Gazze’de kadınlar sinemayla direniyor: Umudu çadırların arasından kuruyoruz

Savaşın küllerinden yükselen kadınlar, Gazze Uluslararası Kadın Sineması Festivali’nde hikâyelerini beyazperdeye taşıdı. “Hind Recab’ın Sesi” filmiyle açılan festival, Filistinli kadınların acıdan umuda, yıkımdan yaratıma uzanan yolculuğunu anlatıyor.

RAFIF ESLEEM

Gazze- Gazze Uluslararası Kadın Sineması Festivali “Kadınların onuru soykırımın gölgesinde” sloganıyla başladı. Bu yıl ilk defa yapılan festival, 26 Ekim akşamı geniş kadın katılımı ve halkın ilgisiyle başladı. Bu, iki yıl süren savaşın ardından gerçekleştirilen ilk sanatsal etkinlik oldu. Açılışta Oscar’a aday gösterilen “Hind Recab’ın Sesi” filmi gösterildi. Gösterimler ay sonuna kadar devam edecek; festival, Filistinli kadının direnişini ve mücadelesini sanatla belgelemeyi amaçlıyor.

‘Kırmızı halı bugün çadırların arasında seriliyor’

Festivalin izleme ve jüri komitesi üyesi Filistinli yönetmen Rima Mahmud, etkinliğin “soykırımın ve yıkımın ortasında, savaş boyunca erkeklerle omuz omuza direnen kadınların sesini duyurmak için” düzenlendiğini söyledi.

Rima Mahmud, “Bu festival tamamen kadınların emeğiyle organize edildi; çünkü kadını en iyi yine kadın anlatabilir. Yaşadıklarımızı, acılarımızı, küçük detayları bile bizden başka kimse bilemez,” dedi. Kadınların varlığının, dünyaya hâlâ güçlü bir mesaj verdiğini vurgulayan Rima Mahmud, “Kadınlar enkazın altından yeniden yükselecek, hem kendilerini hem toplumlarını yeniden kuracaklar” ifadelerini kullandı.

Rima Mahmud’a göre festivalde, Filistinli kadının savaş karşısındaki direnişini ve kırılgan gücünü anlatan filmler yer alıyor. Rima Mahmud“Kadın hem en çok acı çeken hem de en çok direnen” dedi.

Savaşın yıkımı nedeniyle imkânların son derece kısıtlı olduğunu söyleyen Rima Mahmud, “Savaş öncesi kırmızı halı büyük salonlarda serilirdi; bugün o halı, mülteci çadırlarının arasında seriliyor. Bu, umudun ve direncin en güçlü ifadesidir” değerlendirmesinde bulundu.

Oscar’a aday “Hind Recab’ın Sesi” filmi hakkında konuşan Rima Mahmud, “Bu film, küçük bir kızın sesinden gerçeği anlatıyor. O ses, dünyayı yeniden Filistin’e döndürdü” ifadelerini kullandı.

‘Kadın etkinliklerinin sürmesi, haklarımızın güvencesidir’

Festivalin organizatörlerinden Rana El-Yazici, etkinliğin “Filistinli kadının bedenini, evini, çocuklarını kaybetmesine rağmen sarsılmayan iradesinin” bir yansıması olduğunu söyledi.

Eşini savaşta kaybettiğini belirten Rana El-Yazici, “Acımı güce dönüştürdüm. Çocuklarımı büyütürken kadınlara ilham olmak istedim. Bu festival bunun bir parçası,” dedi.

Etkinliğin Cezayir Kampı’nda düzenlenmesine dikkat çeken Rana El-Yazici, “Cezayirli kadınların bizi izlerken gurur duymasını umuyorum. Çünkü aramızda bir dayanışma bağı var” diye konuştu. Kadın etkinliklerinin sürdürülmesinin hayati olduğunu vurgulayan Rana El-Yazici, “Bu etkinlikler durursa, kadınların sesi de kaybolur” dedi.

Sanat tercümeye ihtiyaç duymaz, vicdanı uyandırır’

Festival destekçilerinden Faten Harb, etkinliğin 26 Ekim Filistin Kadınlar Günü ile aynı güne denk gelmesinin “sembolik bir anlam” taşıdığını belirtti.

“Sanat bir dildir, çeviriye gerek duymaz; doğrudan kalbe seslenir,” diyen Faten Harb, filmlerin dünyaya Filistinli kadınların direncini farklı bir dille hatırlattığını söyledi.

Faten Harb, “Hind Recab binlerce kadın ve çocuktan sadece biri. İsrail ordusu, Tel el-Hava Mahallesi’nden kaçmaya çalışan bu aileyi hedef aldı; yüzlerce kurşunla öldürdü” diye belirtti.

İsrail’in uluslararası hukuku sistematik biçimde ihlal ettiğini belirten Faten Harb, “Kadınların ve çocukların korunmasını öngören yasalar izlenmeli; failler kim olursa olsun cezalandırılmalıdır” çağrısında bulundu.

Kendi gözlerimizle anlatıyoruz, çünkü hikâyemiz unutulmamalı’

Festival katılımcılarından Nihayye Cerade, etkinliğe ilk kez davet edildiğini belirterek, “Bu, kadınlara adanmış ilk sanatsal etkinlik. Burada olmak, dayanışmanın ve kadınların gücünün göstergesi” dedi.

Nihayye Cerade, “Savaş öncesinde kadınlar kısa belgesellerle yaşamlarını kaydediyordu. Şimdi ise kendi sinemalarını kuruyorlar. Çünkü anlatılmayan her hikâye unutulur” diye konuştu.

“Gazze’nin daha fazla kadın odaklı sanatsal etkinliğe ihtiyacı var” diyen Nihayye Cerade, “Kadın hem şehidin annesi hem yaralının yoldaşı, hem de yıkıntıların ortasında hayatta kalmayı seçen kişidir” sözleriyle konuşmasını tamamladı.