Katledilen gazetecilerin dosyaları aydınlatılmalı

Gazeteci Sunur Rahman Türk devleti tarafından hedef alınan ve katledilen gazetecilerin dosyalarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Toplum artık özgür basın ve şehitlerinin adaleti için sahiplenmeli ve harekete geçmelidir” dedi.

HÊLÎN EHMED

Süleymaniye- Kürt halkının direniş tarihinde özgür basın, hakikatin sesi ve toplumsal hafızanın taşıyıcısı oldu. Özellikle kadın gazeteciler, gerçeğin izini sürerken hedef haline getirildi; susturulmak istendiler. Ancak tüm baskılara rağmen kalemlerini bırakmayan bu öncüler, halkın sesi olmayı sürdürdü. Gazeteci Sunur Rahman ajansımıza yaptığı değerlendirmede Kürt basınının uzun yıllardır etkili bir şekilde çalıştığını dile getirerek şöyle konuştu:

“Kürt gazeteciliği yaklaşık bir yüzyıldır sürüyor. Özgür basın da 46 yıldır tarihin yazımı ve gerçeklerin açığa çıkarılması için mücadele ediyor. Bugün iki önemli mesele var:
Birincisi, özgür gazeteciliğin karakteridir. Bu karakterin temeli, amacı, tarihi ve neye bağlı olduğu. İkincisi ise; her gün verilen mücadelenin, sistematik devlet propagandasıyla olan karşıtlığıdır. Özgür gazetecilik, tıpkı öncüler gibi bir kişilik sergiler. Tıpkı Gulistan Tara, Hero Bahaddin, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin gibi… Onların kişiliğinde özgür gazetecilik somutlaşıyor. Devlet gazeteciliği, toplumu aldatmak, hakikatleri örtmek, gençleri ve kadınları kişiliksizleştirmek ister. Fakat özgür gazetecilik bu karanlık tabloya karşı bir direnç sistemi oluşturur. Bu nedenle devletin gazetesi başaramadığında, doğrudan fiziksel saldırıya geçer. Bu yüzden özgür basının öncüleri, adalet, ulusal dava ve hakikat mücadelesini amaç edinmiştir.”

‘Halkın sesi oldular’

Bu mücadelenin, özgürlük, adalet ve barışçıl bir toplum kurma çabası olduğuna dikkat çeken Sunur Rahman, özgür basının öncülerinin, sadece gazeteci değil aynı zamanda halkın sesi de olduklarını ifade etti. Sunur Rahman şunları dile getirdi:

“Özgür basın şehitlerini diğer şehitlerden ayırmak doğru değildir. Onlar sadece basın şehidi değil, halkın ve bu toprağın şehitleridir. Çünkü hedef alınmaları, işgalci bir devlet ve düşman zihniyet tarafından gerçekleşmiştir. 1980 yılında şehit edilenle 2024’te şehit edilen aynıdır. Davaları, anlayışları değişmemiştir; sadece mücadele yöntemleri farklıdır. Basın kalemi bir silah, bir gerillanın dağdaki silahı da aynıdır; aynı düşmana karşıdır. Bu nedenle şehit aileleri bilmelidir ki, özgür basın şehidi aynı zamanda gençlerin, anaların ve halkın şehididir. Diğer şehitlerden ayıramayız. Ayrıca kimyasal silahla ya da drone saldırısıyla şehit edilenler de vardır. Örneğin Behdinan bölgesindeki köylerde yaşayan bazıları kimyasal etkilerden dolayı hastalandılar ama hastanelerde bu olay kayda geçmedi. Bu da özgür basın açısından kolay atlatılacak bir şey değildir. Bu yaşananlar, Kürdistan Bölgesi hükümetinin tavrını sorgulatıyor: Acaba kendi halkının kanına mı sahip çıkıyor, yoksa düşmanın çıkarlarına mı hizmet ediyor?”

‘Şehitlerimiz bizim öncülerimizdir’

“Şehitlerimiz bizler için öncüdürler” diyen Sunur Rahman, yaşamlarını yitirenlerin fikir olarak hayatta kaldıklarını ifade etti. Sunur Rahman, “Eğer 80’li, 90’lı yılların mücadelesi olmasaydı, Kürt halkının bugünkü durumu çok farklı olurdu. Eğer bugün Gulistan ve Hero olmasaydı, yarın çok daha zor olurdu. Onlar savaş döneminden barış ve siyasi mücadele dönemine geçişi sağladılar. Elbette şehit aileleri için bu ağırdır. Ama bu gerçekliği anlayamazsak, düşman zihniyetli sistemlere ve partilere karşı mücadele veremeyiz. Düşmanın felsefesi yok etmek ve susturmaktır. Bu nedenle şehit aileleri kendi rollerinin farkında olmalıdır” şeklinde konuştu.

‘Uluslararası yasalar gazetecileri sivil kabul eder’

Konuşmasında gazetecilerin katledilmesinin uluslararası hukukta da suç olduğuna değinen Sunur Rahman, “Böyle bir cinayet sadece iç hukuk açısından değil, uluslararası hukuk açısından da bir suçtur. Çünkü gazeteciler uluslararası yasalar çerçevesinde sivil vatandaş olarak kabul edilir ve çatışma sırasında korunmaları gerekir. Ortadoğu’nun son 10–15 yıllık durumu, Kürdistan bölgesinin de bir savaş bölgesi olduğunu gösteriyor. Bu durumda gazetecilerin korunması, siyasi güçlerin ve güvenlik birimlerinin görevidir. Korunmadıklarında, sistemin ve yasaların meşruiyeti sorgulanır. Eğer Avrupa'nın kontrolündeki hava sahasında, Kürdistan gazetecileri hedef alınıyorsa; Suriye’de IŞİD savaşı sırasında gazeteciler vuruluyorsa, bunlar hepsi gazeteciye yönelik saldırı örnekleridir. Bu yüzden Kürdistan Bölgesi hükümeti, Gulistan Tara ve Hero Bahaddin dosyasını adalete ulaştırmalı, failleri yargılamalıdır. Toplum da bu olayın üzerine gitmelidir” diye ifade etti.

‘Her insani çaba barış ve insan onuru içindir’

Sunur Rahman son olarak “Bütün insani çabalar barış ve insan onuru içindir. Bu nedenle bu tür davalar aydınlatılmalı, failleri cezalandırılmalı, şehit aileleri de huzura kavuşmalıdır. Geçmişte hainleri yargılamayı nasıl talep ettiysek, şimdi de gazeteci şehitlerimizin faillerini cezalandırmayı talep ediyoruz. Anneler, şehit evlatlarının kanının yerde kalmaması için adalet istiyor. Bu nedenle toplum artık özgür basın ve şehitlerinin adaleti için sahiplenmeli ve harekete geçmelidir” şeklinde konuştu.