Mirabel Kardeşlerin izinden gidenlerin sesinde ‘jin, jiyan, azadi’ yankılanıyor
Direnişleri ile 64 yıldır kadınlara ilham kaynağı olan Mirabel Kardeşlerin sesi bugün ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganıyla yankılanıyor.
SARYA DENİZ
Haber Merkezi- Tüm dünyada 64 yıl öncesinden bugüne Mirabel Kardeşler’in sesi yankılanıyor. 25 Kasım 1960 tarihinde katledilen üç kadın, bugün kadın mücadelesinin unutulmaz öncülerinden.
Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatörlüğe karşı verdikleri direnişle tarih sayfalarına isimlerini yazdıran Patria, Minerva ve María Teresa ismindeki Mirabel kardeşler Trujillo yönetimine karşı insan hakları ve demokrasi mücadelesi verdikleri için defalarca tutuklandı ve işkenceye maruz kaldı.
Üç kız kardeşten birinin kod adı “Kelebek’ti.” Buradan esinlenilerek Mirabeller aynı zamanda “Kelebekler” adıyla tanındı. Mirabel Kardeşler diktatörlüğün her yolu denemesine rağmen mücadelelerinden vazgeçmedi. Hayatları boyunca yaşamın her alanında baskıya maruz kalan kardeşler, önce hedef gösterildi ardından katledildi. Miarabel Kardeşleri katlederek susturacaklarını sananlar, kardeşlerin sesinin dünya kadınları tarafından sahiplenileceğini hesaplayamadı. Mirabeller ölümleriyle diktatörlüğün sonunu getirdi.
Mirabeller sembol oldu
Hapishane ziyaretinden dönen üç kız kardeşe önce tecavüz edildi, ardından katledildiler. Cenazeleri bir uçurumdan aşağı atılan kardeşler için diktatör yanlısı basın katliama “trafik kazası” dedi. Ancak katliamın devlet eliyle işlendiği açıktı. 25 Kasım 1960 tarihinden sonra Kelebekler tüm ülkeyi etkisi altına aldı. Diktatörlük yıkıldı. Diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan ve katledilen Mirabel Kardeşler 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün sembolü oldu.
Şiddete karşı sokaklara
Mirabel Kardeşlerin ismine ilk kez Güney Amerikalı ve Karayipli kadınlar sahip çıktı. Kongrelerinde 25 Kasım ilan edildi ve şiddetle mücadele günü olarak anılmaya başlandı. Dünyanın her yerinde karşılığını bulan 25 Kasım, erkek devlet şiddetine karşı kadın mücadelesinin gerekliliğini ortaya koymuş oldu. Kadınlar o tarihten bugüne, şiddete karşı ortak talepleriyle sokaklardaki yerini aldı. Birleşmiş Milletler (BM) 25 Kasım’ı 1999 yılında resmi olarak tanıdı ve kadınlar dünyanın her yerinde şiddete karşı alanlara çıktı.
Bu yıl da tema turuncu
UNWOMEN, 25 Kasım günü başlayacak ve 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar sürecek olan kampanyasını bu yıl da düzenliyor. Kadınların etkinlik rengi her yıl olduğu gibi bu yıl da turuncu. Kadınlar bir kez daha ‘Unite/Birleşin’ şeklinde sesleniyor. Tüm dünyada kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin son bulması çağrısında bulunan örgüt, 2025'te, Pekin Deklarasyonu’nun 30’uncu yılına girmesine atıfta bulunuyor ve etkinliklerin bu düzlemde yapılacağını belirtiyor. Pekin Deklarasyonu 1995 yılında Dördüncü Dünya Kadın Konferansı sonunda BM tarafından kabul edilen bir karar ve kadın erkek eşitliğine ilişkin bir dizi ilkeyi temsil ediyor. Bu yıl özellikle kadın katliamlarına dikkat çeken BM, katliamların arttığını vurgularken, “Bu kadın cinayetleri durmalı” diyor. 25 Kasım’dan itibaren önümüzdeki 16 günü aktivizm günleri olarak tanımlayan örgüt, gün gün farkındalık için dijital medya sayfalarında kadınlara etkinlik önerilerinde de bulunuyor.
340 milyon kadın ve kız çocuğu yoksul
2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan 340 milyondan fazla kadın ve kız çocuğunun aşırı yoksulluk içinde yaşayacağı öngörülüyor. Kadınlar için yoksulluk demek aynı zamanda derin eşitsizlik, şiddet ve daha birçok ihlal anlamına geliyor. Aslına bakılırsa dünyada yaşanan iklim krizi bile kadınların yaşamlarını zorlaştıran bir hal alıyor. Örneğin sadece iklim kriziyle 158 milyon kadın ve kız çocuğunun yoksulluğa itebileceği tahmin ediliyor. 2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini sağlamak için acil bir şekilde somut adımlar atılması gerektiği vurgulanırken, bunu başarmak için yıllık ek 360 milyar dolara ihtiyaç duyulduğu kaydediliyor. Ancak hiçbir hükümet kalemlerini kadınlardan yana oynatmıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlenmesini sağlamak için kapsamlı sistemlere sahip olan ve bu alanlarda bütçe ayırabilen ülke sayısı sadece 27 şeklinde ifade ediliyor.
Sorunlar derinleşiyor
Rusya- Ukrayna arasındaki çatışmaların yanı sıra farklı bölgelerdeki çatışmalar en son İsrail’in saldırıları kadın ve kız çocuklarının durumunu gözler önüne seriyor. Çatışmalardan etkilenen kadın ve kız çocuklarının sayısı önemli ölçüde artarken bu bölgelerde özellikle kadın ve kız çocuklarının hedef alındığı biliniyor. Bu durum erken evliliklere, eğitimden mahrum bırakılmaya diğer sorunları da tetikliyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki iş gücü ve gelir uçurumu hala yüksek seviyelerde seyrederken yayılan ekonomik kriz sebebiyle ilk işlerini kaybedenler yine kadınlar oluyor.
