İdlibli kadınlar temel haklardan mahrum
Türk devletinin işgali altında bulunan İdlib’deki kadınlar, kişisel haklar ve aile hukukundaki adaletsiz ve ayrımcı kanunlar nedeniyle temel haklardan mahrum kalıyor.
HADEEL AL-OMAR
İdlib- Türk devleti ve ona bağlı Heyet Tahrir El- Şam (HTŞ) çetelerinin işgali altında olan İdlib’de, kadının toplumsal statüsü, “gelenekler” tarafından belirleniyor. Mevcut yasalar ise kadınları korumaya yetmiyor, aksine erkek aklıyla yapılan kanunlar, kadınların daha çok baskı altına alınmasına neden oluyor.
Birçok insan hakları örgütü, kadın haklarını güçlendirmeyi amaçlayan hukuki değişiklikler talep etmekte, ancak mevcut işgal koşullar altında uygulamaların hayata geçirilmesi çok zor.
‘Çocuklarımın velayetini de kaybettim’
Gördüğü baskı nedeniyle evli olduğu erkekten boşanma kararı alan Sare Al-Dudi, “Ben, insanlığımı tanımayan kanunlarla esir gibi hissediyorum” dedi. Yasaların kadınlardan yana olmadığını ifade eden Sare Al-Dudi, tüm haklarını kaybederek ancak boşanabildiğini anlattı.
Sare Al-Dudi çocuklarının velayetini de kaybettiğini belirterek, “Çünkü var olan mevcut kanunlar kadınların çıkarlarını göz önünde bulundurmuyor. Kanun her zaman erkeği gözetiyor, hatta şiddet vakalarında bile. Çocuklarım benden uzaklaşırken kendimi çaresiz hissediyorum, bana yardım edecek bir kanun yok" dedi.
15 yaşında evlendirildi
Leyla Al Awis daha 15 yaşındayken, ailesinin zorlamasıyla evlendirildi. Leyla Al Awis, kanunların kadınları sadece erkeklerin isteklerini karşılayan bir araç olarak gördüğünü dile getirerek şunları söyledi: “Kız çocuklarının hayatlarını özgürce ve hiçbir toplumsal ya da ailevi kısıtlama olmadan kendi istekleriyle seçebildikleri bir gün gelmesini hayal ediyorum. Eşimle sorunlar yaşadığımda, kendimi koruyacak bir hukuki yola başvuramıyorum. Çoğu zaman aile içi şiddet vakaları göz ardı ediliyor ve korku ile zulüm içinde sıkışmış hissediyorum."
Miras hakkı tanınmadı
Evli olduğu erkeğin savaşta hayatını kaybetmesinin ardından Leyla Al Awis, miras hakkından faydalanmak istedi ancak kanunlar ona miras hakkı tanımadı.
Miras, eşinin babasına geçerken bu durum Leyla Al Awis’i başkalarına bağımlı hale getirdi. Leyla Al Awis, kadınların her zaman ikinci planda tutulduğunu vurgulayarak, “Kadınlar kendi hayatlarına dair herhangi bir karar alabilmek için eşlerinin ya da bir erkeğin onayını almak zorundalar, sanki hiçbir değerleri ve bağımsızlıkları yokmuş gibi" şeklinde konuştu.
Uluslararası topluma çağrı
Nur Hritani (34) kanunlar ve gelenekler konusunda yaşadığı zorlukları şu şekilde anlattı: "Bir sağlık merkezinde çalışıyordum, fakat evlendikten sonra bana işimi bırakmam gerektiği söylendi. Çünkü eşim çalışmamı istemiyordu. Bu tür uygulamalar, hayatımda hiçbir hakkım olmadığını hissettiriyor."
"Çocuğumu doğurduğumda, en azından onun adına karar verme hakkım olacağını düşünmüştüm” diyen Nur Hritani, ancak her şeyin yine babanın onaylaması gerektirdiğini fark ettiğini dile getirerek duygularını şu şekilde ifade etti: “Kendimi çaresiz hissettim ve annenin haklarının nasıl gelenekler ve kanunlar altında yok sayıldığını görmeye başladım."
Nur Hritani, uluslararası topluma ve insan hakları örgütlerine kadınlara daha fazla destek vermeleri çağrısında bulunarak, "Ben değişim için bir ses olmak istiyorum, ancak mevcut koşullar altında çabalarım boşuna gibi görünüyor. Sesimi duyan ve haklarımı tanıyan birilerine ihtiyacım var" diye konuştu.