Savaşın gölgesinde sinemanın tanıklığı tartışıldı

Tunus’ta düzenlenen 10’uncu Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen panelde, savaş ve kriz bölgelerinde kadınların maruz kaldığı ihlaller ve sinemanın bu acıları dünyaya aktarmadaki gücü tartışıldı.

ZOUHOUR MECHERGUI

Tunus- Tunus’ta düzenlenen 10’uncu Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen panelde, savaş ve kriz bölgelerindeki kadınların yaşadığı hak ihlalleri ve sinemanın bu acıları görünür kılmadaki rolü tartışıldı. Tunus’tan Avrupa’ya birçok ülkeden yönetmenler, gazeteciler ve festival temsilcilerini buluşturan etkinlikte, kadınların çatışmaların en ağır bedelini ödediği vurgulanarak, dayanışma ve kadınların sesini yükselten sanat üretimlerinin önemine dikkat çekildi.

11 Kasım’da başlayan ve hâlen devam eden 10. Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali kapsamında, Tunus Kültürel Entegrasyon ve Eğitim Derneği dün, “Mevcut Gerçeklik Işığında İnsan Hakları Sistemi” başlıklı bir panel düzenledi. Panel, Tunus ve diğer ülkelerden yönetmenleri, gazetecileri ve çeşitli sinema festivallerinin yöneticilerini bir araya getirdi. Amaç, mevcut insan hakları sisteminin sahada uygulanmasında karşılaşılan yeni zorlukları birlikte değerlendirmekti.

Katılımcılar, bölgede ve Afrika’da insan haklarının mevcut durumunu tartıştı. İtalyan gazeteci ve yönetmen Emanuela Zoccala, konuşmasında “Filistin, Suriye, Sudan, Libya ve Afganistan’da kadınların savaşta adeta yakıt olarak kullanıldığını; aşırılıkçı gruplar ve çatışan taraflar tarafından sistematik olarak hedef alındığını” belirtti.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede sinemanın rolü

Uluslararası İnsan Hakları Filmleri Festivali Tunus koordinatörü Macide es-Suveyisi, festivalin sinema aracılığıyla insan hakları ve kadın hakları ihlallerini görünür kılmayı amaçladığını söyledi. Kadınların acılarının, hikayelerinin ve mücadelelerinin sinemada aktarılmasının dünya kamuoyuna ulaşması açısından kritik olduğunu vurgulayan Macide es-Suveyisi, “Sinemanın ekranı, kadınlara yönelik tüm şiddet türleriyle mücadelede çok önemli bir araçtır” dedi.

Gussa: Savaş nedeniyle göç eden her Lübnanlının yarası

Festivalde “Gussa” filmiyle yer alan Lübnanlı yönetmen Hania El-Huri ise film deneyiminin 2020’de Beyrut Limanı patlamasından sonra ülkeden ayrılan Lübnanlıların yaşadığı gerçek bir “gussa”dan (iç acısı) doğduğunu söyledi. Göç edenlerin çoğunun ekonomik değil, psikolojik nedenlerle ülkeyi terk ettiğini belirten Hania El-Huri, filmde Paris’e taşınan bu insanların daha sakin ve güvenli bir yaşam arayışını anlattığını ifade etti. Filmde belgesel ve kurmaca unsurlar bir arada kullanılarak, Lübnanlı göçmenlerin acıları, ailelerinin yaşadığı zorluklar ve yeni hayata uyum mücadeleleri doğal bir dille aktarılmış. Hania El-Huri ayrıca kadınlara özel bir yer verdiğini belirterek “Kadınların gücünü göstermek istedim. Lübnanlı kadınlar çabuk uyum sağlar ama ataerkil toplumda bu yine de kolay değildir” dedi.

Kadın dayanışması ve mağdurların desteklenmesi

Uluslararası Af Örgütü Tunus İnsan Hakları Eğitimi Koordinatörü Meryem Bucelben, örgütün Ortadoğu ve Afrika’daki tüm hak ihlaline maruz kalan kadınlarla dayanışma içinde olduğunu ifade etti. Özellikle Sudan’ın Faşer kentindeki kuşatma, şiddet, açlık ve köleleştirme oranlarının dünyayı şoke etmesi gerektiğini ancak buna rağmen küresel sessizliğin sürdüğünü söyledi. Sudanlı kadınların, onları susturmak amacıyla toplu tecavüz ve ağır işkencelere maruz bırakıldığını vurguladı.

10’uncu Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali, 11 Kasım’da Tunus’ta başladı ve 15 Kasım’a kadar devam ediyor. Otuzdan fazla ülkenin katıldığı festivalde, 55 uzun metrajlı, belgesel ve animasyon film gösteriliyor. Festivalin amacı, sanat aracılığıyla özgürlük, insanlık onuru ve adalet konularını gündeme taşımak.