Cumartesi Anneleri bin 43’üncü haftada Hasan Ocak’ı sordu
Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın akıbetini soran Cumartesi Anneleri, “Dosyayı, insanlığa karşı işlenen suç kapsamında değerlendirin. Zamanaşımını işletmeyin. Etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütme görevinizi yerine getirin” çağrısında bulundu.

İstanbul- Her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin bin 43’üncüsünü gerçekleştirdi. Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu hafta 21 Mart 1995 yılında gözaltında kaybettirilen daha sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak için buluştu. Basın metnini kitle adına kayıp yakınlarından İkbal Eren okudu.
‘Seçme ve seçilme hakkı ihlal ediliyor’
Sözlerinin başında 19 Mart’a İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik gözaltı operasyonuna değinen İkbal Eren, “21 Mart’ta ise mahkeme kararıyla İstanbul Baro Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ve yönetim kurulunun görevlerine son verildiği haberini alarak günü tamamladık. Bu sabaha da İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir’de ev baskınları ile 100’ün üzerinde öğrencinin gözaltına aldığı haberi vardı. Van’dan İstanbul’a kadar uzanan bu uygulamalar, seçme ve seçilme hakkını sistematik ve yaygın olarak ihlal eden bir devlet pratiğine dönüşmüş durumda” diye belirtti.
‘Haklarımızın alındığı bir rejimde yaşamak istemiyoruz’
Seçimler yoluyla göreve gelenlerin seçim dışı yöntemlerle görevden alınmalarının kabul edilemez olduğunu dile getiren İkbal Eren, “İktidarın, temel hak ve özgürlüklerimizi; insan ve yurttaş olma vasfımızı hedef alan hukuk dışı ve keyfi uygulamalarını kabul etmiyoruz. Ayrıştırıcı, bölücü ve ötekileştirici bir siyaset anlayışını reddediyoruz. Hak ve özgürlüklerimizin askıya alındığı bir rejimde yaşamak istemiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Hasan Ocak gözaltında kaybedildi’
Hasan Ocak’tan 21 Mart 1995 günü akşam saatlerinde işyerinden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadığını belirten İkbal Eren, Hasan Ocak’ın, annesini telefonla arayarak, “Balık getireceğim, akşam için yemek hazırlama” dediğini hatırlattı.
‘Hasan Ocak gözaltında kaybedildi’
Hasan Ocak’ın gözaltına alındığını, ancak emniyetin bu durumu inkâr ettiğini dile getiren İkbal Eren, “Aile, savcılığa başvurmasının ardından İstanbul Emniyeti, İstanbul Valiliği, TBMM, Başbakanlık, ilgili bakanlıklar, hastaneler ve Adli Tıp Kurumu nezdinde yoğun girişimlerde bulundu. Oluşan kamuoyu baskısı sonucunda, dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir yaptıkları açıklamalarda, ‘Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığını ve suçlu olarak aranmadığını’ ifade etti. Ancak gerçekler farklıydı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında bulunan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini; iki kişi ise Hasan’ın ismini emniyetteki parmak izi listesinde okuduklarını belirtti. Ayrıca, Newroz nedeniyle gözaltına alınan bir başka tanık da şubede bir hareketlilik olduğunu, polislerin kendi aralarında ‘Hasan Ocak getirildi’ dediklerini duyduğunu ifade etti” sözlerini kullandı.
‘Ailenin başvuruları sonuçsuz kaldı’
Hasan Ocak'ın ağır işkencelere maruz kaldığını ve Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda cenazesinin bulunduğunu kaydeden İkbal Eren, sözlerinin devamında şunları belirtti:
“Olay yeri tutanağında, Hasan’ın üzerinde kimliğinin, kemerinin, saatinin, ayakkabı bağcıklarının bulunmadığı; parmaklarında ise mürekkep lekeleri olduğu kaydedilmişti. Bu detaylar, onun gözaltına alınan kişilere uygulanan rutin işlemlerden geçtiğinin açık kanıtıydı. Durum o kadar netti ki, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu, yaptığı açıklamada, ‘Ocak’ı konuşturmak için gözaltına aldılar. Orada uygulanan işkence ve darptan sonra öldürülüp Beykoz'a atıldı’ diyerek, Ocak Ailesi’nden ve toplumdan özür diledi.
‘Dosya tozlu raflarda zamanaşımına terk edildi’
Ne var ki, ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. İç hukuk yollarından sonuç alamayan aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 2004 yılında AİHM, Hasan Ocak’ın kaybedilmesi ve ölümüne ilişkin yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğine hükmederek, Türkiye’yi mahkûm etti. Buna rağmen, iç hukukta dosya kovuşturma aşamasına dahi geçemedi. Hasan Ocak dosyası, uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile güvence altına alınmış hakları ihlal eden, etkin soruşturma ve kovuşturma yükümlülüklerini yerine getirmeyen yargı mensupları tarafından Beykoz Adliyesi’nin tozlu raflarında zamanaşımına terk edildi. Hasan Ocak'ın gözaltında kaybedilişinin 30’uncu yılında, bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz. Uluslararası teamüllere uyun. Dosyayı, insanlığa karşı işlenen suç kapsamında değerlendirin. Zamanaşımını işletmeyin. Etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütme görevinizi yerine getirin.”
‘Hasan’ı unutmayacağız’
Basın açıklamasının ardından konuşan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, “Annem selamlarını iletmemi istedi. Buraya gelmeyi çok isterdi. Ama bariyerlerin önünde durmak heykelin tam önünde duramamak annem için çok büyük bir üzüntü. Hala bize ‘on yıl oldu, niye hala orada on kişi duruyorsunuz. Ben size Galatasaray Meydanı’nı böyle emanet etmedim’ diyor. Bizler 30 yılımızı anlatmak için buradayız. 30 yılı nasıl anlatabiliriz? 30 yılda değişmeyen adaletsizlik, hukuksuzluk nasıl anlatılır? Biz her Galatasaray Meydanı’na geldiğimizde yaramıza karanfilleri basarak geldik. 30 yılda her gün burada yaramız kanamaya devam ediyor. Yaralarımız kanadıkça Hasan’ı unutmayacağız” şeklinde konuştu.
Eylem, meydana bırakılan karanfillerle son buldu.