Kirmanşahlı kadın gazeteciler asılsız iddialar ve tehditlerle susturulmak isteniyor
Kirmanşahlı kadın gazeteciler siyasi baskı, cinsiyet ayrımcılığı ve güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kalırken, hükümet kadın gazetecileri susturmak için iftira, çevrimiçi tehdit ve ailelerine baskı uyguluyor.
NASİM AHMEDİ
Kirmanşah – İran İslam Cumhuriyeti’nde medya çalışanları genel olarak ciddi baskı ve kısıtlamalarla karşı karşıya. Bu baskılar, haberleri kontrol altına almak ve bilginin serbest akışını engellemek amacıyla uygulanıyor. Ancak kadın gazeteciler için durum daha da zor, çünkü siyasi baskı cinsiyet ayrımcılığı ve güvenlik tehditleri günlük yaşamlarının bir parçası haline gelmiş durumda.
Kadın gazetecilere baskılar çok yönlü uygulanıyor
Özellikle Kirmanşah gibi illerde kadın gazeteciler, kadın hakları, aile içi şiddet veya kültürel etkinlikler gibi konuları haberleştirdikleri için sık sık celp, resmi olmayan sorgulama, işten çıkarılma veya tutuklanma tehditleriyle karşılaşıyor. Bazı gazeteciler, takma ad kullanmak veya medya faaliyetlerini tamamen durdurmak zorunda kalıyor. Son yıllarda, birçok medya aktivisti hükümetin tekrarlayan tehditleri ve tacizleri nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Uygulanan baskılar sadece medya mensuplarını değil, çoğu zaman ailelerini de hedef alırken, aile üyeleri de tutuklanma ve sorgulanma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Bir yılda 256 gazeteciye hapis ve kırbaç cezası
Bilgi Özgürlüğü Savunması (DEFFI) tarafından yayımlanan 2024 raporuna göre, bu yıl yaklaşık 256 gazeteci ve medya kuruluşu adli süreçlerle karşı karşıya kaldı. Gazetecilere verilen cezalar arasında hapis, kırbaçlama ve faaliyetlerin durdurulması bulunuyor. Örgütün verilerine göre, gazetecilere toplamda yaklaşık 70 yıl hapis ve 110 kırbaç cezası verildi. En yaygın suçlama ise ‘yalan yaymak’ olarak kaydedildi.
Kadın gazeteciler asılsız iddialarla tutuklanıyor
Son yıllarda Elahe Mohammadi, Niloufar Hamedi, Pexşan Ezizi, Saba Azarpeik ve Kimia Fathizadeh gibi kadın gazeteciler, yalan yayma gibi asılsız iddialar ve benzeri suçlamalarla uzun süreli hapis, idam ve yüksek para cezalarına çarptırıldı. Bu durum, hükümetin medya aktivistlerine uyguladığı baskının boyutunu gözler önüne seriyor. Son haberlerde, gazeteci ve Radio Marz podcast yapımcısı Marzieh Rasouli’nin evinin güvenlik güçleri tarafından arandığı bildirildi, ancak aramanın gerekçesi henüz açıklanmadı.
İran’da basın özgürlüğü tehlikede
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in 2024 raporuna göre İran, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 176’ncı sırada yer alıyor. Bu düşük sıralama, ülkedeki medya çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskının ve gazetecilerin susturulma riskinin boyutunu ortaya koyuyor.
‘Aileme zarar gelecek endişesiyle sessiz kaldım’
Gazeteci Shlir E. 2019 yılında ‘yalan yayma’ iddiasıyla Kirmanşah Devrim Mahkemesi tarafından medya faaliyetlerinden men edildi. Kararın ardından hayatının tamamen değiştiğine dikkat çeken Shlir E. “Sadece ben değil, ailem de baskı altında. Sürekli aramalar, asılsız celpler, gizli ve açık tehditler, birçok yere gitmemin yasaklanması yaşadığım baskının sadece bir parçası. Bu zorunlu sessizlik, kalemi elime alamadığım ve yazmak istediğim her şeyi içimde engelleyen bir korku yarattı. ‘Yazarsan annene ne olacak? Ya da kardeşine?’ diye sürekli soruyor iç sesim. Bu korku, ağır bir gölge gibi her zaman benimleydi ve bana dayatılan koşullara boyun eğmeme neden oldu. Şimdi sessiz kaldım, rızamla değil, zorunluluktan. Hükümet çoğu zaman sevdiklerimi bana baskı uygulamak için kullanıyor ve sevdiklerime zarar gelme korkusu beni sessiz kalmaya zorladı. Bu, kendi hayatımı korumak için bir önlem” dedi.
