Lübnan’da kadınların yurttaşlık mücadelesi sahneye taşındı

Beyrut’ta sahnelenen “Annelerin Ülkesi Birleşmeli” adlı tiyatro oyunu, Lübnanlı kadınların yabancı eşlerinden olan çocuklarına yurttaşlık verememesini gündeme getirdi.

SUZAN EBU SAİD

Beyrut- “Annelerin Ülkesi Birleşmeli” adlı tiyatro oyunu, adalet ve eşitlik kavramları ile yasaların ayrımcılığı nasıl pekiştirdiğine dair temel sorular ortaya koyarak, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcı yasalar nedeniyle binlerce annenin ve çocuklarının yaşadığı acıları görünür kılan insani ve hak temelli bir platform sundu.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bulunan Tiro Tiyatrosu’nda, Offbeat Derneği tarafından Lebanese Spotlight iş birliğiyle “Annelerin Ülkesi Birleşmeli” adlı tiyatro oyunu sahnelendi. Oyun, yabancı uyruklu kişilerle evli Lübnanlı annelerin, çocuklarına vatandaşlık verme gibi temel bir yurttaşlık hakkından mahrum bırakılmasını konu alıyor. Oyuncuların karakterleri etkileyici biçimde canlandırması, izleyicilere güçlü bir şekilde ulaştı.

Tiyatro gösterimi; Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus, Portekiz ve Romanya’nın da aralarında bulunduğu çeşitli ülkelerde, sosyal ve insan hakları temalı tiyatro çalışmaları kapsamında sahnelenen bir dizi etkinliğin parçası olarak gerçekleştirildi. Oyunun merkezinde, hakim “Mariana” karakteri yer alıyor. Onun karşısına çıkan dört kadın, yabancılarla evli olmaları nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcılığı anlatıyor. Tanıklıklar; iş bulma zorlukları, çocukların okula kabul edilmemesi ve Lübnan’da doğup büyümelerine rağmen çalışma hakları engellenen çocuklar nedeniyle zorunlu göçe kadar uzanıyor. Oyun; adalet, eşitlik ve yasaların toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı pekiştirme ya da ortadan kaldırmadaki rolü üzerine temel sorular ve çok katmanlı mesajlar sunuyor. Gösterimin ardından, ekip ile izleyiciler arasında açık bir tartışma gerçekleştirildi; meseleler insani, hukuki, siyasi ve toplumsal boyutlarıyla ele alındı ve daha adil bir gelecek için hakim anlatının değiştirilmesi hedeflendi.

Adalet ve eşitlik için bir platform

Gösterim sonrasında, “Vatandaşlığım Bana ve Aileme Aittir” kampanyasının yöneticisi Kerime Şebbo, bu çalışmanın amacının, Lübnanlı kadının çocuklarına vatandaşlık verme hakkı gibi “hassas” olarak görülen konulardaki kalıplaşmış anlatıları kırmak olduğunu vurguladı. Oyunun sade araçlarına rağmen derin bir içerik sunduğunu belirten Kerime Şebbo, aidiyetlerin çeşitliliğinin ortaya konduğunu ve çocuklarına vatandaşlık veremeyen annelerin ortak bir acıyı paylaştığını ifade etti. Bu hakkın çoğu zaman göç ve mültecilik meseleleriyle yanlış biçimde ilişkilendirildiğini, oysa meselenin, eşin uyruğundan bağımsız olarak Lübnanlı bir kadının ailesi için vatandaşlık talep etme hakkı olduğunu söyledi.

Bazı görüşlerde, ülkenin küçük ve zor koşullarda olduğu gerekçesiyle kadınlara bu hakkın verilmesine karşı çıkıldığını belirten Kerime Şebbo, bunun kadın haklarının açık bir şekilde ihlali olduğunu vurguladı. Annelerin bir lütuf ya da ayrıcalık talep etmediğini, yalnızca yurttaşlık ve eşit haklar temelinde doğal bir hak istediklerini ifade eden Kerime Şebbo, bu durumun kadınlar ve çocukları üzerinde “çifte şiddet” yarattığını dile getirdi. Belirli uyruklara yönelik istisnaların —örneğin Suriyeli ya da Filistinli erkeklerle evli kadınların çocuklarının vatandaşlıktan dışlanmasının— insanlık ve yurttaşlık kavramlarına aykırı ve ırkçı olduğunu belirterek, Lübnan’ın ırkçılıkla mücadele sözleşmesine taraf olduğunu hatırlattı.

Yoksunluk ve acı arasında anneler

Kişisel deneyimini paylaşan Nihad Beyumi, Lübnanlı bir anne ve Filistinli bir babanın kızı olduğunu, Lübnan’daki bir üniversiteden hukuk diploması almasına rağmen vatandaşlığı nedeniyle baroya kaydolamadığını söyledi. Vatandaşlık ve çalışma hakkından mahrum bırakılmanın bireyi yasa dışılığa ittiğini ve bunun topluma zarar verdiğini belirten Nihad Beyumi, Lübnan Anayasası’nda kadın-erkek eşitliği yer almasına rağmen vatandaşlık yasalarının bu hakları ihlal ettiğini vurguladı. Sorunun yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani ve toplumsal olduğunu, insanların yalnızca uyrukları nedeniyle ayrımcılığa uğradığını belirterek, yasaların bu gerçeklerle uyumlu hale getirilmesi çağrısında bulundu.

‘Vatandaşlık kadınlar için bir hak, ayrıcalık değil’

Gazeteci Meryem Yaği, oyunun bu hassas dönemde büyük önem taşıdığını belirterek, Lübnanlı kadınların çocuklarına ve yabancı eşlerine vatandaşlık verme hakkının hala reddedilmesini eleştirdi. Meryem Yaği, kısa süre önce FIFA Başkanı’na Lübnan vatandaşlığı verilmesini hatırlatarak, Lübnanlı kadınların bu haktan mahrum bırakılmasının kadınların özgürlüğüne açık bir müdahale olduğunu dile getirdi. Kendi deneyimini de paylaşan Meryem Yaği, Iraklı eski eşinden olan kızının vatandaşlığı olmadığı için okula kaydedilmesinde ciddi zorluklar yaşadığını, geçici ikametle ayakta durmaya çalıştıklarını ve bunun kadınların maruz kaldığı uzun ihlaller zincirinin yalnızca bir halkası olduğunu dile getirdi.

Bu meselenin kültürel değil, doğrudan devlet politikaları ve yasalarla ilgili olduğunu vurgulayan Meryem Yaği, sanatın, feminist mücadelenin ve sokak hareketlerinin bu anlatıyı değiştirebileceğine inandığını ifade etti.

Görmezden gelinen anayasal hak

Gösteriyi izleyenlerden Cihan Ebu Abid, oyunun kendi yaşamını yansıttığını belirterek, Lübnanlı kadınlara çocuklarına vatandaşlık verme hakkı tanınması gerektiğini söyledi. Annesinin Mısırlı, babasının Filistinli olduğunu ve uzun yıllar Lübnan’da yaşadıklarını anlatan Cihan Ebu Abid, Alman biriyle evlendiğinde kızının Alman vatandaşlığı alabildiğini; ancak Lübnanlı biriyle evlendikten sonra Lübnan vatandaşlığını kızına veremediğini ifade etti. Bu çelişkinin, Lübnan’daki vatandaşlık yasalarının yarattığı eşitsizliğin açık bir göstergesi olduğunu vurguladı.