Libyalı kadınların gece masalları: Kuşaktan kuşağa yaşayan bir miras
Annelerin dilinden dökülen ve sözlü kültürün bir parçası olan ninniler ve masallar, toplumsal hafızayı diri tutuyor. Libya’da bu mirasın en sadık koruyucuları kadınlar; masalları geceden bugüne taşıyarak onları çağın ruhuna göre yeniliyor.

İBTİSAM AXFİR
Bingazi- Bingazi’de Libya’nın sözlü mirası canlı bir kimlik olarak, kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
Hikâyeler, ninniler ve oyunlar sadece eğlence değil, aynı zamanda bir toplumun belleği ve ruhu. Bu belleğin en güçlü taşıyıcıları ise Libyalı kadınlar.
Annelerin dilinden dökülen nineler, artık dijital çağın olanakları ile geçmişin sesini koruyor ve yeni nesillere farklı formlarda ulaşarak yaşamaya devam ediyor.
Sözlü anlatıdan dijital hafızaya
Bingazi Üniversitesi’nde gazetecilik bölümü öğretim üyesi ve halk kültürü uzmanı Sukeyne bin Amir, Libyalı kadının sözlü mirastaki rolünü anlatarak, bu kültürel mirasın geleneksel anlatı alanından dijital belgeleme dünyasına geçişini değerlendirdi.
Sukeyne bin Amir’e göre miras, sabit ve donmuş bir şey değil, zamanla etkileşime giren, sürekli kendini yeniden şekillendiren canlı bir varlık.
Sukeyne bin Amir şu örneği veriyor: “Popüler masal ‘Nuss Ansiys’ (yarım boynuzlu keçi), farklı kuşaklarda farklı şekillerde anlatıldı; sonra radyo dizisine uyarlandı, bugünse çocuklar kendi tarzlarında yeniden yorumluyorlar. Bu, mirasın değişerek de olsa özünü kaybetmeden varlığını sürdürebildiğinin kanıtı.”
Bu değişimin bir yozlaşma olmadığını belirten Sukeyne bin Amir “Çağın doğal yansımasıdır. Miras, durağan bir olgu değil, kuşaktan kuşağa biçim değiştirerek yaşayan bir kimliktir” diyor.
Biçimi değişir, özü kalır
Sukeyne bin Amir, sözlü mirası “ulusun hafızası” olarak tanımlıyor. Masallar, atasözleri, şarkılar, oyunlar ve kıyafetler, toplumun ortak ruhunu taşır. Zamanla şekilleri değişir ama özleri sabit kalır.
Kendi deneyimlerinden birini aktaran Sukeyne bin Amir, yeğenlerine “Yedi Keçi” masalını anlattığında, çocukların modern bir merakla, “Kurt nasıl oluyor da anestezisiz karnı yarılıyor, acı çekmiyor mu?” diye sorduğunu anlatıyor.
Sukeyne bin Amir, eski kuşakların masalı gülerek dinleyişinden farklı bir tavır olduğunu, dolayısıyla çocukların zihniyetine uygun yeni anlatım yöntemleri geliştirmek gerektiğini söylüyor.
Sukeyne bin Amir, “Uyarlamak yozlaştırmak değildir; aksine, akıllı bir geliştirme ile özü koruyarak hikâyeyi daha cazip ve anlaşılır kılmaktır” diyor.
Kadınların mirası yaşatma rolü
Sukeyne bin Amir, kadınların sözlü mirasın temel taşıyıcısı olduğunu vurguluyor. Sukeyne bin Amir, “Hikâyeler, ninniler ve şarkılar annelerle başlar, ninelerle devam eder, kuşaktan kuşağa aktarılarak toplumsal belleğe kök salar” diye konuşuyor.
Araştırmacı, ayrıca oyunların belgelenmesi üzerine hazırladığı “Kâğıttan Uçurtma” kitabında 103 geleneksel oyunu derlemiş. Bu oyunları olduğu gibi kaydetmiş ama aynı zamanda onları dijital çağa uyarlayarak mobil uygulamalara dönüştürme önerisi sunmuş.
Gece ve masalın bağlantısı
Sukeyne bin Amir, masalların genellikle geceleri anlatılmasına da dikkat çekiyor:
“Gece, huzurun ve sükûnun zamanıdır. Gündüzse iş ve koşuşturma ile geçer. Büyükannelerin masalı geceye bırakmaları tesadüf değildir. Hatta gündüz masal anlatana yakıştırılan olumsuz deyimler bile eğitici bir mantık taşır. Masalın doğru zamanda ve doğru ruh hâliyle aktarılması gerektiğini hatırlatır.”
Libya’nın farklı bölgelerinde topladığı halk oyunlarında dikkat çekici farklılıklar bulduğunu anlatan Sukeyne bin Amir, şöyle devam ediyor: “Köylerde daha canlı bir bağlılık ve nostalji varken, Trablus ve Bingazi gibi büyük şehirlerde bu bağ daha yüzeysel; masallar bir ‘seyirlik gösteri’ gibi algılanıyor. Bu fark, kişisel tercihten çok çevresel koşullar ve yaşam tarzıyla ilgili. İnternetin ve kültürel etkileşimin artmasıyla sözlü anlatının canlılığı azalmış durumda. İnsanlara masallar sorulduğunda çoğu “unuttum” cevabını veriyor. Ancak küçük köylerde hâlâ bu geleneğin sürdüğünü ve kimliği koruduğunu gözlemleyebiliyoruz.”
Dijitalleşme: Tehdit mi, fırsat mı?
Sukeyne bin Amir, dijital belgelemenin sözlü anlatının doğal bir uzantısı olabileceğini, ancak bunun bilinçli yapılması gerektiğini savunuyor. Özellikle kadın-erkek ilişkilerine dair masallarda yer alan eski kalıpların, modern değerlerle çelişebileceğini belirten Sukeyne bin Amir, “Dijitalleştirme rastgele yapılmamalı, içerik dikkatle seçilmeli. Olumsuz mesajlardan arındırılarak hem özgün hem de eğitici biçimde aktarılmalı” diyor.
Dondurmak değil, canlı tutmak
Sukeyne bin Amir, sözlü mirasın geleceği üzerine şunları söylüyor:
“Mirası korumak onu dondurmak değildir. Onu arındırıp yeni araçlarla aktarmak gerekir. Ancak o zaman kuşaktan kuşağa aktarılır ve hafızadan silinmez.”