Suriye Cizîr bölgesinde Arap kadınların sosyolojisi kitabı: Kadın gerçekliği yeniden ele alınıyor

Jineoloji Akademisi, dört yıllık bir araştırmanın ürünü olarak Arap kadınlarının tarihi ve sosyolojisi üzerine bir kitap yayınlamaya hazırlanıyor.

SİLVA İBRAHİM

Hesekê - Kuzey ve Doğu Suriye'deki Jineoloji Akademisi, çağlar boyunca Arap kadınlarının gerçekliğini ele alan yeni bir kitap yayınlamak için çalışıyor. Bu kitap, anaerkil dönem kültürü ve kadim medeniyetlerle başlayıp İslam öncesi ve sonrası topluma ve modern döneme uzanan derinlemesine bir araştırmaya dayanıyor. Kitap Yukarı Suriye Cizir bölgesindeki Arap kadınlarının yaşam tarzlarını şekillendiren temellere ışık tutuyor. Ayrıca, bu temelleri tarihsel, politik ve kültürel açılardan açıklığa kavuşturmayı, zaman ve mekân bağlamındaki gerçekliklerini yansıtmayı ve kadınların tarihteki gerçek rolünü yeniden canlandırmayı ve yolculuklarının adil bir okumasını sunmayı amaçlıyor.

Araştırma, yazılı tarih, inanç, hiyerarşi, sınıflar, devlet, sivil toplum, medeniyet, kapitalizm, ekonomi, siyasi güç, strateji, kurumsalcılık, din teorisi ve örgütlenmeyle ilgili konuları ele almak için feminist teoriye dayanıyor.

Arap hafızasında kadınlar ve tarihsel köklerinin gerçeği

Jineoloji Akademisi Üyesi Alya Osman, "Araştırmamız, Arap kadınlarının sosyolojisini tarihin her alanında ele alıyor" derken, çalışmalarının ayrıntılarını ajansımıza anlattı.

Alya Osman, "Arap kadınlarının tarihi veya Arap hafızasında kadınların hatırlanması üzerine mevcut araştırmalar, yalnızca kız çocuklarının öldürüldüğü dönem ve toplumsal kimlik ve rollerinin dışlanması gibi tarihlerinin kırılgan yönlerini ele alıyor. Ancak, tarihlerini incelerken, Arap kadınlarının köklerini, kişilik ve kimlik oluşum aşamalarını, yani annelik aşamasını özellikle araştırdık. Toplumlarının koşulları içinde bir kimliğe sahip olduklarını ve toplumda ekonomik, politik ve hatta tıp alanında etkili bir rol oynadıklarını gördük. Bir tarihsel aşamanın diğerinden ayrı düşünülemeyeceğini, birbiriyle bağlantılı bir dizi olduğunu gördük” şeklinde konuştu. Alia Othman, araştırma sırasında yararlanılan kaynaklar hakkında ise, "Araştırmamız sırasında mitoloji kitapları da dahil olmak üzere çok sayıda tarihsel kaynağa ve İslam öncesi dönemi ele alan diğer kaynaklara başvurduk” dedi.

‘200 saha görüşmesi yapıldı’

Alya Osman, kadın gerçekliğini belgeleyen yaklaşık 200 saha görüşmesi yapıldığını belirterek, "Görüşmelerde kadınların ilgi alanları, gelenek ve göreneklerin onlar üzerindeki etkisi, evlilik ritüelleri, sevinçler ve üzüntüler, boşanma nedenleri ve toplumsal sonuçları gibi konulara değindik. Bu görüşmeler Hesekê şehri ve kırsalında gerçekleştirildi. Hesekê'deki gerçeklik, Suriye Cezire'sinin diğer bölgelerinden farklı değil. Toplumsal nedenlerle ve görüşlerin çok şeffaf olması nedeniyle görüşlerini ifade eden kişilerin kimliklerini açıklamaktan kaçındık" diye ifade etti.