‘Baskılar nedeniyle İran’ı terk etmek zorunda kaldım’
On beş yıldan uzun bir süre önce, hükümetin yoğun baskıları nedeniyle İran’ı terk etmek zorunda kalan Kirmanşahlı eski bir kadın gazeteci, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Yıllar süren sürekli sorgulamalar ve baskılar nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Göçümün başlarında, İran İslam Cumhuriyeti’nin boğucu atmosferinden kaçma umuduyla medya çalışmalarına başladım. Ancak kısa süre sonra, yetkililerin aileme uyguladığı baskılar nedeniyle çalışmalarımı durdurmak zorunda kaldım. Fakat faaliyetlerimi durdurmam yeterli olmadı. Neredeyse birkaç ayda bir ailem aradığında, onların sesini duymak yerine tanımadığım bir erkeğin tehditkar bir tonda ‘Aileniz misafirimiz, sizinle faaliyetleriniz hakkında konuşmak istiyoruz’ sözlerini duyuyordum. Ayrıca aileme zarar gelme korkusuyla onlarla konuşmak zorunda kalıyordum. Yıllardır pasif kalmaya zorlandım.”
‘Taciz ve tehditlerle sessiz kalmaya zorladılar’
Kasım 2019'da İran genelindeki protestolar sırasında kısa süreliğine gözaltına alınan eski gazeteci Farnaz Q. “Serbest bırakıldıktan sonra beni çok şaşırtan bir durum yaşandı. 'Diar va Nadiar' adlı web sitesinde hakkımda yayınlanan bir haberde tutuklanmamın propaganda amaçlı olduğu ve erkek arkadaşımla birlikte ülkeyi terk edip iltica başvurusunda bulunabilmem için uydurduğum bir söylenti olarak gösterilmesiydi. Üstelik eşim ve çocuğum olmasına rağmen bu şekilde lanse edildim. Ancak taciz bununla sınırlı kalmadı, her gün dijital medya hesaplarımda farklı mesajlar alıyordum. Daha önce internette paylaştığım fotoğraflar tekrar yayınlanıyor, vücudumun uyluk, göğüs ve sırt gibi bölgelerine atıfta bulunularak aşağılanmaya çalışılıyordum. Tüm bu saldırıların amacı açıktı, beni sessiz kalmaya ve medya dünyasından uzaklaşmaya zorlamak” diyerek, yaşanan baskının boyutunu gözler önüne serdi.
‘Kadın gazetecileri susturmak için farklı yöntemler kullanılıyor’
Sosyoloji öğrencisi Sara Monshi de, yaşanan baskıların nedenleri hakkında, "İran İslam Cumhuriyeti'nde kadın gazetecilere yönelik baskıyı, kamusal anlatılar üzerindeki ataerkil güç ve kontrol mekanizmaları bağlamında değerlendirmek gerekir. Kadın gazeteciler yalnızca bağımsız ve eleştirel sesler taşımıyor, aynı zamanda medya alanındaki varlıklarıyla hakim toplumsal cinsiyet düzenine de meydan okuyorlar. Hükümet açısından medyada aktif kadınlar çifte tehdit oluşturuyor: hem ayrımcılığı ifşa edebilen gazeteciler hem de geleneksel rollerinin ötesine geçen kadınlar olarak. Bu nedenle, onları susturmak için çevrimiçi tehditler, iftira ve güvenlik baskıları gibi yöntemler kullanılıyor" dedi.