Zahra, özgün tarzıyla Şafşavanlı kadınları tuvale taşıyor

Fas'ta, siyah mürekkebi andıran doğal zeytin suyunu boya olarak kullanan Zahra Ahnach, sınırlı imkânlara rağmen kadınların hayatlarını ve kültürel mirası sanatında yaşatıyor.

HANAN HARITE

Fas- Zahra Ahnach, kırsalda yaşayan ve yaratmak için mükemmel koşulları beklemeyen bir sanatçı örneği. Doğadan topladığı malzemeleri kullanarak, insanlara ve kültüre dair güçlü mesajlar taşıyan sanat eserleri ortaya çıkarıyor. Kuzey Fas’taki Şafşavan Dağları’nda, zeytin ağaçlarının arasında, küçük Douar Alawi köyünde yaşayan Zahra, stüdyosunda rengarenk ipliklerle süslenmiş Şafşavan şapkasını takıyor. Bu şapka onun için köyüne, kültürüne ve yaşadığı toprağa ait olmanın simgesi. Bu anlam, Zahra’nın resimlerine ve sanatına da yansıyor. Hikayesi, geçmişle geleceği birleştiren, basit ama güçlü bir ilham kaynağı.

Hayatına anlam kattı

Zahra Ahnach, resmi bir sanat enstitüsünden mezun olmamış, kendi elleriyle ve büyük azmiyle kendi tarzını yaratmış, kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı. Çocukluğunda, ortaokula gitmek için okul ile evi arasındaki mesafenin fazla olması nedeniyle altıncı sınıfta okulunu bırakmak zorunda kaldı. Bu erken ayrılığın yarattığı boşluğu, resim yaparak doldurdu. “Okulu bırakma kararını bir türlü kabullenemedim” diyen Zahra, “Hayatımın bir anda anlamsızlaştığını hissettim, bu yüzden kendimi basit karalamalarla ifade etmeye başladım. Ancak köyde gerekli malzeme ve boya eksikliği, ilk denemelerimi neredeyse tamamen sona erdiriyordu” diye anlatıyor.

Zeytin suyunu keşfetti

2018 yılında, yerel halk arasında “marjan” olarak bilinen zeytin sıkma işleminden arta kalan koyu, mürekkep benzeri suyu tesadüfen keşfeden Zahra’nın aklına bir fikir geldi: “Ya bu suyu resim yapmak için kullanırsam?” Bir miktarını yanına alıp kâğıda döktü ve doğanın, sanatçıların çoğunlukla fark etmediği bedava, organik ve ekonomik bir boya malzemesi sunduğunu keşfetti. O günden beri “zeytin suyu” Zahra’nın gizli malzemesi oldu; fırçasını bu suya batırarak kağıt üzerinde köy kadınlarının hayatlarından unutulmuş yüzleri ve hatları özenle resmediyor.

İnadı yaratıcılık doğurdu

Zeytin suyunun verdiği siyah mürekkebe benzeyen doğal ve koyu renk, Zahra için sıradan bir renk değil; tam tersine bütün bir ifade dünyası. Zahra, “Bazıları tek bir rengin kısıtlama olduğunu düşünebilir, ama benim için bu bir özgürlük çünkü fikre, gölgelere, ışığa ve iletmek istediğim mesaja odaklanmamı sağlıyor” diyor. Çalışmalarında kırsal kadınlardan, özellikle eğitim ve kamusal hayata katılım gibi temel haklardan mahrum bırakılan kadınlardan ilham aldığını belirten Zahra, elde ettiği her başarıyı tüm kırsal kadınlar adına bir başarı olarak gördüğünü ifade ediyor. Zahra, “Resimlerim, kırsal kadınların zeytinyağı gibi basit şeylerden bile yaratıcılık kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor” diye kaydediyor.

‘Bazen her şeyi bırakıp Filistin’i resmediyorum’

Zahra’nın çalışmaları yalnızca kadınlarla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda bölgesinin geleneklerini koruyarak bunları gelecek nesillere görsel bir hafıza olarak aktarmayı amaçlıyor. Örneğin, resimlerinden birinde geleneksel Şafşavan kıyafeti giymiş bir kadın, köyün günlük yaşamından sembollerle çevrili olarak karşımıza çıkıyor. Diğer eserlerinde ise kuzey manzaralarından sahnelere yer verirken, Filistin meselesine de göndermeler yapıyor. Zahra, “Bazen her şeyi bırakıp Filistin’i resmediyorum. Filistin kanıyorsa başka bir konu üzerinde çalışamam gibi hissediyorum” sözleriyle yaşadığı duyguyu aktarıyor.

‘Kadınlara hak ettiği değer verilmeli’

Fas'ta sanatçılara yönelik kurumsal desteğin yetersiz olmasının zorluklar yarattığını belirten Zahra, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Destek zayıf olmasına rağmen pes etmedim. Eserlerimi dijital medyada paylaşıyorum ve yerel ile uluslararası izleyicilerden, deneyimlerime hayran kalan sanatçılardan geniş çaplı etkileşim aldım. Bu ilgi, kendi tarzımı geliştirmem için beni teşvik etti. Hayalim, kırsal kesimdeki kadınların öğrenme ve mesleki eğitim alma fırsatına sahip olması ve görsel sanatın sadece bir iş olarak değil, insani bir mesaj olarak görülmesi. Sanatçılara, özellikle de kadınlara hak ettikleri değeri vermelerini umuyorum.”