El Faşer kuşatma altında: Kadınlar tecavüz, açlık ve ölüm ile mücadele ediyor
Sudanlı aktivist Halima Muhammed Abdülrahman, kuşatma altındaki El Faşer şehrinin durumunu “trajik” olarak nitelendirerek, şehrin, uluslararası toplumun ilgisizliği ve ihlaller karşısında bir ihmal simgesi haline geldiğine dikkat çekiyor.
ZOUHOUR MECHERGUI
Tunus- Sudan’ın kuzey Darfur eyaletinin başkenti El Faşer, kuşatma ve çatışmaların ortasında ciddi bir insani krizin merkezine dönüşmüş durumda. Kentte gıda sıkıntısı ve açlık giderek büyürken, siviller özellikle kadınlar ve çocuklar güvenliklerini sağlamak için hayatta kalma mücadelesi veriyor. Aktivist Halima Muhammed Abdülrahman, şehrin durumunu “trajik” olarak nitelendiriyor ve uluslararası toplumun sessizliğine dikkat çekiyor. El Faşer, bugün hem çatışmanın hem de uluslararası ilgisizliğin sembolü haline gelmiş durumda.
El Faşer, tamamen bir insani felaketin ortasında bulunuyor. Dünyanın gözü önünde şekillenen bu felakette, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar hala devam ediyor ve her gün onlarca kişi yaşamını yitiriyor. Bu durum, uluslararası ve bölgesel sessizlikle birleşince, ilgisizlik ve ihmal sorularını gündeme getiriyor. Bölgeye insani yardımlar giremiyor. Siviller hayatta kalmak için hayvan yemleri ve atıklarla beslenmek zorunda. Sahadan gelen raporlar Hızlı Destek Kuvvetleri’nin sivillere sistematik açlık politikası uyguladığını ortaya koyarken, şehirden kaçmaya çalışanların katledildiği, tecavüze uğradığı veya kaçırıldığı bildiriliyor.
‘Sonsuz acı verici’
İnsan hakları aktivisti Halima Muhammed Abdülrahman, El Faşer’deki durumu “sonsuz acı verici” olarak tanımlıyor. Uluslararası yasaklı silahların masum insanları katletmek ve aşağılamak için kullanıldığını belirtiyor. El Faşer halkının Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmanın kurbanı olduğunu, kadın ve çocukların açlık ve korku içinde hedef alındığını anlatan Halima Muhammed Abdülrahman, amacın ne olduğunun bilinmediğini ve işlenen suçların tarif edilemez boyutta olduğunu vurguluyor. Kadınların savaşın en çok hedef alınan grubu olduğunu belirten Halima Muhammed Abdülrahman, El Faşer’deki kadınların her türlü şiddet ve ihlale maruz kaldığını belirterek “Kadınlar artık güvende değil; çatışmadan kaçmaya çalıştıklarında sokaklarda tecavüze uğruyorlar, yaşları önemli değil, suçlular onları sadece işkence görecek bedenler olarak görüyor” diyor.
Kadınların canlı kalkan olarak kullanılması
Halima Muhammed Abdülrahman, çatışan tarafların kadınları canlı kalkan olarak kullandığını ve bedenlerini ihlallerin ve suçların sahası haline getirdiğini vurguluyor. Ayrıca zorla kaçırma ve fidye taleplerinin de uygulandığını belirterek “Bu açlık savaşında kadınlar hayatta kalmak için hayvan yemleri yiyor, silahlı güçler ise onları aşağılıyor ve kalan onurlarını gasp ediyor. El Faşer’daki durumun benzeri yok” şeklinde konuşuyor.
Uluslararası toplumun ve bölgesel kuruluşların, BM’nin de “trajik” olarak nitelendirdiği bu duruma tepkisini sorgulayan Halima Muhammed Abdülrahman, “Çatışmanın başladığı ilk günden itibaren sesimizi duyurduk. Ancak dünya sessizliği seçti. Uluslararası toplum Sudan halkını terk etti; çünkü bu çatışmanın devam etmesinden çıkar sağlıyorlar. Onların çıkarları bizim kanımızın üstünde” diye ifade ediyor.
Çıkar çatışmalarının sahası
Halima Muhammed Abdülrahman, bölgede olanların yalnızca iç savaş olmadığını, “hayatta kalma mücadelesi ve kaynakların yağmalanması” olduğunu söylüyor. Darfur’un zengin mineralleri, doğal kaynakları, stratejik su kaynakları ve Arap dünyasının tahıl ambarı olması nedeniyle uluslararası ve bölgesel çıkar çatışmalarının hedefi haline geldiğini belirtiyor. Halima Muhammed Abdülrahman, El Faşer’da altı binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini, açlık ve kötü beslenmeden kaynaklı ölümlerin olduğunu, tecavüze uğrayan ve hamile kadınların işkence ve intikamla karşılaştığını vurguluyor. Çatışmanın aileleri parçaladığını, birçok babanın çocuklarının yerini bilmediğini belirtiyor.
Tecavüz, boyun eğdirmek için sistematik bir silah
Halima Muhammed Abdülrahman, kadınların bu savaşta en önemli silah olduğunu söylerken bu durumun ilk olmadığını, 1987’de Darfur’da başlayan şiddet dalgasından itibaren kadınların sistematik olarak aşağılandığını söylüyor. Tecavüzün korku yaymak ve boyun eğdirmek için kullanıldığını vurguluyor.
Ancak bu sefer kadınların sessiz kalmadığını, korku ve damgayı kırarak yaşadıklarını cesurca anlattıklarını belirten Halima Muhammed Abdülrahman, bu durumu, Sudanlı kadınlar arasında önemli bir bilinçlenme aşaması olarak tanımlanıyor. Halima Muhammed Abdülrahman, kadın dernekleri ve sivil toplumun, failleri uluslararası mahkemede yargılamak için baskı yapmasının önemine işaret ederek “Adalet, bu trajedilerin üstesinden gelmenin tek yoludur; hesap vermeden barış olmaz, ceza hukuk yoluyla sağlanır” diyor.
Kadınların barış girişimlerindeki rolü sınırlı
Sudan’daki kadınların, erkek egemen zihniyet nedeniyle karar alma süreçlerinde etkili olamadığını ifade eden Halima Muhammed Abdülrahman, “Özgürlüğün bedeli ağır, ama Sudan ne kadar uzun sürerse sürsün istikrara kavuşacak” şeklinde konuşuyor. Halima Muhammed Abdülrahman, Sudanlı kadınların uzun süre savaşlar yaşadığını, güvenliği tatmadığını ancak sabırlı ve dirayetli olduklarını vurgularken “2023’teki çatışmalardan itibaren kadınlar zulme karşı direndi, cesaret gösterdi ve failleri adalete teslim edecekler. Korku ve sessizlik kırılmış durumda” diyor.