Bêrîtan Hevî: Özgür yaşam arayışçısı, savaşçısı

Bêrîtan Hevî’nin (Gülnaz Karataş) özgür yaşam arayışı, farklı kişiliği ve mücadelesi bugün binlerce kadına yol göstererek, savaşmayı öğretmeye devam ediyor…

DİREN ENGÎZEK 

Haber Merkezi- Var olan sistemi kabul etmeyen, çatışan, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan ve bunun arayışına giren tüm kadınların hikayeleri birbirine benzer. Bu kadınlar, tarih boyunca erkek egemen sisteme karşı kendilerini var etmek için savaştılar. Kadınların kimi ellerinde silah hiç gözünü kırpmadan durdu düşmanlarının karşısında, kimi esir ele geçmemek için kendini uçurumlardan attı. İşte bu kadınlardan biri de Bêrîtan’dı.

Dersim coğrafyasının asi direnişçi kadınlarının en güzel temsilcilerindendi. Zarifelerin, Bêselerin ardılıydı. Sesi, çığlığı binlerce Bêrîtan’a umut oldu, cesaret oldu. “Savaşan güzelleşir, güzelleşen sevilir, sevilen özgürleşir” sözleriyle adını andığımız Bêrîtan yani Gülnaz Karataş var oluşuna anlam kattığı an’dan sonra binlerce kadına bir pusula gibi yol gösterdi. ‘O’ Bêrîtanlaştıktan sonra doğan binlerce kız çocuğu onun adını aldı, hikayesini dinleyen kadınlar ise adını sonradan ‘Bêrîtan’ yaptı.

Kadın mücadelesiyle ilham olur

Kürt işbirlikçi ve ihanetine karşı durmanın sembolü haline gelen direnişçi kadınların, Kürt kadınlarının savaşçı ruhu Bêrîtan Hêvi 25 Ekim 1992’ de yaşamını yitirdi. Onun yaşam hikayesi, her kadının içindeki mücadeleci, eylemci ve savaşçı kadını bulmayı anlatıyor. 1971’de Çewlîg’in (Bingöl) Bongilan (Solhan) ilçesinde dünyaya gelen ve aslen Dersimli olan Gülnaz Karataş (Bêrîtan Hevî), 1989 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisadi Bilimler Fakültesi’ni kazanır. Asi kişiliği ile sürekli arayış içerisindedir. Çevresinde çok kitap okuyan, haksızlıklara karşı verdiği mücadeleyle tanınır. Aynı yıl katıldığı Newroz etkinliği ile Kürt kimliği ile buluşur. Uzun süre İstanbul’da gençlik çalışmaları içerisinde aktif bir mücadele yürüten ve tanıştığı her kişide iz bırakan Bêrîtan, özellikle verdiği kadın mücadelesi ile o dönem kadınlara ilham kaynağı olur.

Cezaevinden çıktıktan sonra dağların yolunu tuttu

Bir süre sonra İstanbul’da gözaltına alınıp ağır işkencelerden geçen Bêrîtan, 1991 yılının bahar aylarında cezaevinden çıktıktan sonra dağların yolunu tutar. O dönemde onunla tanışan bir mücadele arkadaşı Bêrîtan’ın dağlara büyük bir özlem duyduğunu belirterek O’nu şu sözlerle anlatır:

“Tabi pratik olarak da gerçekleştirmek istiyordu. Aksaray’dan Bahçesaray’a kadar çantasını eşya ile doldurup yürüdüğünü hatırlıyorum. Bu pratiği dağın koşullarına o zaman kendisini alıştırmak için yapıyordu. Diğer bir özelliği ise çabuk çabuk kabul etmeme özelliğiydi. Bir şeyi çok merak edip araştırıyor ve sonra kabul edebiliyordu. Sürekli soruyordu, tartışıyordu ta ki ikna olana kadar buna devam ediyordu”

Teslim olmayarak Kürt kadınlarının direniş destanına dönüşür

Xakurke alanında gerilla olan Bêrîtan, burada Rubarok karakolu eylemine katılır ve yüzünden yaralanır. Ona “estetiğin bozuldu” diyenlere “yüzümde çiçekler açmış” diye cevap verir. ABD, Türk Devleti ve KDP’nin iş birliği ile NATO çerçevesinde oluşturulan “Çekiş Güç Operasyonu” adlı stratejik plan temelinde PKK’nin bitirilmesi için 1992 yılının Ekim-Kasım aylarında Güney Kürdistan’a dönük saldırılar başlar. Savaşa Xakurke cephesinden katılan Bêrîtan, uzun süre tek başına savaşarak tüm arkadaşlarının geri çekilmesini sağlar. 25 Ekim’de gün ağardığında KDP peşmergeleri tepeyi ele geçirir.  Peşmergeler “Teslim ol! Sen kadınsın, sana bir şey yapmayacağız” diye çağrıda bulunurlar. Bêrîtan’ın yanıtı Kürt kadınının tarihsel baş eğmeyen sesinin yankısı gibidir; “Siz Güney'den Kuzey'in devrimine saldıran işbirlikçilersiniz. Asla teslim olmayacağım. Teslimiyet ihanettir.” Bêrîtan silahını öptükten sonra ellerine geçmesin diye kayalara vurarak kırar. Kendini uçurumdan bıraktığında zılgıt sesiyle tüm Kürt kadınları için bir direniş destanına dönüşür.

