Filistinlilerin olmadığı Gazze projesine karşı dayanışma çağrısı
Emperyalist ülkeler tarafından Filistinlilerin olmadığı Gazze planı devreye konulmaya çalışılırken, duruma tepki gösteren İnsan hakları savunucusu Wissam Azzam, Filistinilerin topraklarına bağlılıklarına vurgu yaparak, dayanışma çağrısında bulundu.

RAFIF ESLEEM
Gazze - İsrail’in Gazze’ye dönük 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırılar 19 Ocak’taki ateşkesle kısmi son buldu. Ardından İsrail, “Hamas’ın esir takası anlaşmasına uymadığı” iddiası ile 18 Mart’ta hiç durdurmadığı saldırılarını yoğunlaştırarak, yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı yerleri ve Gazze Şeridi'ni yoğun bir şekilde bombaladı.
Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı’nın 18 Mart’taki açıklamasında saldırılarda en az 412 kişinin katledildiği, 562 kişinin ise yaralandığı duyurulmuştu. Gazze’ye dönük saldırılar ise devam ediyor.
Bu kara tabloya karşılık “ateşkes” sonrası Filistinlilerin olmadığı bir Gazze planı, ABD öncülüğünde emperyalistler tarafından tartışmaya açılarak, görüşmelere başlandı. Bu plana göre; Filistinliler evlerine, topraklarına dönmek yerine Mısır ve Ürdün gibi üçüncü bir ülkeye gönderilecekler. Son süreçte bu tartışmalara; Somali, Sudan ve Suriye gibi savaşın, çatışmaların, insani krizin yoğun yaşandığı ülkeler de dahil edildiği gelen bilgiler arasında.
Bu açıklamaların uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunun altını çizen İnsan hakları savunucusu hukukçu Wissam Azzam, Gazze ile dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini söyledi.
‘Filistinliler topraklarına bağlı bir halktır’
Gazze’den Filistinlilerin göç ettirilme politikası çerçevesinde “toprakların Gazzelilerden para karşılığı satın alınacağı” söylemlerine tepki gösteren İnsan hakları savunucusu Wissam Azzam, Filistinlilerin topraklarına, köklerine bağlılıklarının bilindiğini ve hiçbir Filistinlinin birkaç dolar ve daha rahat bir yaşam vaadiyle topraklarını terk etmeyeceklerini kaydetti. Wissam Azzam, bu yönlü tartışma ve açıklamaların uluslararası hukuka aykırı ve ortada işlenen bir savaş suçu olduğunu vurgulayarak, İsrail’in uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini dile getirdi.
‘Açıklamalar uluslararası sözleşmelerle çelişiyor’
Bu açıklamalar, Wissam Azzam’a göre, 1949 Cenevre Sözleşmesi’nin 4’üncü Maddesi ile çelişmektedir; bu madde, işgal altındaki topraklarda kişilerin zorla göç ettirilmesini veya öldürülmesini yasaklamaktadır. Ayrıca, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 13’üncü Maddesiyle de çelişmektedir. Bu sözleşmeler, her bireyin kendi ülkesini terk etme ve geri dönme hakkını güvence altına almaktadır.
Uluslararası kurumlara başvuru yapılmalı
Bunun yanı sıra, 1951 tarihli Mülteciler Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler kararları (özellikle 194 ve 242 numaralı kararlar), İsrail’in 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesini talep ediyor. Wissam Azzam, bu tür açıklamalara karşı, resmi ve halk tarafından alınacak bir dizi yasal önlem gerektiğini belirterek, uluslararası platformlarda diplomatik ve siyasi bir hareket başlatılması gerektiğini, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvuru yapılmasının bir zorunluluk olduğunu söyledi. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden zorla göç ettirmenin yasaklanması yönünde resmi bir karar alınması için baskı yapılması gerektiğini vurgulamadı.
Arap ülkelerinin rolüne vurgu
Wissam Azzam, dijital medyadan sokak eylemlerine birçok alanda halkların sokaklara çıkarak Filistinlilerle dayanışma içinde olması gerektiğinin altını çizerek, Arap ülkelerin rolüne değindi. Wissam Azzam, özellikle Mısır ve Ürdün’ün, Filistinliler için büyük bir rol oynadığını ve onlara mali, siyasi ve diplomatik destek sağlamalarının gerektiğini vurgulayarak, “Bu ülkeler, Filistinlilere yönelik ekonomik baskıları engellemeli, İsrail güçlerinin cezai takibini sağlamak için insan hakları kuruluşlarına yardımcı olmalı, ayrıca yıl boyunca süren askeri operasyonlarla tamamen tahrip edilen Gazze’nin altyapı projelerinin başlatılmasına destek olmalıdır” dedi.
Wissam Azzam, İsrail devletinin siyasi, ekonomik ve diplomatik birçok açıdan boykot edilmesi gerektiğinin altını çizerek, Gazze’ye ağır silah sevkiyatının engellenmesi gerektiğini ifade etti. Bunun özellikle Gazze'nin kuzeyindeki Beit Lahiya, Cebaliya ve Beit Hanun gibi bölgelerde halkın yaşadıklarını durdurmak için önemli bir adım olacağını kaydetti.