Cezayir filmleri kadın sorununu ne kadar yansıtıyor?

Cezayirli kadın yazarlar, Cezayir sinema, tiyatro ve dizilerinde kadınların yoğun bir şekilde yer aldığını ancak ele alınma biçimleriyle toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sunmadığını düşünüyor.

RABAA KHURAIS

Cezayir - Son yıllarda kadın mücadelesi sonucu kadınlar edebiyat ve sinemada daha fazla görünür olsa da, kadınlar bunun yetersiz olduğunu düşünüyor. Çünkü özellikle sinema ve dizilerde kadınların ele alınış biçimi daha çok itaat kültürünü besliyor. Aynı zamanda bu yapımlar aracılığıyla kadınlara yönelik şiddette normalleştirilmeye çalışılıyor. Bu durum, sinema ve dizi gibi yapımların toplumsal farkındalık yaratma ve toplumsal cinsiyet kalıplarını kırma konusundaki etkisini sorgulatıyor.

Cezayir sinemasında ve dizilerinde kadın

Son yıllarda Cezayir sineması ve diziler, kadın sorunlarını odağına alıyor. Ancak bu yapımlara bakıldığında “Kadınlar gerçekten hak ettiği şekilde temsil ediliyor mu? Kadınların toplumun kalkınmasındaki rolüne yeterince değiniliyor mu? Hala geleneksel erkek egemen bakış açısı sürdürülüyor mu?” gibi birçok soru sormamıza neden oluyor.

‘Kadının toplumdaki etkili rolü yüzeysel ele alınıyor’

Cezayirli yazar ve romancı Aişe Bennur, Cezayir dizilerinde kadınların yoğun bir şekilde yer aldığını ancak bu temsiliyetin yüzeysel kaldığını ve kadının toplumdaki etkili rolüne kıyasla yeterince işlenmediğini ifade etti.

Aişe Bennur’a göre, televizyon dizileri toplumsal bilinci şekillendirmede ve zihinsel imgeler oluşturmada güçlü bir araç fakat kadın figürü genellikle “kurban, boyun eğen, şiddet gören, iradesi elinden alınmış ve her zaman otoriter erkek gücünün hâkim olduğu mutsuz bir aile ortamında yaşayan biri” olarak tasvir ediliyor.

Aişe Bennur, dizilerde kadınların ele alınış biçimlerini eleştirerek şöyle konuştu: “Cezayir dizileri, kadını gerçekten bilinçli, büyük toplumsal zorlukların farkında olan ve hem ailesinde hem de toplumun inşasında aktif rol oynayan biri olarak destekledi mi? Bence hayır. Cezayir dizilerinde bir tekrar var. Bu yapımlar yalnızca sosyal gerçekliği görsel ve işitsel olarak yeniden şekillendirip aktarmaktan ibaret. İşlenen konular genellikle şiddet, suç ve uyuşturucu gibi olgulara dayanıyor. Ancak, bu meseleler derinlemesine analiz edilmeden sadece sansasyon yaratmak için işleniyor.”

 Cezayirli kadınların bu görsel ve işitsel sürecin içinde sadece magazinsel yer aldığını kaydeden Aişe Bennur, “Oysa bu sosyal olguların toplumda neden yayıldığını ve nasıl çözülebileceğini gerçekçi bir şekilde ele almak gerekiyor" diye belirtti.

Tekrarlanan hikâye ve senaryolar çözüm oluşturmuyor

Cezayirli yazar Saliha Melzi de son yirmi yılda Cezayir dizilerinin üretim açısından büyük bir gelişme gösterdiğini ve kadın temalı yapımlarla önemli bir rekabet ortamı oluşturduğunu belirterek, ancak bu dizilerin genellikle aynı fikirleri ve bakış açılarıyla temaları tekrar ettiği eleştirisinde bulundu.

Saliha Melzi, Cezayir televizyon yapımları ile edebiyat eserleri arasında ciddi bir kopukluk olduğunu vurgulayarak, “Oysa Cezayir romanları her yıl Arap ve uluslararası düzeyde birçok ödül kazanıyor ve gerçek toplumsal meseleleri daha derinlikli bir şekilde ele alıyor” ifadelerini kullandı.

‘Yapımlar alternatif sunmuyor’

Cezayir dizilerinde kadınların ele alınış biçimlerinin kadın sorunlarına çözüm üretmediğini vurgulayan Saliha Melzi, bu yapımların topluma alternatif bir bakış açısı sunmadığını kaydetti. Örnekler vererek konuşmasını sürdüren Saliha Melzi, “El-Ferak (Ayrılık) dizisini ele alalım. Bu dizi, aldatma, kadının evli olduğu adamın başka bir kadınla evlenmesi ve küçük çocuklarının elinden alınması gibi sorunları ele alıyor. Ancak, sorunları yüzeysel bir şekilde işledi ve köklü çözümler sunmadı. Kadınlar dizilerde sadece karakter olarak değil, senarist, yönetmen ve yapımcı olarak da daha fazla yer almalı” dedi.

“Bunca dizi üretimi yapıldıktan sonra, artık kadın sanatçıların, yönetmenlerin ve yapımcıların kendilerini güçlü bir şekilde ortaya koymalarının ve geleneksel anlatı kalıplarını değiştirmelerinin zamanı geldi” diyen Saliha Melzi, ancak bu şekilde kadın sorunlarının sanatsal bir dille anlatılabileceğini ve çözüm üretilebileceğini söyledi.

Saliha Melzi, son olarak şu öneride bulundu: "Gerçekten derinlemesine toplumsal analizler içeren romanlara geri dönmeliyiz. Ancak bu şekilde, kadınların karşılaştıkları sorunları yüzeysel bir anlatı yerine, gerçekçi ve anlamlı bir biçimde ele alabiliriz."