Halima’nın Hayalleri: Faslı kadınların susturulan hikayeleri

Kırsalda görev yaptığı yıllarda öğrencilerinin hayallerinin nasıl yarım kaldığını gören Hajar Al-Roum, bu gerçeği kısa filmleriyle görünür kılıyor. Hajar Al-Roum "Sinemayla konuşuyorum, çünkü sessizlik artık yetmiyor" diyor.

HANAN HARET

Fas- 2008 yılında Fas’ın güneybatısında yer alan Essaouira kenti kırsalındaki ücra bir köyde sınıf öğretmenliği yaptığı sırada, Hajar Al-Roum’un dikkatini her gün sessizce tekrarlanan bir sahne çekiyordu: Küçük kız öğrenciler birer birer ortadan kayboluyordu… ne bir veda, ne bir açıklama… sadece boş bir sıra ve sonsuza dek kapanmış bir defter. Eğitimin aniden bittiği yerde, hafızadan silinmeyen bir soru başlıyordu: Hayalleri nereye gitti?

Bu soru ve bir bir giden öğrenciler Kazablanka'ya taşındıktan sonra bile Hajar Al-Roum'u yıllarca rahatsız etti. Kız öğrencilerin eğitimden koparılması ve onların sessiz çığlıklarının izlerini silemeyen Hajar Al-Roum bu durumu ifade etmenin yollarını aramaya başladı. İşte bu rahatsızlık hissi onu sinemaya yöneltti ve buradan "Halima'nın Hayalleri" filmi doğdu.

Profesyonel bir yönetmen olmasa da, yönetmenlik, senaryo yazarlığı, sinematik oyunculuk, görüntü ve ses teknikleri ve seslendirme konusunda kapsamlı bir eğitim alan Hajar Al-Roum 11 dakika 39 saniye süren ilk kısa filminde ise çalışmayı ve öğrenmeyi seven ve huzurlu beyaz tavuğuyla konuşarak iç huzuru bulan bir köy kızının hikayesini anlatıyor.

‘Kısa film bir haykırış’

Kamerasıyla gerçekleri aktardığını anlatan Hajar Al-Roum, "Sadece okumadım. Kırsal bir alanda eğitim görüyordum ve bazı kızların hayallerinin nasıl söndüğünü ve defterlerinin sonsuza dek nasıl kapandığını kendi gözlerimle gördüm" diyor. Ona göre "Halima'nın Hayalleri" filmi sadece kısa bir sanat eseri değil, aynı zamanda sessizliğe karşı bir haykırış ve topluma gerçek bir soru sorma girişimi. Hajar Al-Roum, filmiyle aslında yanıtlanması gereken soruların cevaplarını gösteriyor. Okulu bırakmanın sadece akademik bir eksiklik değil aynı zamanda kız çocukları için erken yaşta zorla evlilik anlamını taşıdığını dile getiren Hajar Al-Roum, “Okulu bırakmak bir dizi aksiliğin başlangıcı. Zorla evlilik, annelik ve dışlanma anlamına geliyor” şeklinde konuşuyor.

Kız çocukları okullarından koparılıyor

Hajar Al-Roum, okulu bırakma olgusunu kız çocuklarının eğitimine karşı çıkan köklü toplumsal normlarla ilgili olduğunu belirterek "Bazı Fas köylerinde, bir kızın doğal yeri okul değil, evlilik olarak görülüyor. Aileler kızlarını evlendirmek için yarışıyor. İçlerinden biri kızının eğitimini durdurduğunda, diğeri aynı kararı vermek zorunda hissediyor" diyor. Kız çocuklarının eğitim almasının bir çeşit isyan olarak görüldüğünü anlatan Hajar Al-Roum, bu durumun aynı zamanda bir dizi cinsel taciz anlamına geldiğini de ifade ediyor.

Kadınların hikayelerinden besleniyor

Kendisi için sinemanın sadece bir belgeleme aracı olmadığını belirten Hajar Al-Roum, “Burada sinema yalnızca bir belgeleme aracı değil; her sahne kabul ve bir arada yaşamayı teşvik etmek için çekiliyor. Farkındalık yaratmaya çalışıyorum” şeklinde konuşuyor. Son belgeseli "Noura: Mücadeleden Umuda" hakkında da konuşan Hajar Al-Roum, burada da özel gereksinimli bireylerin engelleri nasıl aştığına odaklanıyor. Hajar Al-Roum, hikayelerinde her şeyin üstesinden gelen kadınlara odaklandığına dikkat çekerek şunları söylüyor:

“Kadınların sorunlarının aktarımı sadece sinemayla sınırlı olmamalı. Kadınlar haklarını sinema, tiyatro, görsel sanat veya hatta şarkı yoluyla savunulabilir. Sanat, ne olursa olsun, dürüstlükten kaynaklandığında hem politik hem de estetik bir eylem haline gelir."