Kasrin’deki kadınların gözünden iklim değişikliği
Kasrin’de kadınlar, aşırı sıcak, su kesintileri ve kuraklığa rağmen yaşamlarını sürdürüyor ve her gün değişen doğaya karşı sabır, sezgi ve deneyimle direniyorlar.

İHLAS HAMRUNİ
Tunus- Tunus’un batısındaki Kasrin kentinin kırsal bölgelerinde yaşayan birçok kadın, “iklim değişikliği” terimini bilmeyebilir; ancak duyuları ve gözlemleri onları yanıltmaz. Günlük hayatlarında hissettikleri sıcaklık artışı, şiddetli kış soğukları, su kıtlığı, kar ve yağışların zamanındaki değişimler, hatta ürünleri ve hayvanlarını tehdit eden orman yangınları, hepsinin hayatına doğrudan etki ediyor.
Mevsimler değiştikçe, kadınların hava olaylarına dair gözlemleri de artıyor ve buna bağlı olarak yaşam stratejileri gelişiyor: çalışma saatlerini ayarlamak, su depolamak, ürün ve hayvanlarını korumak… Böylece kadınlar doğanın karşısında direniyor, deneyimlerini somut bir yaşam bilgisine dönüştürerek değişken iklim koşullarına uyum sağlamaya devam ediyorlar.
Günlük mücadele
Bu hikayeler, Kasrin’in dağ köylerinden birinde yaşayan Zumruda Falhi gibi kadınların deneyimleriyle başlıyor. Zumruda Falhi, son yıllarda mevsimlerin belirgin şekilde değiştiğini söyleyerek, “Eskiden sadece yaz ayları sıcak olurdu, ama şimdi neredeyse yılın yarısı yanıyoruz. Temmuz dayanılmaz hale geldi, Ocak ise çok soğuk” diyor. Zumruda Falhi’ye göre kırsaldaki kadınlar şehirdekilere göre çok daha fazla etkileniyor. “Biz tarlada, güneşin altında uzun saatler çalışıyoruz” diyen Zumruda Falhi, devamında şunları belirtiyor:
“Sıcak yaz, dondurucu kış, hayvanların ve ağaçların bile düzenini bozdu. Bu durum hem işlerimizi aksatıyor hem de çocuklardan yaşlılara kadar herkesi zorluyor.”
Zumruda Falhi, “Kadınlar, özellikle dağlık bölgelerde çalışmak zorunda olduklarından, hava koşulları işleri daha da zorlaştırıyor” ifadelerini kullanıyor. Artık dağlara çıkmanın çok güç olduğunu vurgulayan Zumruda Falhi, “Hava çok sıcak ya da soğuk olduğunda çalışamıyoruz. Ancak kadınlar artık hava durumunu yakından takip etmeye başlamış; böylece işlerini hava koşullarına göre planlayabiliyorlar. Ayrıca su kıtlığı çok büyük bir sorun haline geliyor. Su çok azaldı. Bulduğumuz zaman mümkün olduğunca çok su topluyor, depoluyoruz. Günlerce gelmeyeceğini bildiğimiz için her damlasını saklıyoruz” diyor.
Tarım ve çalışma üzerindeki etkileri
Bir diğer çiftçi kadın Delile Talbi, “iklim değişikliği” kavramını hiç duymamış olsa da, değişiklikleri bizzat yaşıyor ve şunları aktarıyor:
“Eskiden mevsimler daha düzenliydi. Artık yaz çok sıcak, kış çok soğuk, kar mevsiminde yağmıyor, bazen baharda kar görüyoruz. Son yıllarda da sık sık yangın çıkıyor, bu da havayı daha da bunaltıyor.”
Delile, bu durumun tarımsal üretimi büyük ölçüde etkilediğini ifade ederek, “Yazın sıcak yüzünden neredeyse hiç çalışamıyoruz. Tarla işleri duruyor, biz kadınlar da gündelik ücretle çalıştığımız için gelirimiz kesiliyor. Çalışamadığımız gün para da kazanamıyoruz” diye ekliyor. Sıcaklığın sadece tarımı değil, ticareti de olumsuz etkilediğini belirten Delile Talbi devamında şöyle konuşuyor: “Ürünlerimizi pazarda satmak için sabah erkenden yola çıkıyoruz. Öğlene doğru hava çok ısınıyor, kimse sokağa çıkmıyor. Çoğu zaman hiçbir şey satamadan geri dönüyoruz. Kadınlar güneş altında çok yoruluyor, bayılma, tansiyon, baş ağrısı gibi rahatsızlıklar yaygın. Ama çalışmak zorundayız, çünkü başka gelirimiz yok.”
