Araştırmacı İlham Şamali: BM’nin Gazze planı kadınlar üzerinde yıkıcı etkiler yaratır

BM’nin Gazze planının Filistinli kadınlar üzerinde yıkıcı etkiler yaratacağını söyleyen İlham Şamali, toplumsal dokunun parçalanmasının kadınların yaşamlarını zorlaştıracağını ve haklarını elde etme şansını ortadan kaldıracağını vurguladı.

RAFIF ESLEEM

Gazze – Gazze şehri, BM Güvenlik Konseyi’nde oylanmakta olan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın planına dayanan “Yeni Gazze” projesinin sonuçlarını bekliyor. Ancak özellikle Sarı Hat’ın doğusunda nasıl bir yapı ortaya çıkacağı belirsizliğini koruyor. Bölgenin istikrarlı bir yönetime mi kavuşacağı, yoksa İsrail kontrolünde bir alan olarak mı kalacağı netleşmiş değil. Aynı şekilde batı kesiminin geleceği de soru işareti. Gazze’nin doğu ve batı arasında kalıcı olarak bölünmüş bir şehir haline gelip gelmeyeceği ya da Ortadoğu’da yapay, ruhsuz bir kentin inşa edilip edilmeyeceği tartışılıyor.

Yeni bir siyasi gerçeklik

Arap-İsrail çatışmaları üzerine çalışan araştırmacı İlham Şamali, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze Şeridi’ni vesayet altına alma kararının ardından Filistinlilerin, Gazze’nin geleceği ve tüm Filistin davası açısından yeni bir döneme girdiğini belirtti. İlham Şamali, bu yeni aşamanın önceki yaklaşımlar üzerine kurulmadığını, aksine, kantonlara veya bölgesel parçalara dayanan yeni bir siyasi gerçeklik dayattığını ifade etti.

İlham Şamali, söz konusu kararın henüz BM’nin resmi internet sitesinde yayımlanmadığını belirterek, bu nedenle Güvenlik Konseyi’nin duyurduğu yeni bölünmelere göre Gazze Şeridi’nin doğu ve batıdaki statüsüne ilişkin ayrıntıları ya da özel hükümleri incelemenin şu aşamada mümkün olmadığını söyledi. İlham Şamali, bunun önceki saldırıların ardından yapılan klasik bir yeniden inşa süreci olmadığını vurgulayarak, tam tersine, doğu bölgelerinin İsrail-Amerikan vizyonuna göre yeniden şekillendirilmesini hedefleyen bir süreç olduğuna dikkat çekti.

‘Yaşayanlara herhangi bir arazi verilmeyecek’

İlham Şamali, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları dile getirdi:

“Şu anda önerilen model, Gazze Şeridi’nin doğu sınırı boyunca Refah’tan kuzeye kadar uzanan, coğrafi açıdan geniş ve zengin bir doğu bölgesini içeriyor. Bu alan, Gazze’nin toplam yüzölçümünün yaklaşık yüzde 50’sine denk geliyor. Özellikle Refah’ın, 7 Ekim 2023’e kadar her biri kendi yönetimine sahip olacak şekilde planlanan yeni şehirlerin prototipi olarak tasarlandığını görüyoruz. Buna karşılık, batı bölgesinin ise Hamas’ın kontrolü gerekçe gösterilerek bilinçli bir şekilde harabeye çevrileceği öngörülüyor.

Rapora göre, doğu bölgelerindeki sakinlerin evlerine dönmesine izin verilecek, ancak bu, yalnızca sıkı İsrail güvenlik kontrollerinden geçtikten sonra mümkün olacak. Ayrıca, Batı Şeria’nın bazı bölgelerinin aksine, bu alanlarda yaşayacak kişilere daire sahibi olma hakkı tanınacak ama herhangi bir arazi verilmeyecek. Daha önemlisi, doğu bölgelerinde kurulacak yönetimin Filistinlilerle ekonomik, siyasi ya da hukuki hiçbir bağı olmayacağı açıkça belirtiliyor. Bu, bölgenin tamamen yeni bir yapıya dönüştürülmek istendiğini gösteriyor.”

‘Plan jeopolitik hesaplara göre şekilleniyor’

Yeniden inşa planının tamamen siyasi bir amaç taşıdığına vurgu yapan İlham Şamali, “Filistin halkının gerçek ihtiyaçlarıyla hiçbir ilgisi yok. Uluslararası toplum, Gazze Şeridi’nin sanki yalnızca doğu bölgelerinden ibaretmiş gibi sunulduğunu görüyor. Bu yaklaşım, batı bölgelerini adeta kaderine terk etmeyi amaçlıyor. Batı kesimindeki insanlar, çok uzun bir süre boyunca yeniden yapılanmadan mahrum, insanca yaşam koşullarından uzak bir şekilde çadırlarda acı çekmeye devam edecek. Bu durum, planın insani değil, jeopolitik hesaplara göre şekillendiğini açıkça gösteriyor” şeklinde konuştu.

