Barış Anneleri’nden açıklama

Meclis komisyonuna katılan Barış Anneleri basın açıklaması düzenleyerek, Kürtçenin yasaklanmasına karşı büyük tepki gösterdi.

Amed- Barış Anneleri Meclisi, Meclis Komisyonu ile gerçekleştirdikleri görüşmeler hakkında bilgi vermek üzere İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Barış Anneleri üyeleri katıldı.

Meclis Komisyonunda dinlenen ve açıklamada ilk olarak konuşan Barış Annesi Nezahat Teke, İstanbul’dan bir annenin, Amed’den iki annenin katıldığını söyledi. Nezahat Teke, “Her annenin gelmesini istiyorduk kendi acılarını paylaşsın istiyorduk. Giderken büyük bir sevinçle gittik çünkü çözüm için kurulan bir komisyona gidiyorduk. Komisyondan büyük umutlarımız vardı. Meclise gittik Kürtçe konuşamayacağımızı söylediler. Evet bizi çok güzel karşıladılar ama sorunumuz o değildi. Amed’den geldiğimi ve bir Kürt annesi olduğumu söyledim. Kürtçe konuşmak istediğimi söyledim ama Kürtçe konuşursak kayıtlara geçemeyeceğini söylediler. Eğer bugün mecliste kendi dilimle kendimi ifade edemeyeceksem, çözüm olacaksa dilim olmayacaksa dilim inkar edilecekse nerde bunun çözümü” diye sordu.

‘Dilsiz bir yaşamı istemiyorum’

Kürtçe konuşmayı anlamak ve kayda geçmesi için tercüman getirilebileceğini söyleyen Nezahat Teke, “Hem DEM vekilleri hem de hatırlayamadığım diğer vekiller Kürtçeyi tercüme edeceklerini söylediler ama meclis başkanı bunun olamayacağını belirtti. Kayda geçemezmiş. Türkçe konuşmakta zorlanacağımı ilettim. Çözüm için taleplerimizi dile getirdik. Ne komisyonda bulunanlar ne de giden diğer misafirler eminim bizim kadar net bir biçimde sorunları ifade edememiştir. Eğer bugün mecliste çözüm için bir komisyon varsa, eğer Öcalan’ın deyimiyle bu komisyon kurulmuşsa oda komisyonda yer almalı dedik. Kendi dilimle konuşsaydım kendimi daha iyi ifade edebilirdim. Elbet Türkçeye karşı değiliz fakat eğer dilim kayda geçemiyorsa demek ki dilim kabul edilmiyor. Acaba İngilizce konuşan biri oraya gelse ona tercüman getiremezler miydi? Komisyonu, komisyon başkanı Numan Kurtulmuş’u samimiyete davet ediyorum. Dilsiz bir yaşamı istemiyorum.  Kimse annelerin diline kelepçe, kilit vuramaz. Konuşmalarımızın ne kadar dürüst olduğunu gördüler ve çok da şaşırdılar. Ana dil resmi dil olmalı acil bir şekilde” dedi.

‘Biz demokrasiyi, insan haklarını tanıyan bir devlet istiyoruz’

Komisyona katılan bir diğer Barış Annesi Sultan Bozkurt, 30 yıldır İstanbul’da yaşadığını ama Türkçeyi öğrenemediğini kaydetti. Türkçe bilmediğinden kendini mecliste iyi ifade edemediğine dikkat çeken Sultan Bozkurt, “Türkiye yüz yılında eğer mecliste Kürtçe konuşamıyorsam bu çözüm nerede? Kimliğin varsa dilinde olmalı. Çok dillilik bir devletin zenginliğini gösteriyor. Dilimize her türlü hakaret ve zorbalık yapıldı. Biz demokrasiyi, insan haklarını tanıyan bir devlet istiyoruz. Türkiye Devleti gibi bir devlet istemiyoruz. Keşke her dili bilseydim de kendimi daha iyi ifade edebilseydim. Ayrıca bakıyoruz sürece Kürtler tarafından her türlü adım atıldı ama devlet hala somut bir adım atmadı. Yıllardır cezaevlerinde devam eden tecrit söz konusudur. Baskılar hala eski dönemler gibi devam ediyor. Baktığımızda değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz. Halk devlete güvenmediğini söylüyor çünkü daha önceki pratikleri ortada gördüler” sözlerine yer verdi.  

Sultan Bozkurt, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a “umut hakkı” tanınması gerektiğine dikkat çekerek Abdullah Öcalan’ın ve tutsakların serbest bırakılması halinde halkın artık çözüme inanabileceğini söyledi.

‘Dilimiz toprağımız için mücadele veriyoruz’

Son olarak konuşan ve katılımcı olan Barış Annesi Havva Kıran, “İçeriği çok dile getiremiyoruz. Barış anneleri olarak protesto etmemiz ve salondan çıkmamız gerekirdi. Ama Barış Anneleri süreci sekteye uğrattı demesinler diye konuşmayı, derdimizi söylemeyi tercih ettik. Kendi Türkçeme şıldırbıldır diyorum çünkü bilmiyorum. İnsanlık, vicdan ve merhamet olsaydı iki anne Türkçe bir anne Kürtçe konuşsun derdiler. Çok direttik konuşmak için ama olmadı. Ana dil bize ana sütümüz kadar helaldir. Dilimiz toprağımız için mücadele veriyoruz. Kültürümüzü yaşatmak için varız eğer koruyamazsak kayboluruz. Herkes ama herkes Kürtçe konuşmalıdır. Dilimiz onurumuzdur. Biz dilimizle dünyada bilinip yaşıyoruz” şeklinde belirtti.  

Devamında şu ifadelere yer verdi:

“Barış anneleri olarak bu halkın Önderi özgür olmayana dek halkı özgür olamaz diyoruz. Bir çağrısıyla milyonlarca insan etrafında kenetlendiyse barış gücü vardır demek ki. Asker polis annelerine defalarca el uzattık. Eğer hak ve adalet olsaydı çocuklarımız daha gitmezdi. Devlet daha ‘asker polis annelerini ve gerilla annelerini bir araya getirelim’ diyemiyor. O annelerin dili hala savaş dilidir. Kürt anneleri çocuklarını toprağa verirken yine barış istiyor. Çağrımız devlete Anayasa değişmelidir. Şu an ki Anayasayı reddediyoruz. Şiddeti, ölümü tercih eden bir Anayasayı istemiyoruz.

Kürt halk Önderi asla savaş istemedi daima barış yanlısı oldu. Barış olsun demokratik bir Türkiye olsun diyor. Üçtür masa kuruluyor sekiz aydır görüşme yapılıyor. Fakat devletten somut bir adım yok. Sayın Öcalan ile görüşmelerde neler konuşuluyorsa kabul edilmelidir. Adalet ve demokrasi istiyoruz. Türklerin nasıl. Bu ülkede hakkı varsa Kürtlerin 7 kat hakkı vardır. Çanakkale’de birlikte savaşan iki halktan birinin hakkı kabul edilmiyor. Bizler her şeye rağmen ısrarla barış, barış, barış diyoruz.”

Açıklama Barış Annelerinin yaptığı konuşmalarla sona erdi.