledenler devlet adına öldürdüklerin söyledi. Devlet için yaptık, hatta birbirimizi affettik dediler. Onun için de Kürt halkı için de mücadelemiz devam ediyor" dedi.

'Varlık ve yokluk savaşı veriyoruz'

Cihan, İHD'ye bu kutsal çalışmadan dolayı teşekkürlerini sunarak, şunları söyledi: "İHD sağ olsun, bu toplantıyı düzenledi ve biz de geldik, acımızı birbirimizle paylaştık.

İHD gerçekten insan haklarını koruyan ve mağdurların yanında olan bir kuruluştur. Biz Kürt halkı olarak çok büyük bedeller ödedik. Diğer insanlar gibi dünya toplumlarında dilimiz ve kimliğimizle temsil edilmek için mücadele edeceğiz. Bir barış süreci başladı.

Hepimiz onu arıyoruz. Arkadaşım 32 yıl önce barış için, eşitlik için, kimsenin zarar görmemesi için öldürüldü. Bu sokaklarda binlerce masum insan katledildi. Silahları yoktu. Sadece halklarının acısını dile getirmek istediler. Ama Kürt halkının bu topraklarda onurlu bir şekilde yaşamasını istemeyenler de öldürüldü. Başlayan bu süreç için şunu söyleyebilirim ki hepimiz barış istiyoruz, ama onurlu bir barış. İçinde ne var bilmek istiyoruz. O barışın içinde ne var? Bu ülkede demokrasi yok. Milletvekili davası 32 yıldır sürüyor ve ne zaman bitecek ve adalet gelecek, bilmiyorum. Binlerce insan hapiste. İHD, cezaevlerinde yaklaşık bib 300 kişinin ölümün eşiğinde olduğunu ve serbest bırakmadıklarını söyledi. Dilimizi içinde görmediğimizde, değerlerimizi içinde görmediğimizde böyle bir barış zor olur. Biz de her millet gibi onurlu bir barış istiyoruz. Varlık ve yokluk mücadelesi yürütüyoruz. Gerektiğinde barış yapacağız, gereği neyse onu yapacağız.”

Afife Kartal: Cezaevi kapıları açılsın

Toplantının sonunda Barış Anneleri, tüm katılımcıların boynuna barışın simgesi olan beyaz tülbentler taktı. Bu annelerden biri de Afife Kartal. Tekoşin Azad (Zelal Kartal), 10 Eylül 2017'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde meydana gelen bir çatışmada hayatını kaybetti. Oğlu Muhammed Kartal ise henüz 20 yaşında bile değilken 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve şu an cezaevinde birçok hastalıkla mücadele ediyor. Afife ana da Barış Anneleri adına toplantıya geldiğini belirterek, şu sözlerle görüşlerini dile getirdi:

“Biz barış diyoruz. Asker ve polis anneleri de katılsın. Anneler Türkiye’ye barış getirmezse devlet barış getiremez. Benim çağrım Erdoğan’a, Bahçeli’ye ve Adalet Bakanı’na. Onlar da çaba göstersin, barış sağlansın. Biz güzel, onurlu bir barış istiyoruz. Kızımın canından bir parçayı getirip gömdüm. Hiçbir zaman bunun için ağlamadım.

Arkadaşları sağolsun dedim. Yine de barış diyorum. Ben ağladım. Hiç kimsenin annesi ağlamasın. Ne asker annesi, ne polis annesi, ne de bir başka kimsenin annesi ağlamasın. Bütün annelerin gözlerindeki yaşın rengi aynıdır. Oğlum cezaevinde ve hasta. Ama bunu sadece onun için söylemiyorum, cezaevi kapıları açılsın, bu hasta tutuklular serbest bırakılsın diyorum. Aslında bu hasta tutuklular serbest bırakılmadan barış var demeyeceğiz.”

Halime Encü: Katliam tutuklamalar, işkenceler yeter artık

28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak'ın sınır hattındaki Qileban ilçesine bağlı Roboski köyünde çoğunluğu çocuk 34 sivil, Türk devletine ait F-16'lar tarafından katledildi. Oğlu Serhat Encü'nün de katledilen 34 sivil arasında yer aldığını dile getiren Halime Encü, Roboski'den geldiğini belirterek, şunları söyledi: "Barış ve huzur için geldim. Çok acımız var. Biz anaların yüreği yandı. Roboski Katliamı'nın üzerinden 14 yıl geçti. Adalet halen gelmedi. Adalet istiyoruz, barış istiyoruz. Asker anneleri, polis anneleri, gerilla anneleri olarak birleşelim diyoruz. Yeter diyoruz. Katliamlar, ölümler, tutuklamalar, işkencelere yeter artık diyoruz. Hep, adalet ve barış diyeceğiz."

Fahriye Çukur: Karşı tarafın ne istediğini bilmiyoruz

17 yaşındaki Rozerin Çukur, Amed’in Sur ilçesinde 8 Ocak'ta sokağa çıkma yasağı sırasında, polis tarafından katledildi. Annesi Fahriye Çukur, barış istediklerini belirterek, "Biz istiyoruz ama karşı tarafın ne istediğini bilmiyoruz. Daha hiçbir şey başlamadı, bize hiçbir şey verilmedi. Silahlarınızı bırakın diyorlar. Biz silahlarımızı bıraktık. Ama ne oldu? Devlet tarafında hiçbir şey yok. Tekrar tekrar diyoruz, barış olsun. Ben barış için geldim. 9-10 yıldır boğuluyoruz. Biraz nefes alalım diyoruz. Dünya güzel olsun, ülkemiz güzel olsun. Ben bunun için geldim. Kürtler ve Türkler birleşsin ve barış istesin. Kalplerimiz birleşsin. Asker ve polis anneleri de yanımıza gelsin, iyi bir şeyler yapalım. Bu çocuklarımız neden kapımızın önünde öldürüldü? Bize terörist dediler ve her şey bitti. Çocuklarımız daha 15-16 yaşındaydı, kapımızın önünde öldürüldüler. Biz buraya bunu söylemek için geldik. Bir şey başarmak istiyoruz."

Emine Çağırga: Anneler olarak hepimizin yüreği bir

10 yaşındaki Cemile Çağırga, 4 Eylül 2015'te Cizre'de sokağa çıkma yasağı sırasında evinin önünde polis tarafından katledildi. Ailesi, cenazesinin çürümesini önlemek için onu 11 gün boyunca evdeki derin dondurucuda sakladı. Cemile'nin annesi Emine Çağırga, tüm annelerin acısının aynı olduğunu belirterek, "Vedat Aydın ve Mehmet Sincar şehit olduktan sonra çocuklarımıza onların adını verdik. Oğluma Wedat Aydın adını verdim, kayınım da oğluna Mehmet Sincar adını verdi. İki şehidimizin adını verdik. Çünkü şehitlerimiz bizim için çok değerlidir. Yüreğimiz tüm annelerin yüreği gibidir. Yüreğimiz yandı, çocuklarımızı derin donduruculara koyduk, morglara götürdük. Yakıldılar. Şu an bile çocuklarımızın bedenleri derelerde yüzüyor. Biz diyoruz ki, hiçbir annenin yüreği yanmasın. Asker ve polis annelerini çağıralım dedik, bunun için de Amed’e geldik."