İlham Şamali, Gazze Şeridi’nin doğu ve batı bölgeleri arasında yaratılmak istenen ayrımın yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda hukuki, siyasi, ekonomik, sosyal ve insani sonuçlar doğuracağını da vurguladı. Şehirde uzun yıllardır tüm bölgeleri birbirine bağlayan bütünlüklü bir yapı bulunduğunu hatırlatan İlham Şamali, “Gazze’nin doğusu ve batısı, hastaneleri, üniversiteleri, mahkemeleri, güvenlik ve polis teşkilatlarıyla son savaştan önce bile tek bir bütün olarak işliyordu. Şimdi doğu ve batı için ayrı yönetimlerin kurulması, şehrin içinde yeni bölünmelere ve köklü düzenlemelere yol açacak. Bu yalnızca idari bir ayrışma değil, toplumun tüm dokusunu etkileyecek bir bölünme anlamına geliyor” diye kaydetti.

‘Şehrin işgali tüm ülkelerin onayıyla gerçekleşiyor’

Filistin toplumunun şu anda Filistin davasında yeni bir coğrafi bölünmeyle karşı karşıya olduğunu aktaran İlham Şamali, şöyle konuştu:

“Oysa bu bölünmeye hiç ihtiyaç yoktu. Bu adım, demografik bir parçalanmaya yol açacak ve Filistin halkının, özellikle de ailelerin sosyal dokusunu derinden zedeleyecek. Filistin toplumu güçlü aile bağlarıyla ayakta duran, aşiret benzeri bir yapıya sahip. Ancak şimdi İsrail makamlarının kurmayı planladığı güvenlik bölgeleri ve tampon alanlar nedeniyle aileler doğu ve batı arasında parçalanacak. Gazze Şeridi’nde çizilen sarı hatların, 1948’deki bölünmeleri hatırlattığını görüyorum. Hareket ve ziyaretler yeniden Rodos Anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin vereceği güvenlik izinlerine bağlanacak. Şehrin işgali artık uluslararası güçlerin koruması altında ve tüm ülkelerin onayıyla gerçekleşiyor. Plan uygulanırsa, Gazze'yi geri almanın hiçbir yolu olmayacak.”

Sürece dair yaşadığı endişeleri anlatan İlham Şamali, “Gazze Şeridi’nin birliğini nasıl koruyabileceğimizi gerçekten merak ediyorum. Kendi içimizdeki anlaşmazlıkları 18 yıldır çözememiş, bölünmüşlüğü sona erdirememişken, uluslararası vesayet altında, Amerikan ve İsrail yönetiminin belirlediği koşullarda vatanın iki parçası arasındaki uyumu yeniden nasıl sağlayacağız? Bu durum ancak ortak bir Filistin ve Arap ulusal kararıyla aşılabilir. Aksi halde bu siyasi gerçeklik Gazze’yi ve Filistin halkını önümüzdeki 50 yıl boyunca etkileyecek” sözlerine vurgu yaptı.

Kadınların yaşamı daha da zorlaşıyor

Doğu bölgelerinin ulusal kimliğini kaybetme riskinin çok yüksek olduğunun altını çizen İlham Şamali, “Çünkü bu bölgelerde yaşayacak insanlar İsrail tarafından kabul edilecek. Bu da Filistin halkının silahlı mücadele hakkının fiilen ortadan kalkması anlamına gelir. Böyle bir bölünme uluslararası hukuka da tamamen aykırı olur. Güvenlik Konseyi’ne iki öneri sunulduğunu biliyoruz: Birincisi, Filistin Yönetimi’ne hiçbir rol tanımayan ve devletin bağımsız kişiler tarafından idare edilmesini öngören Amerikan önerisi. İkincisi ise Filistin Yönetimi’ne bir rol verilmesini öngören, ancak Güvenlik Konseyi tarafından reddedilen Rus önerisi. Bu tablo, Filistin davasının geleceği açısından ne kadar kritik bir eşikte olduğumuzu açıkça gösteriyor” dedi.

Yaşanan gelişmelerin Filistinli kadınlar üzerindeki etkisine dikkat çeken İlham Şamali, sözlerini şöyle tamamladı:

“Şu anda yaşananlar, savaş sırasında büyük acılar çeken Filistinli kadınları daha da olumsuz etkileyecek. Toplumsal yapının parçalanması, suçun yayılması ve iç savaş gibi yeni acılara yol açacak yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Bu durum, kadınların hayatlarını daha da zorlaştırıyor ve İsrail saldırılarının farklı biçimlerde devam etmesi, henüz sona ermeyen şiddet, onların haklarını elde etme fırsatlarını neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor.”