Botan Hoşi, Kürt kadın direnişini edebiyatla ölümsüzleştiriyor
Kürt yazar Botan Hoşi, “Fera Guhar” adlı kitabında savaşın gölgesinde yaşanan gerçek hikayeleri kaleme alıyor. Eser, Kürt kadın savaşçıların verdikleri mücadeleyi, yazarın kişisel tanıklıklarıyla birleştirerek kadın direnişine edebi hafıza kazandırıyor.
SİLVA EL-İBRAHİM
Qamişlo - Kuzey ve Doğu Suriye’de devrimle birlikte kadın kalemlerin sesi yükseliyor. Kürt yazar Botan Hoşi, “Fera Guhar” (Tek Küpe) adlı kitabında savaşın, direnişin ve kadın mücadelesinin gerçek hikayelerini edebiyatın diliyle ölümsüzleştiriyor. Gerçek olaylardan esinlenen kısa öykülerde, toprak ve onur uğruna yaşamlarını feda eden Kürt kadın savaşçılar anlatılıyor.
35 yaşındaki yazar Botan Hoşi, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi’nde devrim süreci içinde yaşayan kuşağın diğer kadınları gibi birçok deneyim yaşadı. Bu deneyimler onu edebiyata yöneltti ve kaleminin mürekkebini devrimin sesi haline getirdi. Botan Hoşi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Cizîre Kantonu’na bağlı Amûdê kentinden 9. Şehîd Herekol Kitap Fuarı’na katıldı. Kitabını ilk kez fuarda imzaladı.
Fera Guhar, kameralardan ve ışıktan uzak bir şekilde mücadele eden kişilerin gerçek hikâyelerini anlatan kısa öykülerden oluşuyor. Kitapta ayrıca göç, savaş dönemlerinde halkın çektiği acılar da işleniyor. Dikkat çekici olan, hikâyelerdeki ana karakterlerin çoğunun Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) saflarında savaşan ve toprak ile onur uğruna yaşamını yitiren kadın savaşçılar olması.
‘Biz bir kapı araladık’
Botan Hoşi, Rojava Devrimi’nin başlamasıyla birlikte Kürt dili ve edebiyatına yöneldi. Uzun yıllar boyunca Kürtçe konuşmayı yasaklayan Baas rejimi altında bastırılmış olan sesi yeniden canlandırmak istedi. Akademi çalışmalarına katılarak Kürt edebiyatı ve tarihini okudu. Devrim sürecinde yaşadıklarını hikâyelere dönüştürmeye başladı.
Botan Hoşi, “Kadın, tarih boyunca hem tarihi yazmaktan hem de kendisini ve toplumunu ifade etmekten mahrum bırakıldı” diyerek, neden yazmaya yöneldiğini anlattı.
Botan Hoşi, şöyle dedi: “Tarih, Kürt halkının özgürlük uğruna verdiği mücadeleyi hiçbir zaman hakkıyla yansıtmadı. Biz Kürt edebiyatı aracılığıyla devrimimizi ve halkımızın fedakarlıklarını kayda geçirerek, gelecek nesillerin atalarının neler yaşadığını ve özgürlük için neler feda ettiklerini unutmamaları için bir kapı araladık.”
Botan Hoşi, yaşadıklarının kişiliklerini de değiştirdiğini ifade ederek “Devrim yıllarında yaşadıklarımız sadece olaylar değildi; ruhumuzu ve kişiliğimizi şekillendirdi. Savaşın tüm acılarını yaşadık. Yazmak, nefes almamızı sağlayan tek çıkış yolu oldu” dedi.
