Gabes boğuluyor: Zehirli dumanların gölgesinde bir şehir

Tunuslular, bir protesto eylemi düzenleyerek Gabes’ten çevreyi kirleten sanayi birimlerinin taşınmasını talep etti. Eylemde bölgede yaygınlaşan hastalıklar ile birlikte, 50 yılı aşkın süredir devam eden çevresel krize acil çözüm bulunması istendi.

ZOUHOUR MECHERGUI 

Tunus- Tunus’un güneyinde bulunan Gabes kenti, 50 yılı aşkın süredir devam eden çevre felaketiyle boğuşuyor. Kimyasal sanayi tesislerinin yarattığı hava, deniz ve toprak kirliliği; bölge halkının sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Kanser vakaları, solunum yolu hastalıkları, çocuklarda boğulma ve bağışıklık sistemi bozuklukları gün geçtikçe artarken, halk artık sabrının sonuna geldi. 15 Ekim’de Tunus’ta düzenlenen protestoda, onlarca kişi “Gabes boğuluyor” sloganlarıyla sokağa döküldü. Göstericiler, zehirli gaz salınımı yapan sanayi tesislerinin Gabes’ten taşınmasını talep etti ve başka hiçbir çözümü kabul etmeyeceklerini açıkladı.

Protestoya katılan sivil toplum kuruluşları ve çevre aktivistleri, devletin yıllardır süren bu krize göz yumduğunu belirterek, yaşananları "çevre katliamı" ve "devlet suçu" olarak nitelendirdi. Özellikle kadınlar ve çocukların bu kirlilikten en çok etkilenen gruplar olduğu vurgulanırken, anayasal haklar arasında yer alan sağlıklı yaşam ve temiz çevre hakkının tamamen ihlal edildiği dile getirildi. Aktivistler, sadece Gabes halkının değil, tüm Tunus toplumunun bu duruma karşı sesini yükseltmesi gerektiğini belirterek, 'Bu sadece yerel bir sorun değil, ulusal bir felakettir' mesajını verdi.

‘Çocuklar boğuluyor’

“Stop Pollution / Kirliliği Durdurun” hareketi aktivisti Hanaa Najima, gösteriyi Ulusal Kurtuluş Bayramı’nda organize etmenin tesadüf olmadığını, Gabes halkının bunu “çevresel kurtuluş günü”ne dönüştürme arzusu olduğunu söyledi. Ayrıca, halkın taleplerinin herkes tarafından bilindiğini anlatan Hanaa Najima, bu taleplerin Gabes’in sıkıntılarını ve doğanın yıllardır devam eden çığlığını yansıttığını belirtti. Hanaa Najima, son dönemde, özellikle Eylül ayından bu yana, öğrencilerin okullarda sık sık boğulma vakalarına maruz kaldığının altını çizdi.

‘Sağlıklı çevrede yaşamak anayasal bir hak’

Hanaa Najima, halkın anayasal olarak sağlıklı çevrede yaşama hakkı olduğunu vurgulayarak çevre krizinin sadece yerel bir mesele değil, tüm ülkeyi ilgilendirdiğini söyledi. Hanaa Najima, “Bu ya hayat ya ölüm meselesidir” dedi. Dayanışma çağrısında bulunan Hanaa Najima, yetkililerin halkın taleplerini göz ardı etmemesini istedi.

Kadınları desteklemek insani bir zorunluluktur’

Hak savunucusu Najat Ararari de çevre krizinden en çok etkilenenlerin kadınlar olduğunu, bu yüzden kadınları desteklemenin insani ve ahlaki bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Bu meselenin sadece yerel bir sorun olmadığını, sağlık hakkı, çevresel ve gıda güvenliği hakkı ve sosyal güvenlik hakkı gibi temel haklarla doğrudan ilişkili olduğunu dile getiren Najat Ararari, “Gabes’te binlerce insanın yaşamı tehdit altında, bu acil bir müdahale ve geniş dayanışma gerektiriyor” şeklinde konuştu. Najat Ararari, birçok bilimsel çalışmanın çevre kirliliği ile bölgede artan ciddi hastalıklar arasında yakın ilişki kurduğunu; özellikle yüksek oranda kısırlık, düşük, akciğer ve cilt hastalıkları, bağışıklık sistemi zayıflığı gibi sonuçlar olduğunu söyledi. Najat Ararari, şöyle devam etti:

“Karşımızda insan öldüren bir çevre suçu var. Devlet ve kurumlar için somut adımlar atmalı. Hiçbir hak sağlıksız yaşamakla anlam kazanmaz; insan hayatı kutsaldır ve onunla alay edilemez.”

‘Acil müdahale çağrısı’

Hak savunucusu Nayla Zeğlâmi de Gabes’in yıllardır çevresel yıkım ve kirlilikle mücadele ettiğini hatırlatarak devletin sorumluluk alması gerektiğini, bu tehdidin yalnızca Gabes’i değil tüm Tunus’u hedef aldığını vurguladı. Nayla Zeğlâmi, artan ölümcül hastalıklarla birlikte özellikle kadınların ve çocukların ilk zarar görenler olduğunu belirtti ve derhal müdahale çağrısı yaptı.