Bêrîtan’ın uçurumda yankılanan sesi bugün Kürdistan dağlarında

Bêrîtan’ın uçurumlarda yankılanan sesi bugün hala Kürdistan dağlarında Xakurke’de, Zap’ta, Avaşin’de yankılanıyor. Yüzlerce kadın aynı cesaret ve sorumluluk ile aynı ihanetçi çizgiye karşı direniyor. KDP ise üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen ihanetçi ve işbirlikçi çizgisini devam ettiriyor. “Güney savaşı” olarak tarihe geçen bu savaş, Türk devleti ve KDP’nin son ortaklığı olmadı elbette, yıllardır KDP ve Türk devletinin saldırıları devam ediyor.

1993-98 yılları arasında yoğun yapılan saldırılar, Kürt halkının katliamdan geçirilmesi ve Özgürlük Hareketi’nin de tasfiye edilmesi amacını taşıyordu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük başlatılan uluslararası komplo da Kürt soykırımının yeniden güncellenmiş halini ifade ediyordu.

KDP ve Barzani ailesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komployu fırsat bilerek Türk devleti ile ilişkilerini daha da fazlalaştırarak Özgürlük Hareketini tasfiye etmeyi amaçladı. Bunun için Güney Kürdistan halkını, kadınları açlığa ve yoksulluğa mahkum ederek halka ait bütün gelir kaynaklarını Türk ordusuna yatırdı. Bundan 32 yıl önce Güney Kürdistan’da gerillayı tasfiye etmek isteyen ittifak, hala güncelliğini korumakta ve bugün de Kürdistan’ın her yerinde katliamlar gerçekleştirmektedir.

Barzani ailesi ve Türk devleti Kürt halkına ve kadınlara savaş başlattı

Barzani ailesi ve Türk devleti açık bir şekilde ittifak kurarak Kürt halkına, Kürt kadınına karşı büyük bir savaş başlattı. Güney Kürdistan’da, Kuzey ve Doğu Suriye’de, Şengal’de, Maxmur’da halka, kadınlara ve topraklara yapılan saldırılar bunun en büyük göstergesidir. Türk devleti ile Barzanilerin yaptığı her görüşme sonrasında Kürt kadınları ve halkı yeni bir soykırım ile karşı karşıya kalıyor. Son olarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye 5 Ekim’den bu yana artırılan saldırılarda 2’si çocuk 48 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de yaralandı. Aynı günlerde Maxmur’a da saldıran Türk devleti bu saldırıları KDP’den habersiz yapmadı.

Yine Güney Kürdistan’da çok sayıda Kürt yurtsever MİT tarafından saldırıya uğradı ve yaşamını yitirdi. 4 Ekim 2022 tarihinde Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve gazeteci Nagihan Akarsel’in katledilmesi ile KDP’nin özgür kadınlara tahammülünün olmadığı bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Bu katliamların arkasında Türk devleti ve KDP’nin, demokratik ulus sistemine, kadın özgürlükçü felsefeye karşı düşmanlığı yatıyor.

Kadınlar Bêrîtan çizgisinde direniyor

Tüm bu soykırıma karşı özgür kadın gerçeği, kadınları Bêrîtan çizgisinde öz savunma konusunda duyarlı olmaya çağırıyor. Kadınların mücadele etmesi, teslim olmaması, kavgayı sürekli büyütmeleri kadınları köle yapmak isteyen bir sisteme en büyük darbe olacaktır. Kadınların sistem içerisinde kimliksiz ve iradesiz olmasını isteyenler, bugün en fazla savaşçı kadınlara saldırmaktadır. Beritan gibi direnmek, yaşamak ve teslim olmamak kadınların sahiplenmesi gereken bir durumdur. Kadınların her şekilde onlara saldıran erkek egemenlikçi sisteme karşı öz savunmalarını geliştirerek direnmeleri önemlidir. İhanetin çağrısını kabul etmeyen binlerce Beritan var bugün Kürdistan dağlarında, kadınlar kendi öz savunmalarını geliştirerek kendilerini çağıran modernitenin sesine kulak vermiyor. Bunun yerine Beritan olup özgürlük çığlığına dönüşüyorlar.