Tunuslu tarihçi Hayat Amami: Kadınların hafızası yeniden inşa edilmeli
Kadınların tarihi bilinçli olarak sansürlendi ve uzun zamanlar yazılı belgelerde yer bulamadı. Tarih Profesörü Hayat Amami, kadınların ötelenen tarihinin yeniden yazılması gerektiğini ifade ederek “Kadınların hafızası yeniden inşa edilmeli” dedi.

İHLAS EL-HAMRUNİ
Tunus- Arap dünyasında kadınlar ulusal, toplumsal ve kültürel mücadele yollarında gerçek ve etkili bir şekilde yer almalarına rağmen, toplumsal hafıza hâlâ bu varlığın yokluğuyla hareket ediyor. Özellikle yazılı tarih çoğu zaman erkeklerin eylemlerini yüceltiyor. Kadınlar yazılı tarih içinde gölgede kalanlar arasında yer alıyor.
Kadınların göz ardı edilmesini ve ona gösterilen sınırlı ilginin nedenlerini Tarih Profesörü Hayat Amami ile konuştuk.
‘Kadınların rolleri sınırlandırıldı’
Arap toplumlarının sosyal ve kültürel yapısının uzun süre kadınların çocuk yetiştirme, aileye hizmet etme, yaşlı bakımı gibi belirli görevlerle sınırlandırıldığını anlatan Hayat Amami, kadınların rollerinin entelektüel, siyasi ve liderlik yeteneklerinin dikkate alınmadığı geleneksel rollere dayandığını belirtti. Kadınlar açısından güçlenmenin temel yollarından birinin eğitim olduğunu dile getiren Hayat Amami, eğitimin de bir dönem sadece seçkinlerin kız çocukları için verildiğini ‘alt sınıftaki’ kadınların ve kız çocuklarının bu haktan uzun süre mahrum bırakıldıklarını belirtti
‘Parçalı bir tarih ortaya çıktı’
Eğitime erişimdeki bu uçurumun özellikle yazılı tarihte kadınların olmamasının ve sınıf eşitsizliğinin bir yönü olduğunu kaydeden Hayat Amami, “Bazı üst sınıf kadınlara yönetme, yazma veya liderlik yapma izni verilirken, ekonomiye, direnişe ve toplum çalışmalarına katkıda bulunan milyonlarca kadın, eylemlerinin hiçbirinin yazılı kaydı olmadan gölgede kaldı. Bu durum, tarihin yalnızca seçkinlerden bahsetmesine, popüler kadınların mücadele, üretim ve toplumsal reformlardaki rolünün belgelenmemesine yol açtı. Sonuçta yalnızca egemen sınıfı yansıtan parçalı bir tarih ortaya çıktı” dedi.
‘Kadınların katkıları görmezden gelindi’
Yaşanan ötekileştirmenin kendinden olmadığını sistematik bir süreci kapsadığını ifade eden Hayat Amami, “Belgeleme araçları erkeklerin elindeydi ve kadınların rolleri ikincil veya korunmaya değer görülmüyordu. Egemen kültür, kadınların deneyimlerini ulusal, etnik veya hatta kültürel anlatının bir parçası olarak tanımamıştır” diye konuştu. Hayat Amami, tarihsel olarak kadınların savaşlara, gizli örgütlenmelere, direnişi finanse etmelerine ve hatta bağımsızlıktan sonra topluluklar kurmalarına katkılarının görmezden gelindiğini anlatarak şöyle devam etti:
“Bu faaliyetler tarihsel başarının bir parçası olarak değil, erkeklerin tamamlayıcı bir rolü olarak görülüyordu ve bazı kadınlar belgelendiğinde, bunlar sosyal statü sahibi kişilerle veya elitlere yakın kişilerle sınırlıydı. Dolayısıyla tarih sadece insanların tarihi olarak gösteriliyor, bilinenle bilinmesi gereken arasında büyük bir uçurum oluşuyor.”
‘Tanınması gereken çok kadın var’
Arap tarihinde bilinmesi ya da tanınması gereken çok fazla kadın karakter olduğunu vurgulayan Hayat Amami, “Arap tarihi, pek çok alanda önemli roller üstlenmiş, ama toplumsal hafızada yer almamış kadınlarla doludur. Örneğin Tunus'ta çok eşliliğe karşı direnişin temel taşlarından biri olan Arva el-Kayravani hakkında çok az şey biliyoruz. Bu, öncü bir toplumsal ve insan hakları hikayesidir; ancak ne yazık ki Tunus dışında neredeyse hiç tanınmaz. Tunus halkının hafızasında hak ettiği değeri görmeyen ilk kadın Tunuslu doktor Dr. Tevhidâ Bel Şeyh var. Kadınların geleneksel rollere hapsedildiği bir ülkede tıp alanına adım atan ilk kadınlardan biridir. Arap zihnini erkek otoritesinden kurtarma fikrini ilk ortaya atanlardan Faslı yazar Fatima Merinissi ismi var. Lübnan'da tekstil sektöründeki ilk kadın protesto hareketine katıldığı için katledilen işçi aktivisti Butros'un mirasçılarını buluyoruz. Bu isimler kadın hareketine önemli katkılarda bulunmuş, kadın hakları mücadelesinde önemli rol oynamışlardır” şeklinde konuştu.
‘Tarih tüm kadınları kapsamalı’
Arap dünyasında kadınların rolünün vurgulanması hakkında da konuşan Hayat Amami, şunları dile getirdi:
“Öncelikle dokümantasyon hükümetlerin veya akademik kurumların tekelinde değil. Kolektif bir vatandaş pratiği haline gelmesi gerekiyor. Bu tarihin inşasına herkesin, dernekler, sivil toplum kuruluşları ve medyanın da katılması gerekiyor. Ayrıca belgeleme sadece elit kadınların biyografileriyle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda anılmayan pek çok fedakarlıkta bulunan işçi sınıfından kadınları da kapsamalıdır.
Eğitim müfredatları da bu kadın figürlerini tarih kitaplarına dahil etmede önemli rol oynamalı. Böylece genç kadınlara hakları için mücadele etmiş, öğretmenlik yapmış, yazmış veya direnmiş kendileri gibi kadınlarla tanıştırılmalıdır. Yeni nesillere feminist mücadeleleri ve Arap kadınlarının tarihini tüm çeşitliliğiyle öğrenmenin önemini aşılamalıyız.”
‘Kadınların tarihi belgelenmeli’
Sanatın çok önemli bir rolünün olduğuna dikkat çeken Hayat Amami, “Kadınların çeşitli alanlardaki deneyimlerini yeniden doğrulayan sinemaya, tiyatroya, televizyona ihtiyacımız var. Ne yazık ki pek çok sanat eseri Zenobia veya Kleopatra gibi kraliçelerin hikayelerine odaklanıyor; ancak kadınların yaşayan, çağdaş tarihi sanatta hak ettiği yeri almıyor. Halk mücadelelerinde, akademik ve mesleki alanlarda, alışılmadık yöntemlerle tarih yazan kadınların öne çıkarılması gerekiyor” dedi. Feminist tarih alanındaki araştırmacıların desteklemesini isteyen Hayat Amami, son olarak “Unutulmuş hikayeler gün yüzüne çıkarılmalı, kadınların ihmal edilmiş konumları kayıt altına alınmalı. Arap dünyasının tarihini şekillendirmede kadınların rolünün daha kapsamlı ve doğru bir resmini yansıtan tarihi belgelemeler yapılmalı. Kadınların hafızası yeniden inşa edilmeli” diye ifade etti.