Türkiye’de 379 kadın katledildi
Elbette Mirabel Kardeşlerin 64 yıl öncesinden bu yıla fısıldayan sesiyle Türkiye’de de kadınlar diktatörlüğe karşı direnişlerini sürdürüyor. Kadına yönelik şiddet Türkiye’de artarak devam ediyor. Kendi yaşamlarında söz sahibi olmak isteyen, karar almak isteyen kadınlar, sokak ortasında, güvenli gördükleri evlerinde, iş yerlerinde katlediliyor. Kadınlar ve kız çocukları katledilirken dosyaları faili meçhul bırakılmak isteniyor. Ölümleri şüpheli olarak kayıtlara geçen birçok kadının dosyaları bir bir katliam dosyası olarak yenileniyor. Türkiye’de 25 Kasım 2023 tarihinden bu yılın Kasım ayına kadar JINNEWS’in basında çıkan haberlerden derlediği verilere göre; 379 kadın erkekler tarafından katledildi. 212 kadının ölümü ise şüpheli bulundu.
Kadınlara karşı savaş
Kadın kimliğinin ataerkil zihniyetin sistematik saldırısı altında kaldığı ülkede katliamlarla ilgili veriler bir kırım boyutuna gelindiğini gösteriyor. Kadınlara karşı deyim yerindeyse başlatılan savaşta taciz, tecavüz, kaybedilme, katliam hatta kadınların paramparça edilmesi sistem tarafından olağan bir şekilde karşılanıyor. ‘Aile’ kavramının koşulsuz şartsız kutsallığının savunulduğu Türkiye’de kadınların bedeni de bu uğurda ‘feda’ ediliyor. Kadını aile içine hapseden ve kamusal alandan yok etmeye çalışan AKP-MHP iktidarı, her an kadınların kazanımlarını hedef almaktan geri durmuyor. Kadını yok sayan iktidar kendine “uygun” ya da ‘makbul’ olmayan kadınları kendine düşman ilan ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) 2024 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre; tüm dünyada cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl daha gerekiyor. Türkiye 146 ülke arasında sıralamada 127’nci sırada bulunuyor.
‘Magazin’ olmaktan öteye geçemedi
2023 hedefleri rafta tozlanan iktidar, 2024 yılında da kadınlara verdiği sözleri tutmadı. 2024 yılında da her şey olduğu gibi kaldı. Şiddet her ne kadar maalesef yaşanan olaylarla günlerce konuşulsa da kimilerine göre ‘magazin’ malzemesi olmaktan öteye gidemedi. Şiddet her geçen gün daha da katmanlaştı. Devlet koruması altındaki kadınlar da katledildi. Kadınlar işsizliğin pençesinde kıvranırken, yaşanan ekonomik krizle birlikte açlığa mahkum edildi. Kadın işsizliği endişe verici boyutlara ulaştı. Kadınlar ve çocuklar temel gıda maddelerine dahi erişemezken, tahmin edilenden çok daha fazla çocuk okuldan ayrılıp çalışmak zorunda bırakıldı. Okulu bırakanlar, erken yaşta evlendirilenler, çalışmak zorunda olanlar ve her türlü istismara karşı korumasız kalanlar şiddet veri tablolarında yerini aldı.
Şiddet Meclis’te
Şiddet sadece sokakta ya da evde değil Meclis’te herkesin gözü önünde de yaşandı. DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te çıkan arbedede hedef oldu; kaşından yaralandı. DEM Partili vekiller katıldıkları eylemlerde polis şiddeti ile karşı karşıya geldi. Vekillerin kadınlar lehine verdiği araştırma önergeleri kabul edilmedi. Bunun dışında kadınların sesini yükselten ve bu alanda çalışma yapan kadınlar tutuklandı. Siyasi tutsaklar bırakılmadı. Yerel yönetimlerde yer alan kadınlar kayyım zihniyeti ile yine karşı karşıya bırakıldı. İktidar Meclis’te kadınlar ve kız çocuklarıyla ilgili eğitim sisteminde kimi derslerde yeniden ve daha çok ‘aile’ kavramını meşrulaştıracak çalışmalara imza attı.
Kadınlar direnmekten vazgeçmiyor
Muhalefet eden, kendi sözünün dışındaki herkesi düşmanlaştıran AKP- MHP iktidarı bugün kendi yönetimi altında ‘makbul kadın’ tanımını oluşturmaya çalışıyor. Buna karşı duran kadınlar ise 64 yıl önce tıpkı Mirabel Kardeşlerin yaşadıklarının benzerlerini yaşıyor. Karşısında olan kadınları yok sayan iktidara karşı mücadele veren ve devlet tarafından katledilen Mirabel Kardeşlerin izinden giden kadınlar, bu sebepten Türkiye devletinin en vahşi haliyle karşı karşıya kalıyor. Kadınlar örgütlenerek birlikte mücadelenin yollarını oluşturmaktan vazgeçmiyor. Mirabel Kardeşlerin mücadelesinden ilham alan kadınlar, 21’inci yüzyılı kadınların yüzyılı yapmakta kararlılıklarını gösteriyor. Bu yüzdendir ki ‘jin, jiyan, azadi’ sloganı her yerde yankılanmaya devam ediyor. Dayatılan ataerkil sistemi reddeden kadınlar, özgür bir yaşam ve gelecek için direnmekten ve mücadele etmekten vazgeçmiyor.