‘Karşılaştırmalı yaklaşımla hareket edildi’

Alya Osman, araştırma sürecinde karşılaştırmalı yaklaşımın önemine değinerek konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Karşılaştırmalı yaklaşım, kadınların geçirdiği değişim ve dönüşümleri anlamak için çok önemli. Örneğin, İslam'ın gelişinden önce Arap Yarımadası'ndan göçler, Bedevilik'te istikrarsızlık dönemi ve kabilelerin göçü gibi dönemler vardı. Ayrıca kırsal ve kentsel koşulların, tarım devrimi döneminin, gelenek ve göreneklerin ve bunların kadın kimliği üzerindeki etkilerinin, devletin kadınlar üzerindeki etkisinin, dinin kadın kimliği üzerindeki etkisinin de yansıması vardı. Tüm bu unsurların iç içe geçmiş etkileri vardır, bu nedenle araştırma sürecinde karşılaştırmalı yaklaşım ve farklı yaş gruplarıyla saha görüşmeleri yoluyla incelenmesi gerekmektedir."

‘Toplumda eksik olan mirası vurguluyoruz’

Antik kabile kültüründeki kadınların gerçekliği hakkında ise Alya Osman, şunları söyledi:

"Tarihte, ulus-devlet zihniyetinin ve siyasal İslam'ın etkisinden önceye doğru ne kadar geriye gidersek, kadınların daha fazla özgürlüğe sahip olduğunu ve toplumun inşasında aktif rol oynadığını o kadar çok görüyoruz. Kadın tarihiyle ilgili bu gerçeğin öne çıkarıldığı bir dönemde, bu hususların ele alınması önemlidir. Çoğunlukla, sorunlar ortaya çıktığında, bunlar gelenek ve göreneklere bağlanır. Ancak, eski gelenek ve görenekleri incelediğimizde, bu mirasın yarısının yok olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, toplumda eksik olan bu mirası vurgulamaya çalıştık."

Ulus devlet ve kadınların gerçekliği üzerindeki etkileri

Alya Osman, "Kadınların gerçekliğinde, giyim tarzından başlayarak birçok değişiklik meydana geldi. Eskiden yaşı ilerlemiş kadınlar da genç kadınlar da çevresel koşullara daha uygun geleneksel kıyafetler giyerken, günümüz kıyafetleri kapitalist bir karaktere sahip. Süslenme tarzları bile değişti ve inançlar bile artık eskisi gibi değil" diye ifade etti.

Alya Osman, geçmişte kadınların klan içinde korunma ve hareket özgürlüğüne sahip olduklarını, ayrıca kararlarda kendilerine danışıldığını şu sözlerle açıkladı: “Ancak ulus devletin hakimiyeti ve merkezileşmeyle birlikte bu değerler azaldı. Eskiden kadınlar, tüm üyeleriyle birlikte klan, ister doğal afetlerden ister başka bir klan istilasından olsun, hareketli ve korunmaya ihtiyaç duyan bir topluluk olarak kabul edildiğinden, bir koruma aracı olarak silah taşıyorlardı."

Kadın Devrimi ve kimliklerinin yeniden doğuşu

Kuzey ve Doğu Suriye'deki devrime kadınları çeken şeyin, "toplum hafızasında unutulmuş kimlik ve tarih vizyonları" olduğunu belirten Alya Osman, "Bölgede ister din, ister gelenek ve görenekler, bu çalışma kadınların karşılaştıkları baskılar arasındaki çelişkileri gösterdi" dedi.

Alya Osman, "Bundan, devletin zihniyetinin ve izlenen politikaların, gelenek ve göreneklerden daha büyük bir etkiye sahip olduğu sonucuna vardık" yorumunda bulundu.

‘Çalışma bir referans olacaktır’

Alya Osman, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Yaptığımız bu araştırma ve çalışmanın önerileri, kadınlara adaletli davranacak ve toplum tarafından sıklıkla göz ardı edilen tarihlerini temsil edecek şekilde geleceği planlamak için tarihe güvenmektir. Bu, özellikle bölgedeki kadınların ortak bir tarihe sahip olduğu düşünüldüğünde geçerlidir. Arap kadınlarının yanı sıra Kürt ve Ermeni kadınlarının da birbiriyle kesişen birçok entelektüel ve kültürel yönü vardır. Herhangi bir yönün yeniden ele alınması veya değiştirilmesi, bölgedeki diğer kadınlar üzerinde de etkili olacaktır. Çalışma, tüm araştırmacılar, kadınlar ve tarihleriyle ilgilenenler için bir referans ve bilgi kaynağı görevi görecektir."