Kitabın hikayesi
Yazara göre kitabın başlığı, Halep’teki Resim Enstitüsü’nde yaşadığı bir olaya dayanıyor. Botan Hoşi, “Ben ve Êfrînli bir arkadaşım resim enstitüsünden mezun olduk. Mezuniyetten sonra herkes kendi kentine döndü ve kötüleşen güvenlik koşulları nedeniyle uzun süre birbirimizi göremedik. Suriye’de savaşın başlamasıyla bölge kaosa sürüklendi” diye süreci anlattı. Türk devletinin Êfrîn’e saldırısı başladığında halkla birlikte dayanışma eylemlerine katıldığını dile getiren Botan Hoşi, orada yıllar sonra arkadaşıyla karşılaştığını söyledi:
“Kalabalığın içinde birinin adımı seslendiğini duydum. Döndüğümde onu gördüm. Tanıdık yüzü, gülümsemesi, örgülü saçıyla karşımdaydı. YPJ üniforması içindeydi, omuzlarında toprak ve halkını savunma sorumluluğu vardı. Bu karşılaşma bir mucize gibiydi. Beni sıcakça kucakladı. Ayrılırken bana sarılmak istemedi, ben de küpemden birini çıkarıp ona verdim ve ‘Bir sonraki görüşmemizde bana geri verirsin’ dedim.”
İsimsiz mezarı küpeden buldu
Botan Hoşi, birkaç gün sonra, arkadaşının yaşamını yitirdiğini öğrendi. O buluşmanın tamamlanamamasının hüznünü hala yaşıyor. Kader, ona farklı bir buluşma biçimi yazmıştı: arkadaşının mezarını ziyaret etmek…
Botan Hoşi, o anları şöyle anlattı:
“Mezarlığa gittiğimde şehit mezarlarının çoğunun isimsiz olduğunu gördüm. O an, tıpkı kalabalığın içinde onu bulamadığım zaman hissettiğim umutsuzluğu hissettim. ‘Şimdi nasıl tanıyacağım, bana nasıl seslenecek?’ diye düşündüm. Mezarlıkta gezerken bir kadını sessizce bir mezarın başında ağlarken gördüm. Yanına yaklaştığımda onun kulağında, arkadaşıma verdiğim o küpenin tekini gördüm. O an anladım. O, arkadaşımın annesiydi. Kalbimle aradığım mezara artık ulaşmıştım.”
‘Ölümsüzleşmeyi seçtiler’
Botan Hoşi kitabında “Son Kurşun” adlı bir başka hikâyeye de yer veriyor. Bu hikâye, Rojava Devrimi’nin ilk yıllarında birlikte Kürt edebiyatı okuduğu arkadaşı Beyman’ı anlatıyor: Botan Hoşi, “Peyman, Kobanî direnişi sırasında YPJ’ye katıldı ve IŞİD’e karşı savaşta şehit düştü. IŞİD tarafından kuşatıldıkları sırada, bir başka kadın savaşçıyla birlikte teslim olmayı reddetti. Esir düşmek ya da onurlarının çiğnenmesini kabul etmek yerine, devrimin hafızasında ölümsüzleşmeyi seçtiler” şeklinde konuştu.
‘Bir vicdan meselesi’
Botan Hoşi, son olarak şu sözleri dile getirdi:
“Bu kitapta yer alan kelimeler, şehit kadınların fedakarlıkları karşısında yetersiz kalıyor. Onlar, topraklarını ve onurlarını korumak için canlarını verdiler. Yazarların görevi, halkların ve devrimlerin tarihini ölümsüzleştirmektir. Kürt kadın yazarlar olarak, kadınların mücadelesini kalemlerimizle, fikirlerimizle ve duygularımızla anlatmak zorundayız. Bu sadece bir görev değil, gelecek nesillere ve tarihe karşı vicdani bir sorumluluktur.”
9. Şehîd Herekol Kitap Fuarı’na katılan kadınların oranı yüzde 40’a ulaştı. Bu da kadınların edebiyat alanındaki güçlü varlığını, tarih yazımındaki öncülüğünü ve Kürt kadınının yazar ve entelektüel olarak artan rolünü gözler önüne seriyor.