Yüzlerinde savaşın izleri: Gazze’de acı ile umut arasında yaşam savaşı
Gazzeli kadınlar yıkılmış evlerin enkazı arasında yüzlerindeki savaşın izleriyle normal bir yaşam arayışı içindeler.
RAFIF ESLEEM
Gazze- Gazze Şeridi’ndeki kadınlar, savaşın tüm acılarını farklı biçimlerde yaşadı. Ancak onları en derinden yaralayan, yüzlerinde ve bedenlerinde bıraktığı deformasyonlar oldu. Artık kendilerine ve onları tanıyanlara bile yabancı hâle geldiler.
Kendini morgda buldu
Necla Ebu Atvi, savaşın bir sabahında saat dörtte şiddetli bir bombardıman sesiyle uyandığını ve gözlerini “El-Avde” Hastanesi’nin morgunda açtığını anlatıyor. Onu hayatta tutan, tesadüfen yanındaki cenazeyi teslim almaya gelen bir hemşirenin başının hareket ettiğini fark etmesiydi. Hemşire hemen yardım çağırdı ve Necla yoğun bakıma alındı.
Günler süren komanın ardından uyandığında, kızının aynı bombardımanda öldüğünü, beş çocuğunun yaralandığını, ailesinden 15 kişinin hayatını kaybettiğini öğrendi. Ancak hâlâ yüzünün tanınmaz hâle geldiğinden habersizdi.
Çocukları onu tanımadı
“Biraz iyileştikten sonra çocuklarımı görmek istedim,” diyor Necla. “Eşim bana engel olmaya çalıştı ama ısrar ettim. Beni görünce çocuklarım bağırdı: ‘Bu bizim annemiz değil, bu bir canavar!’ Gerçek annelerini istediler. O zaman aynayı istedim… Kendimi görünce saatlerce ağladım. Sağlığım daha da kötüleşti.”
Necla, dört yaşındaki oğlunun her zaman “Anne, gözün nerede?” diye sorduğunu söylüyor. O da her seferinde “Doktorda” diye yanıt veriyor. Çocuk her defasında “Doktor bugün gözünü geri verecek mi?” diye soruyor. “Keşke eski halime dönebilsem,” diyor Necla. “Bana bakan insanların gözlerindeki bakışı yok etmek istiyorum.”
Nefes almakta güçlük çekiyor; soluk borusu, burun ve çenesine yapılan karmaşık ameliyatlar yemek yemesini bile zorlaştırıyor. Psikolojik destek seanslarına katılıyor ama iyileşme hissi yok. Kızını hatırladığında ya da aynaya baktığında acısı tazeleniyor.
Son dönemde gözüne giren bakteriyel enfeksiyon nedeniyle diğer gözünü de kaybetmekten korkuyor. Haftalarca hastanede kaldı. “Gazze’den çıkıp protez bir göze kavuşmak istiyorum,” diyor. “Artık adaletsizlikten, kadın ve çocukların öldürülmesinden bıktım. Bu kâbusun bitmesini istiyorum.”
Yaralanması ona sağlık krizi yaşattı
Nariman et-Tavil, vücudu ağır şekilde yaralanan bir başka kadın. “Tek çocuğumla birlikte çadırda uyuyordum” diyor. “Uyandığımda kan gölü içindeydim. En korkuncu da çocuğumun gözünün artık yerinde olmadığını görmekti.”
Hastaneye ulaşması zordu; Gazze’deki sağlık sisteminin çökmesi nedeniyle ambulans bulamadı, ailesi onu bir arabayla taşıdı.
Nariman’ın yaralanmaları karın, göğüs, akciğer ve sırt bölgesini kapsıyordu; bu bölgeler bir insansız hava aracından atılan mermilerle tamamen deforme olmuştu.
‘Benden zorla bir parçamı kopardılar’
“Yaralanma bana hem fiziksel hem ruhsal bir kriz yaşattı. Artık ağır bir şey taşıyamıyorum, bedensel güç gerektiren hiçbir işi yapamıyorum. En kötüsü de, bedenime bakamıyorum. Sanki birisi benden zorla bir parçamı kopardı.”
Nariman, kendisine bu acıyı yaşatanlardan hesap sormak istiyor, ama adalet kurumlarının ona veya gözünü kaybeden çocuğuna haklarını geri verip vermeyeceğinden emin değil. “Bu, bir kadının yaşayabileceği en ağır şiddet biçimidir,” diyor. “Üstelik failden hesap sorma şansımız bile yok.”
Hala umutla yankılanan hikayeleri var
Nariman, “Keşke yaralandığım bölgeyi gösterebilsem ki insanlar ne kadar acı çektiğimi anlayabilsin. Ama ben örtülü bir kadınım ve yaralanma, vücudumun üst kısmının yarısından fazlasını kaplıyor. Bazı kadınlar, yaralarımı saklamamın olayın ciddiyetini azalttığını söylüyor. Oysa bu yanlış. Benim sağlıklı, güzel ve sağlam bir bedene sahip olma hakkım var. Kimse bu hakkı benden alamaz, yaşadığım yaraları küçümseyemez.”
Gazze’de savaş, kadınların yüzlerinden çok daha fazlasını aldı, kimliklerini, bedenlerini, sevdiklerini ve yaşam güvenliklerini. Ama bütün bu acıların içinde, hâlâ umutla yaşama tutunan kadınların hikâyeleri yankılanıyor.