Bugün Anneler Günü: Acının en derinden hissedildiği gün!

Anneler Günü’nü her yıl kaybettikleri çocuklarının mezarında karşılayan anneler için bugünün anlamı acı ve gözyaşı. Yıllardır barış mücadelesi yürüten annelerin tek istediği ise kalıcı bir barışın sağlanması.

Haber Merkezi – Anneler Günü’nün hikayesi ABD’de başlıyor. Anna Jarvis isimli annesini kaybetmiş bir Amerikalı 1908 yılında annesini ölüm yıldönümünü takip eden ilk Pazar gününde hem kendi annesi hem de hayata veda etmiş tüm annelerin anısına bir tören tertip etti. Törenin denk geldiği tarih ise mayıs ayının ikinci Pazar gününe denk geliyordu. Anna jarvis bu günün Anneler Günü olarak kabul edilmesi için bir adım attı. 1911 yılında ABD’nin bazı eyaletlerinde bu gün özel bir gün olarak kabul edildi. 1914 yılında ise ABD Başkanı Woodraw Wilson mayıs ayının ikinci Pazar gününü Anneler Günü ve resmi tatil olarak ilan etti. Dünyada pek çok ülke bu günü Anneler Günü olarak kutlamaya başladı.

Bugünün anlamı acı ve gözyaşı

Türkiye ve özellikle Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Siirt, Urfa, Batman gibi bölge illerinde binlerce anne için bugün acılarının daha derinden hissedildiği gün anlamına geliyor. Çocuklarını savaş uçaklarının bombardımanında kaybeden Roboskili Anneler, Suruç ve Ankara katliamlarında evlatlarını yitiren anneler, Cizre, Sur, Yüksekova, İdil gibi ilçelerde sokağa çıkma yasakları dönemlerinde çocuklarını kaybeden anneler, yıllar süren çatışmalar nedeniyle evlatlarını yitiren anneler, cezaevlerinde bulunan binlerce tutuklunun anneleri, 90’lı dönemlerde gözaltında kaybedilenlerin anneleri ve daha sayamadığımız binlerce anne için bugünün anlamı acı ve gözyaşı…

Ölümleri durdurmak için yola çıktılar

Yıllardır kalıcı bir barışın sağlanması ve annelerin artık evlat acısı çekmemesi için anneler yıllardır mücadele veriyor. Dünyada kadınların kamusal alanda birtakım taleplerini annelik kimliği üzerinden dile getirdikleri örgütlenmelerin Türkiye’de bilinen en yaygın örnekleri Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri. Barış Anneleri, Türkiye’de 40 yıldır sürdürülen savaşı ve yaşanan ölümleri durdurmak için çıktı yola. 1996 yılında bir araya gelen Kürt kadınlar, esas yürüyüşlerine Kürt Lider Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 1999 yılında başladı ve 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde inisiyatiflerini ilan etti. Bu yürüyüş 20 yıldır devam ediyor.

Beyaz tülbentleri ile Ankara’ya gittiler

Ulusal ve uluslararası arenada barış taleplerine meşruiyet kazandırmayı hedefleyen Barış Anneleri’nin ilk ses getiren eylemleri, 1999 yılında örgütlendikleri Ankara ziyaretleri oldu. 40 kadın, beyaz tülbentleriyle Diyarbakır’dan “Geride kalanlar aşkına”, “Biz anayız barıştan yanayız” sloganlarıyla Ankara’ya gittiler. Eylemin amacını, acının en çok yaşandığı yerden acının kaynağına gitmek olarak tanımlayan Barış Anneleri, kent girişinde karşılaştıkları yetkililere, Cumhurbaşkanı, Başkan ve bakanları ziyaret etmek istediklerini söyleseler de güvenlik gerekçesiyle kente alınmadılar.

Genelkurmay ziyareti

Türkiye kamuoyunda en çok ses getiren eylemlerinden biri de 2004 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkük’e yaptıkları ziyaretti. İstanbul, Diyarbakır, Batman, Urfa, Kızıltepe, Siirt, Nusaybin ve Antep’ten 120 annenin başında her zamanki gibi beyaz tülbentleri, ellerinde beyaz güller vardı. Görüşme gerçekleşmese de bu ziyaret kamuoyundaki görünürlüklerini hatırı sayılır bir şekilde arttırdı. Hilmi Özkök’e verilmek üzere beyaz bir tülbent, beyaz çiçekler ile hazırladıkları görüntü kaydını bırakıp geri döndüler.

Annelere Nobel Barış Ödülü

2005 yılında Barış Anneleri’nden Müyesser Güneş’in “Barış İçin 1000 Kadın” eylemi kapsamında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi ise inisiyatifin görünürlüğünü artıran bir gelişme oldu. Bu süreçte çalışmalarını da kendi yayın organları olan Barış dergisi ile kamuoyuyla paylaştılar. Artık yayınlanmayan bu dergi, eylemlerin tarihe not düşüldüğü bir hatıra defteri niteliğinde...

İnisiyatif yoluna meclis olarak devam etti

2013 yılına gelindiğinde Barış Anneleri İnisiyatifi, Barış Anneleri Meclisi olarak yoluna devam etti. Elbette tüm bu kamusal varoluşlar kolay olmadı. Bu dönemlerde anne olmaları ya da kadın olmaları polis şiddetini engellemedi. Kimi zaman miting alanlarında, cezaevi kapılarında, canlı kalkan eylemlerinde, kimi zaman çatışmanın tam ortasında beyaz tülbentleri ile durdular. Yerde sürüklendiler, coplandılar ve cinsel şiddete maruz kaldılar. Yüzlerce üyeleri gözaltına alınırken, her bir üye hakkında onlarca dava açıldı. Kimi anneler tutuklanıp cezaevlerine konuldu. Şiddetin ve gerginliğin arttığı kaos dönemlerinde hep en cesur çıkışı yaparak, alanların “beyaz tülbentli anneleri” olarak barışın sembolü oldular.

21 yıllık mücadele

15 anne ile başlayan ve 21 yılı geride bırakan bu mücadelenin içerisinde kısmen Türk anneler de yer aldı. Her ne kadar savaştan etkilenen tüm anneleri kapsamayı hedefleseler de hem önyargılar nedeniyle hem de asker aileleri üzerindeki baskılar nedeniyle sınırlı kaldı. Diyarbakır’da 4 kişiyle başladıkları yolda sayıları önce 7 daha sonra 40’a yükselmiş. Meclis ağları zamanla 17 kentle buluşmuş.