Tunuslu aktivistler: Sessizlik şiddeti besler, susmayın!

Tunuslu aktivistler, şiddet karşısında sessiz kalınmasının yeni şiddet biçimlerini doğurduğunu belirterek, buna karşı mücadelenin zayıflamaması gerektiğine dikkat çekti.

ZOUHOUR MECHERGUI

Tunus- Tunus’ta kadınları korumaya yönelik çok sayıda yasa ve yönetmelik bulunmasına rağmen, bu düzenlemeler aslında bağımsızlık öncesinde başlayan ve günümüze kadar süren uzun soluklu kadın mücadelesinin bir sonucu. Ancak Tunus’un deneyimi, özellikle Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle karşılaştırıldığında, yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmadığını ortaya koyuyor.

Mevzuatlar yeterli değil

Uzmanlara göre etkili bir çözüm, sadece mevzuatla sınırlı değil; eşitlik ve saygı kavramlarının eğitim müfredatına dahil edilmesi, devletin sorumluluk alması ve sivil  toplum örgütlerinin eğitim, danışmanlık, farkındalık çalışmaları ile savunuculuk faaliyetlerinde etkin rol alması gerekiyor. Bu çerçevede, derinlemesine bir toplumsal farkındalık ve kapsamlı bir eğitim sürecinin önemi vurgulanıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin kısa vadede değil, uzmanlar bunun iyi planlanmış kapsamlı bir stratejiyle, samimi bir siyasi irade ve değişimin gerçekleşmesi için gerekli ahlaki, maddi ve hukuki kaynaklarla yürütülmesi gereken uzun bir süreç olduğunu belirtiyor.

‘Kadınlar özgürlük için sessizliğini bozmalı’

Feminist aktivist Lamia Senini, kadına yönelik şiddetle mücadelenin kadınların kendilerinden başlaması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Kadınlar hem özel hem de kamusal yaşamlarında şiddetin farklı biçimleriyle karşı karşıya kalıyor. Kadınlar arasında karşılıklı farkındalık büyük önem taşıyor. Sessizlik duvarını yıkmak ve şiddetin tehlikelerine karşı hem kadınları hem de toplumu uyarmak açısından kritik bir rol üstleniliyor. Bu nedenle kadınlar arasındaki iletişim daha hızlı ve etkili olmalı.”

‘Sessizlik devamlılık sağlar’

Lamia Senini, şiddet karşısında sessiz kalmanın yalnızca pasif bir suç ortaklığı olmadığını vurgulayarak şunları belirtti: “Bu suç ortaklığı, aynı zamanda şiddetin devamına katkıda bulunan ve faile örtülü bir meşruiyet kazandıran tehlikeli bir faktöre dönüşüyor. Sessizliğin kırılması ise direniş ve değişim yolunda atılması gereken önemli bir adımdır.”

Lamia Senini, devlet ve cinsiyetçi toplumun istismara uğrayan kadınların sesini çoğu zaman görmezden geldiğini, hatta ihbarlarını sorgulamadan geçiştirerek sorumluluktan kaçmayı tercih ettiğini söyledi. Lamia Senini, bu eğilimi eleştirerek konuşmasına şöyle devam etti:

“Şiddeti meşrulaştırmak için nedenler arayan bu toplumsal eğilimi eleştiriyorum. Toplumdaki cinsiyetçilik son yıllarda şiddetin artmasına katkıda bulundu. Kadınların inisiyatif alarak medya, özellikle de dijital medya platformlarını kullanmaları gerekiyor. Bu mecralar üzerinden farkındalık yaratmak ve birçok kadının ihtiyaç duyduğu bilgileri sağlamak hayati önem taşıyor. Şiddeti besleyen temel faktörlerden biri olan sessizliğe karşı uyarıcı olmak gerekir. Ayrıca güven ve karşılıklı destek duygusu yaratan kadın dayanışma ağlarının kurulması büyük önem taşıyor.”

Dijital şiddet

Lamia Senini, genç kadınların modern iletişim araçları ile dijital medya mecralarında farklı gruplara kolay ve etkili biçimde ulaşabildiklerini belirterek, bu mecralar üzerinden kadınları uyardı.

Genç kadınların dijital ortamda karşılaşabilecekleri “aşk tuzaklarına” da dikkat çeken Lamia Senini, “Kızlar için normal ya da sevimli görünen sözlerin ardına gizlenen, ‘yumuşak şiddet’i görmek ve bilmek gerekiyor. Uzmanlar, bu tür şiddetin çıplak gözle fark edilemediğini, ancak hissedilebildiğini belirtiyor” dedi.

Farkındalık ve dayanışma hattı

Lamia Senini, bu uygulamaları çevreleyen sessizliğin mutlaka bozulması gerektiğini vurgulayarak, kadınları bu tür ihlallerden korumak için yasaların mevcut olduğunu hatırlattı.

Lamia Senini, ancak farkındalık ve dayanışmanın hâlâ ilk savunma hattı olduğunu söyleyerek şunları ifade etti: “Şiddete karşı şiddetle değil, yasal yollarla mücadele etmek gerek. Dava açmak, mağdur edilen kişiyi sessizliğe zorlayarak çaresizlik ve korku içinde tutan sindirme döngüsünü kırmanın yoludur. Uzmanların söylediği gibi, ‘sessizlik ve korku, hayatın düşmanlarıdır ve bir insanı yok etmeye yeter.’ Bu nedenle yargıya başvurmak önemli.”

Farkındalığın yansıması

Şiddetle mücadele çabalarının yalnızca teorik farkındalıkla sınırlı kalmadığını, sahaya da yansıdığını belirten Lamia Senini, Kairouan vilayetindeki kadın çiftçilerin deneyimini örnek gösterdi. Lamia Senini, “Erkeklerle aynı saatlerde çalışmalarına rağmen eşit ücret ve ekonomik haklardan yoksun bırakılan kadınlar, düzenlenen farkındalık toplantılarının ardından haklarını talep etmek üzere seslerini yükseltti. Sadece bir günlüğüne greve gittikten sonra işverenlerinden eşit ücret hakkını alabildiler. Bu başarı onların azmi ve mücadelesinin bir göstergesidir” dedi.

Şiddetle karşı karşıya kalan genç kadınlar

Genç feminist aktivist Sahar Dahman, cinsiyete dayalı şiddetle mücadele sorumluluğunun büyük ölçüde genç kadınlara düştüğünü belirtti. Kadınların ve çocukların farklı kaynaklardan maruz kaldıkları çok sayıda ihlali hatırlatan Sahar Dahman, genç kadınların farkındalık ve savunuculuk kampanyalarında önemli bir rol üstlendiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Genç kadınlar, istismara uğrayan kadınlarla dayanışma kanalları açıyor. Ardından sessizliği bozarak hem kamusal hem de özel alanda yaşadıkları ihlallerle yüzleşmeleri için onları cesaretlendiriyor” dedi.

Sahar Dahman, şiddetin artık toplumun tüm kesimlerine sirayet ettiğini, elit olarak görülen akademisyenleri bile etkilediğini ifade ederek, şiddete karşı ihbarın hafife alınmayacak bir görev olduğunu vurguladı. “Sessizlik, tecavüzcünün, tacizcinin ve şiddet uygulayan erkeğin müttefikidir. Kadın cinayetleri de dahil olmak üzere kadına yönelik her tür şiddet olgusunun incelenmesi, göz ardı edilen yönlerine ışık tutacak ve gizli gerçekleri ortaya çıkaracak bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır” dedi.