Süveyda’da kadınların tanıklıkları: Üzerimizde ne varsa onunla kaçtık

Süveyda’da yaşayan kadınlar, bombardıman, ölüm ve zorla göç ettirilme hikâyelerini anlatırken; şehirlerinin ihlallerle harabeye döndüğünü ve güvenliğin artık “uzak bir hayale” dönüştüğünü ifade ediyorlar.

 

ROCHELLE JUNİOR

Süveyda- Suriye’nin güneyindeki Süveyda kenti, son günlerde çatışmalara sahne oluyor. Köyler savaş alanına dönüşmüş, ibadethaneler ise katliamdan sağ kurtulanların sığındığı barınaklara çevrilmiş durumda. Resmî açıklamalar yalnızca ölü ve yerinden edilen insan sayılarını duyurmakla yetinirken, olayların merkezinden gelen kadın tanıklıklar, rakamların ötesindeki insanlık dramını gözler önüne seriyor.

Bölgede, yerel Dürzi gruplarla cihatçı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ)  arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Gelen haberler, HTŞ'li çetelerin köylerde infazlar, sistematik yağma, ev ve dükkânların kundaklanması gibi savaş suçu sayılabilecek uygulamalar gerçekleştirdiğini gösteriyor.

‘Bu bir devlet değil, suç örgütüdür’

Süveyda’nın Sami köyünden olan Sümeyye Yusuf, saldırıları anlattı. “Ateş altında kaçmak zorunda kaldık. Köye tanklarla, ağır silahlarla girdiler” sözleriyle yaşadıklarına dikkat çeken Sümeyye Yusuf, evlerin yakıldığını, her şeyin yağmalandığını söyledi.

İnsanların işkence edilerek öldürüldüğünü ifade eden Sümeyye Yusuf, cenazelerin tanınmaz halde olduğunu belirtti.

Sümeyye Yusuf, yaşadıklarını Moğol ya da Tatar istilalarıyla bile kıyaslanamayacak kadar korkunç olarak nitelendirdi ve şöyle dedi: “Bunları yapanlar bir devlet değil, insanlığı tehdit eden organize bir suç örgütü. Onlara destek veren herkes bu suçun ortağıdır. Medyada yalan söyleyip, sonra insanları katlederek dünyaya barışçıl göründüklerini iddia ediyorlar. Gerçek ise tam tersidir.”

‘Topraklarımıza göç edenlerle dayanışma içindeydik’

Cihatçı HTŞ’nin, Arap aşiretlerinin gençlerini kandırarak Süveyda’yı provoke etmeye yönlendirdiğini belirten Sümeyye Yusuf, “Onları ‘huzuru sağlama’ bahanesiyle ayaklandırdılar, ama köye girer girmez mezhepsel ayrımcılık yaptıkları ortaya çıktı” dedi.

Topraklarına göç edenlerle dayanışma içinde olduklarını belirten Sümeyye Yusuf, “Ancak onlar bize ihanet etti. Horan bölgesinden gelenleri evlerimize aldık, yemeğimizi, evlerimizi paylaştık. Ama onlar bize hırsızlık ve saldırılarla karşılık verdi” ifadelerini kullandı.

‘Güvenli bir yer bulamadık’

Sümeyye Yusuf gelinen noktada günlük yemek bulma mücadelesi verdiklerini, çoğu geceyi onlarca ailenin bir arada yaşadığı Ayn ez-Zaman Türbesi’nde geçirdiklerini belirterek, “Evden eve güvenlik arayışıyla sürüklendik ama hiçbir yerde güvenli bir yer bulamadık” dedi.

Sümeyye Yusuf, kamuoyuna çağrıda bulunarak, 
“Bu yaşananlar bir devlet sisteminin işleyişi değil, sahte sloganlar arkasına saklanmış bir suç çetesinin yönetimidir. Ilımlı Sünniler bile onların şiddetinden kurtulamaz. Vicdanı ve ahlakı olan hiç kimse bu suça sessiz kalmamalı” şeklinde konuştu.

Sami köyünden olan Cud Rabah da, tanık olduğu olayları anlattı. “Köydeki herkes, istisnasız şekilde zarar gördü” diyen Cud Rabah, sığınacak yer arayışıyla Süveyda merkezine gittiklerini söyledi.

Köyümüz tamamen yok edildi’

Es-Se'la köyünden Nezihe Melek, köylerinin yakıldığını ifade etti. “Köyümüz yoğun şekilde bombalandı. Ardından yangınlar başladı ve köy bütünüyle yandı” diyen Nezihe Melek, 350’den fazla kişinin katledildiğini belirtti.

Nezihe Melek, son olarak şunları söyledi: “Üzerimizde ne varsa onunla kaçtık. Yanımıza hiçbir şey alamadık, sadece korku vardı. Bombalar arkamızdan yağmaya devam etti. Bugün, köy çetelerden kurtulsa bile, artık orada yaşanmaz. Köyümüz haritadan silindi gibi.”