Uluslararası Afrika Sineması Festivali’nde kadın sorunları ön plana çıkıyor

Uluslararası Afrika Sineması Festivali, bu yıl kadın sorunlarına odaklandı. Festivale katılan Afrikalı kadın yönetmenlerin filmleri, kadınların toplumsal baskıya karşı verdikleri mücadeleyi ve özgürleşme süreçlerini etkileyici bir dille anlatıyor.

Fas - Fas’ın Fosfat kenti Khouribga’da 21 Haziran’da başlayan 25'inci Uluslararası Afrika Sinema Festivali, “Hikayecilerin çekiciliğinden algoritmaların sertliğine... Afrika sinemasının çekişmeleri” temasıyla devam ediyor.

Festival, Afrika toplumlarında kadınlara yönelik ayrımcılık ve eşitsizlik konularını gündeme taşıyor. Etkinlikte, sinemanın bu tür sosyal sorunları hem eğitici hem de etkili biçimde ele alma gücü vurgulanıyor.

Festivalde kadınların yaşadığı zorlukları ele alan filmler yer alırken, Afrikalı kadın yönetmenlerin imzasını taşıyan yapımlar, kadınların özgürlük mücadelesini ve toplumsal kalıplarla hesaplaşmalarını cesur biçimde sahneye taşıyor.

Imigani: Mahremiyete saygı

Ruandalı yönetmen Don Kwizera’nın uzun metrajlı filmi “Imigani” (Hikayeler), evli kadınların mahremiyet hakkını ele alıyor. Filmde, bir kadının telefonunu evli olduğu erkekle paylaşmak istememesi, ancak erkeğin kendi mahremiyetini koruması konusu işleniyor. Kıskançlıkla başlayan bu gerilim, kadının evli olduğu erkek tarafından katledilmesiyle trajik bir sona ulaşıyor.

Film, Ruanda kültürünü, yerel atasözlerini ve dili güçlü bir şekilde yansıtırken, geleneksel müzik ve şiirlerle kadınların yaşamına dair derin bir portre sunuyor.

Nkinzi: Kız çocuğu doğurmanın bedeli

Ugandalı yönetmen Rahima Nanfuko’nun “Nkinzi” adlı filmi de hâlâ bazı Afrika toplumlarında kadınların sadece kız çocuk doğurdukları için yetersiz görülmelerini ele alıyor. Bu durum, erkeğin başka bir kadınla evlenmeye teşvik edilmesiyle sonuçlanabiliyor. Film, kadına yönelik bu ayrımcılığın yıkıcı etkilerini gösteriyor.

Mirasçılar: Kadınların miras hakkı

Çadlı yönetmen Aron Badaki’nin “Mirasçılar” adlı filminde, anne ve babası ölen küçük bir kız çocuğu olan Saboura'nın, amcası tarafından hem mirasından mahrum bırakılmak istenmesi hem de yaşlı biriyle zorla evlendirilmek istenmesi anlatılıyor.

Saboura, bu kaderi kabullenmeyerek direniyor ve kendi hayatını seçme hakkı için mücadele ediyor. Film, çocuk yaşta evlilik, ataerkil baskı ve miras hakkı gibi ciddi konuları ele alırken, toplumun adaletsizliklerine karşı güçlü bir kadın sesi yükseltiyor. Film, amcanın sokak çocukları tarafından öldürülmesiyle sona eriyor ve adaletin eksikliğine dikkat çekiyor.

Radıya ve kadınların toplumsal kısıtlamalardan kurtuluşu

Faslı yönetmen Khouloud Asba Benomar'ın "Radıya" adlı filmi, kadınların ataerkil toplumun dayattığı kısıtlamalardan kurtuluşunu konu alıyor. Siyah beyaz olarak çekilen filmde, Radıya adlı bir kadının geleneklere boyun eğerek hayatını nasıl şekillendirdiği anlatılıyor. Radıya, ev işleri ve çocuk bakımı gibi görevler arasında kaybolmuş, toplumun kadınlara yüklediği rollerle kendi arzularını ve projelerini göz ardı etmiş bir kadındır.

Yıllar geçer, çocukları büyür, eşi ölür ve Radıya yalnız kalır. Çocukları kendi hayatlarına giderken o depresyona girer ve psikolojik destek almaya başlar. Film sonunda Radıya içindeki eski, boyun eğmiş kadına başkaldırır ve yeniden doğan bir kadın olarak özgürlüğünü ilan eder. Evdeki garajdan motosikletini çıkarır, ona biner ve yeni bir yolculuğa çıkar. Bu sahne, içindeki kadının yeniden başlamaya karar verdiğinin bir sembolüdür.

Siyah- beyaz çekim tekniği kullanıldı

Siyah beyaz çekim tercihi hakkında, yönetmen Khouloud Asba Benomar, ilk uzun metraj filmi Karanlıkta Bir Işık’ı da siyah beyaz çektikten sonra bu tarza alıştığını ve Radıya’yı da aynı tarzda çekmeyi tercih ettiğini belirtiyor.

Radıya’nın geleneklere başkaldıran kadınları mı temsil ettiği sorusuna yönetmen şu yanıtı veriyor: “Bu filmi yapmaktaki amacım, isyan eden kadınları yüceltmek değil, toplumun dayattığı kurallara boyun eğen kadınların yaşamlarının bir yönüne ışık tutmak. Zira hayatta her zaman başka seçenekler de vardır.”

Yönetmen ayrıca Radıya’nın hayatı boyunca kendi seçimleriyle hem kendine hem de çevresindekilere zarar verdiğini, başkalarına hizmet etmeye çalışırken kendini unuttuğunu ifade ediyor.

Khouloud Asba Benomar, “Radıya, hayatı boyunca kendisine dayatılmamış kalıplara uymaya çalıştı. Aslında bu onun kendi seçimi olmuştu, başkalarını memnun etmek uğruna” diyor.  Yönetmene göre birçok kadın da benzer şekilde, aslında hazır kalıpların dışında seçim yapma özgürlüğüne sahip olmalarına rağmen yanlış tercihlerle kendilerini kısıtlıyor.  Khouloud Asba Benomar “Bu nedenle, kadınların yaşam tarzlarını sorgulamaları ve özgür seçim yapabilmeleri gerekiyor” diye belirtiyor.