Cezaevlerinde en temel insani haklar askıya alındı’
Hukuk ve sivil toplum örgütleri, 9 cezaevinde gerçekleştirdikleri incelemeler sonucu düzenledikleri raporda, "Mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır" tespitini yaptı.

Haber Merkezi- Wan'daki hukuk ve sivil toplum örgütleri, ziyaret ettikleri 9 cezaevine dair hazırladıkları raporun sonuçlarını paylaştı. Raporda tutukluların birçok haktan yararlanmadığına dikkat çekilirken tahliyeleri engelleyen Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın kaldırılması çağrısında bulunuldu.
Wan Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu'nda açıklanan rapor, Van F; Van, Ahlat, Beşikdüzü T; Patnos, Kalkandere, Giresin Espiye L ve Iğdır S Tipi yüksek güvenlikli cezaevlerini kapsıyor. Raporu okuyan ÖHD üyesi Özgür Ecer bütün cezaevlerinde hastane sevklerinin geç, bazılarında hiç yapılmadığını, bazı cezaevlerinde ise tutsakların ağız içi arama ve kelepçe uygulamasını kabul etmediği için sevklerinin yapılmadığını söyledi. İncelemelerde bulunulan cezaevlerinde 3 ile 10 arasında kitap kotası uygulandığını belirten Özgür Ecer, Kürtçe kitapların ve Kürtçe mektupların "tercüme edilmediği" gerekçesiyle tutsaklara verilmediğini dile getirdi.
‘Askeri nizam dayatılıyor’
Yeni Yaşam, Evrensel, Birgün gibi muhalif gazetelerin de tutsaklara verilmediğini, muhalif televizyonlarının izlenmesinin teknik olarak engellendiğini açıklayan Özgür Ecer, cezaevlerinin çoğunda yemeklerin doyurucu olmadığı, az verildiğini, bazılarında ise verilen yemeklerin yenmeyecek kadar kötü olduğunu vurguladı. Özgür Ecer, pandemi nedeniyle alınan kurs atölye spor etkinlikler yasaklarının da devam ettiğini dile getirdi. Özgür Ecer şunları söyledi:
"Mahpusların hem aktivitelerden hem de birbirilerinden izolasyonu devam ettirildiği, mahpusların ağır bir tecrit altında oldukları ve sosyalleşme imkanlarının tamamen ellerinden alındığı aktarıldı. Görüntülü telefon haklarının kendilerine kullandırılmadığı, bunun için uygun alt yapı olmadığı gerekçesi ile taleplerinin reddedildiğini ancak adi suçlardan mahkum olan diğer mahpuslara bu hakkın verildiği ifade edildi. Yine ziyareti yapılan birçok hapishanede her ay birkaç kez yapılan rutin oda aramalarının amacı dışına çıktığı ve yasaklı bir şey arama amacından ziyade odaların dağıtıldığı ve bütün eşyaların etrafa saçıldığı, söz konusu koğuş aramalarında mahpuslara askeri nizamın dayatıldığı aktarılmıştır."
Öneriler sıralandı
Özgür Ecer, incelemeleri sonucu tespit ettikleri sorunların ortadan kaldırılması için şu önerileri sıraladı:
"*Patnos L Tipi Kapalı hapishanesinin eski olması, rutubetli ve nemli olması ve hapishane şartlarının mahpuslar için yaşamlarını idame ettirecek boyutta olmaması sebebiyle Patnos L Tipi kapalı Hapishanesi'nin mutlak suretle kapatılması gerekmektedir.
*Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
*Raporda görüldüğü üzere mahpusların en temel insan hakları dahi askıya alınmış ve mahpuslar üzerindeki tecrit en üst seviyeye çıkarılmıştır. Mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
*Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Bu anlamda sosyal aktivitelerin önemini bir kez daha vurgulamak gerekir.
*Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanalları mahpuslara derhal verilmelidir.
*Hapishane koşullarında kalamayacak kadar ağır hasta olan mahpusların hapishanede tutulmaya devam edilmesi, tedaviye ulaşmanın önündeki engeller, ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olup tıbbi tedaviye ulaşma imkanı kısıtlandığından yaşam hakkı ihlaline yol açılmaktadır. Adalet Bakanlığı pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeli, mahpusların sağlığa erişimi sağlanmalı, ceza infazının hapishane koşullarında sürdürülmesi uygun olmayan mahpuslar yönünden alternatif yollar aranmalı ya da sağlık koşulları nedeniyle cezanın ertelenmesi/geri bırakılması yoluna gidilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır.
*Hukuka aykırı olan 'Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik' ile hapishane idarelerinin mahpuslara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere hapishane idarelerinin yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladıkları görülmektedir. Bu nedenle ilgili yönetmeliğin iptali ile hapishane gözlem kurullarının yetkilerinin kısıtlanması veya bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılması çağrımızı yineliyoruz.”