MSD Eş Başkanı Emine Omer: Saldırılar krizi tetikler
MSD Eş Başkanı Emine Omer, Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük kapsamlı saldırı planlarında birçok hedefin olduğunu belirterek, "Tüm bunlar Suriye krizini daha da derinleştirip artıracaktır" dedi.
Qamişlo - Türkiye "Güvenli bölge" bahanesiyle Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırı tehditlerini her geçen gün yineleyerek arttırıyor. Tehditlerle birlikte bölgeye dönük saldırılarını artırarak yeni kapsamlı saldırı ve kaos ortamı yaratmayı planladığını ise duyurmaktan kaçınmıyor. 17-22 Ekim tarihlerinde ABD-Türkiye ve Rusya-Türkiye arasında imzalanan ateşkes anlaşmaları görmezden gelinerek bölge bombalanıyor. Kısa bir süre önce 1,5 milyon Suriyeli mültecinin yerleştirilmesi gerekçesinin ardından "Güvenli bölgenin oluşumu" gerekçesiyle yeni saldırılara hedef koyuyor.
Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkanı Emine Omer ile yaşanan son gelişmeleri, bölgeye dönük planları ve geleceğe etkilerini konuştuk.
"Tehdit büyük ve tüm dünyayı ilgilendiriyor"
Türkiye’nin saldırı tehditlerindeki amaca değinen Emine Ömer, şunları belirtti:
"Bugün Türk devletinin Suriye topraklarına dönük hayal ve tehditlerinin yoğunlukta olduğu hassas bir süreçten geçiyoruz. Tüm bunları sadece işgal ve savaş olarak ele almamalı, Türk devletinin siyasi kazanç elde etme isteğini de görmeliyiz. Türk devleti, Lozan Anlaşması’nın süresi dolmadan Suriye coğrafyasını uluslararası onayla kendi topraklarına katmayı amaçlıyor. Türk devletinin yeni askeri operasyon durumu birçok tehlikeyi de beraberinde getirir. DAİŞ'in canlanma durumu ve yeni göç dalgaları gibi durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Saldırılarla sadece bize karşı değil tüm dünya için tehlike oluşturur. Çünkü bölgemizde Suriye'nin diğer bölgelerinden gelen binlerce göçmen de bulunuyor. Bunlar tekrardan nereye gidecek? Bu saldırılara karşı savunma alternatiflerimizi geliştirmeliyiz."
"Hedef demografik yapı"
Emine Omer, "Güvenli bölge" söylemlerine ilişkin ise, "Türk devleti sınır hattı boyunca bir ‘Güvenli bölgenin’ oluşumundan bahsediyor. Acaba bu bölge nasıl olacak? Bu gerekçelerle bölgenin demografik yapısını değiştirmek istiyorlar. Bölge halkını göçerterek yerlerine diğer bölgelerden getirilen kişileri yerleştirmeyi hedefliyor. Aynı şekilde Suriye'deki kaos ortamının sürmesini ve halkların birlik ve eşitliğinin imhasını amaçlıyor.
Türkiye'nin ‘Güvenli bölge’ olarak adlandırdığı bizim ise işgal alanları olarak gördüğümüz bölgelere bakıldığında halkın Türk devletinin bölgeden çıkma talepleri rahatlıkla görülüyor. Çünkü bu alanlarda bugün her türlü işkence ve vahşi davranışlar sergileniyor. İşgal bölgelerinde kalan halk kuşatma altında yaşıyor ve mevcut durumda boğulmuş durumdadır. Bu alanlarda yaşayan halkın Türk devletinin ihlallerine karşı tutumu yerindedir ve ‘Güvenli bölgenin’ ne olduğunu iyi yansıtıyor. Bu alanlarda hiçbir güvenli durumun olmadığını her açıdan tanımlayabiliriz. Türk devleti öncülüğünde kirli bir siyaset yürütülüyor. Türk devletinin işgal alanlarındaki ihlalleri suç seviyesine ulaşmış ve bu konuda ciddi hesap vermesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Neden Til Rıfat ve Minbic?
Saldırılar için hedef gösterilen Til Rıfat ve Minbic bölgelerinin önemine de değinen Emine Omer, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türk devleti saldırıları için Til Rıfat ve Minbici hedef olarak gösterdi. Türk devletinin neden bu stratejik yerleri hedef olarak belirlediğini düşündüğümüzde işgal alanlarının birbirine bağlanması ve Kuzey-Doğu Suriye kantonlarının bağlantısını kesmeyi amaçlıyor. Yine saldırılarıyla Kürt, Çerkes ve Arapları yaşadığı Minbic bölgesiyle halkların birliği haritasını imhayı amaçlıyor. Efrîn işgali nedeniyle Til Rifat'a göç etmek zorunda kalan Efrinlileri yeniden göç yollarına düşürmek istiyor. Aynı şekilde destek verdiği DAİŞ'in uyuyan hücrelerinin daha da örgütlenmesine zemin hazırlıyor. Tüm bunlar bölgedeki huzur ve güvenin son bulmasını ve büyük tehlikelere yol açıyor."
"Tutum daha sert olmalı"
Emina Omer, siyasi stratejik kazancında hedeflendiğine vurgu yaparak, "Türk devleti tüm dünyanın gözü önünde Suriye topraklarına saldırıyor. Bunlar hak ihlallerinin açıkça yapıldığının kanıtıdır. Suriye hükumetinin tutumu vardı ancak çok az bir seviyede sınırlı kaldı. Daha sert tutum göstermeliydi. Çünkü bugün Suriye toprakları parça parça işgal ediliyor. Öte yandan bu saldırı tehditleri siyasi çözüm yollarının kapatılmasıyla krizi daha da artıracaktır. Diyalog yoluyla sorunları çözmek istiyoruz. Savaş taraftarı değiliz. Mevcut sürece göre herkes topraklarımızda çıkarlarını korumak istiyor ve şimdiye kadar da Türk devletinin saldırılarına karşı ciddi tutum göstermemiştir" dedi.