‘Bu durum hepimizi yoksullaştırıyor’
Delile Talbi, “Su sorunu da günlük yaşamın en büyük zorluklarından biri” diyerek yaşadıkları sorunları şöyle dile getiriyor: “Sık sık su kesiliyor. Bazen kilometrelerce yürüyüp su taşıyoruz. Ulaşım yok, su az ve kıymetli. İki-üç gün yetmesi için idareli kullanıyoruz ama bu çok zor.” “Hayvancılık da olumsuz etkilenmiş durumda” diyen Delile Talbi sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hayvanlar sıcaktan telef oluyor, su bulamıyorlar. Yangınlar dağlardan tarla ve bahçelere sıçrıyor. Küçük çiftçilerin zeytin, badem ve kayısı bahçeleri yanıyor. Bu durum hepimizi yoksullaştırıyor.”
Delile Talbi, çözüm çağrısında bulunuyor ve “Gerçek çözümler istiyoruz. Sıcakla ve susuzlukla mücadele edebilmemiz için destek lazım. Yazın kuraklık, kışın da soğuk ve kar yüzünden iş yapamaz hale geliyoruz. Her mevsim ayrı bir mücadele” diyor.
Kadınların iklim değişikliğiyle mücadelesi
Kırsalda yaşayan Süreyya Tarşi ise konuyla ilgili daha bilinçli. Süreyya Tarşi “Evet, artık iklim değişikliğini çok net hissediyoruz. Son üç yılda sıcaklıklar 48–50 dereceye kadar çıktı. Bu değişim hayatın her alanında hissediliyor” diyor. Süreyya Tarşi ayrıca ülke genelinde yaşanan deniz olaylarına da dikkat çekerek şunları belirtiyor:
“Son yıllarda sahillerde güçlü akıntılar yüzünden birçok insan boğuldu. Bunlar da iklim değişikliğinin doğrudan etkileri.”
Sorunun temelinde insan faktörü olduğunu vurgulayan Süreyya Tarşi, “İnsanlar doğayı kirletiyor, dengesini bozuyor. Tarım ilaçları, kimyasallar, enerji israfı… Bunların hepsi doğayı tahrip ediyor. Sanayileşmiş ülkelerin bunda büyük payı var. İnsan bilinçlenmedikçe bu döngü devam edecek” değerlendirmesinde bulunuyor. Süreyya Tarşi ’ye göre çözümün anahtarı farkındalık ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Doğayı korumanın önemini anlamalıyız. Enerji kullanımını azaltmak, kimyasalları sınırlamak, çevreye zarar vermemek hepimizin görevi.”
En çok kadınlar etkileniyor
Kadınların rolünün çevrenin korunmasında hayati önemde olduğunu vurgulayan Süreyya Tarşi, “Kadınlar, özellikle dışarıda çalışanlar, bu değişimlerden en çok etkilenen kesim. Ama aynı zamanda değişimin öncüsü de olabilirler. Evde, tarlada, toplumda çevreyi koruyacak davranışlar geliştirerek örnek olabilirler. Çünkü iklim değişikliği tüm dünyayı ilgilendiren bir kriz, ve kadınlar bu mücadelede temel bir güç” diye belirtiyor.
Kasrin’in kırsal kadınları, belki “iklim değişikliği” kavramını bilmeden, onunla her gün yüzleşiyorlar. Su kıtlığı, aşırı sıcak, don, yangınlar, gelir kaybı… Tüm bu zorluklara rağmen kadınlar direniyor, uyum sağlıyor ve farkındalıklarıyla çevrelerini de dönüştürüyorlar. İklim değişikliğinin ön cephesinde, kadınların sessiz mücadelesi, hem doğayla uyumun hem de insanın hayatta kalma azminin en gerçek ifadesi haline geliyor.