Bir asırlık ömür ve hala elleriyle hayat eken Adiyye el Akle
Dêrazor’a bağlı Hecin kentinde, toprağın kokusunun tarihin esintisiyle birleştiği bir yerde, yaşayan Adiyye Hamud el-Akle, “Ellerimle toprağı okşuyorum; sanki kalbime dokunuyorum. Toprak, sevenini asla unutmuyor” diyerek hissettiklerini dile getiriyor.
ZEYNEB XELÎF
Dêrazor- Adiyye el-Akle bir asrı buğday, arpa ve pamuk tarlalarının arasında geçirdi. Ne yılgınlık ne de tembellik tanıdı. O, yaşamını toprağa adayan köylü kadının simgesi oldu; toprağı onuru ve var oluş sırrı olarak gördü. Böylece yorgunlukla örülmüş en sade ve en cömert hayat hikayelerinden birinin sembolü haline geldi.
Adiyye el-Akle yüzüne yılların izini kazıyan zamanın önünde, evinin önünde otururken şöyle konuşuyor:
“Hasat yapardık, pamuk toplardık, inek sağardık, yoğurdu çalkalayıp sade yağ yapardık. Her şeyi ellerimizle yapardık. Dinlenmeyi bilmezdik ama elimizde olana da şükrederdik.”
Geçmişi özlemle anlatan Adiyye el-Akle sözlerine şöyle devam ediyor: “Hasat mevsiminde kadınlar birlikte çalışır, türküler söylerdik. Yorulmazdık. Günler bereket ve huzur doluydu. Buğdayı, arpayı, pamuğu ellerimizle ekerdik; kadınlar ve erkekler birlikte çalışırdı. Makine yoktu, traktör yoktu. Azmimize güvenirdik. Eker, sular, yağmuru beklerdik. Ziraat bizi birleştirirdi, her şeyi paylaşırdık.”
Adiyye el-Akle’ye göre tarım sadece geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve toplumsal bağ kurma yoluydu. Adiyye el-Akle, “Birimiz tarlasını ektiğinde hepimiz yardım ederdik. Birlikte eker, biçer, bereketi birlikte kutlardık. Kimse tek başına çalışmazdı; dayanışma bizi bir arada tutar, emeğimiz bereketlenirdi” diyor.

Ortak emek, ortak hayat
Geçmişe dalgın bir gözle bakan Adiyye, “Her konuda birbirimize yardım ederdik — yemek hazırlarken, yoğurdu çalkalarken, yağı eritip saklarken. Hayat kolay değildi ama sevgi doluydu. Şimdi herkes kendiyle meşgul, o dayanışma ruhu kayboldu” diye belirtiyor.
Adiyye el-Akle ortak çalışmanın sabrın ve cömertliğin okulu olduğunu kaydederek şöyle diyor:
“Kadınlar köy yaşamının temeliydi. Herkes ne yapacağını bilirdi. Hepimiz birbirimizi tamamlıyorduk. Yorgunluk paylaşıldığında hafifliyordu, sevinç ise birlikte biçtiğimizde büyüyordu.”
Yüzlerde dövmeler, bellekte izler
Adiyye el-Akle’nin yüzünde taşıdığı dövmeler o dönemde güzelliğin ve kimliğinin simgesi. Gururlu bir tebessümle anlatan Adiyye el-Akle, “Bu dövmeleri süs olarak, kadınlığımızın ve köklerimizin ifadesi olarak yaptırırdık. Kadınlar yanaklarına ya da çenelerine dövme yapardı. Her dövmenin bir anlamı vardı. Bugün garip bulunuyor ama benim için silinmez bir hatıra. Bu işaretler sadece süs değil, bir kuşağın ruhunu anlatan izlerdi. Biz sadeliği bir övünç, doğal güzelliği ise kalıcı bir değer sayardık” şeklinde konuşuyor.
Sadelikten değişime
Geçmişle bugünü kıyaslayan Adiyye el-Akle, “Azla yaşardık ama bereketimiz çoktu. Emeğimiz bize mutluluk verirdi çünkü ekmeğimizi alın teriyle kazanırdık. Bugün hayat kolay ama tatsız. Her şey hazır, sevinç bile eksik” diyor. Adiyye el-Akle zayıflayan bedenine ve ilerleyen yaşına rağmen her gün tarlasını ziyaret ettiğini hatırlatarak, şunları söylüyor: “Ellerimle toprağı okşuyorum; sanki kalbime dokunuyorum. Toprak, sevenini asla unutmuyor. Ona dokundukça hala yaşadığımı hissediyorum.”
Adiyye el-Akle’nin genç kuşaklara mesajı ise şunlar oluyor:
“Toprağa tutunun; o kökeninizdir. Onu bırakmayın, rahatlığa aldanmayın. Çalışmak yaşamdır, tembellik yavaş ölümdür. Emeğimiz bize şükretmeyi öğretti; şükürse uzun ömrün sırrıdır.”

Mekânın belleği, zamanın ruhu
Adiyye Hamud el-Akle, Hecin kentinin ve Deyr ez-Zor’un doğu kırsalının yaşayan belleği.
O, sadece 100 yılı geride bırakmış bir kadın değil; aynı zamanda sabır, inanç ve emekle hayatı yeşerten bir kuşağın simgesi. Yüzündeki kırışıklıklardan geçmişin hikayeleri dökülüyor; sesinin tınısında yılların bilgeliği saklı. Sanki dünyaya şunu söylüyor: “Sadelik yoksulluk değildir; rıza ve emek, onurun ve uzun yaşamın sırrıdır.” Bu, yıllara yenilmeyen, değişimlere boyun eğmeyen bir kadının hikayesi. Toprağı gibi sabırlı, verimli ve vefalı ömrünün sonuna dek.