Suzan İşbilen: Kadın-erkek eşitsizliğinin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez
Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, kurulan komisyonun barış süreci için önemine vurgu yaptı. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına değinerek, “Kadın-erkek eşitsizliğinin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez” dedi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihi çağrısı ve PKK’nin 12. Kongresi ile birlikte çalışmalarını durdurma kararı almasının ardından 11 Temmuz’da gerçekleştirdiği silahları imha töreni ile birlikte “Barış ve Demokratik Toplum Süreci”nde yeni bir aşamaya geçildi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında milletvekillerinden oluşan komisyon Meclis’te kuruldu. Komisyon 5 Ağustos’ta ilk toplantısını yaptı.
51 üyeden oluşan komisyonda, AKP 21, CHP 10, Halkların Eşitlik Demokrasi ve Eşitlik Partisi (DEM Parti) 4, MHP 4, Yeni Yol Partisi 3 milletvekiliyle temsil edilecek. AKP 4, CHP 3, DEM Parti 2, toplamda 9 kadın komisyonda yer alacak. MHP, Yeni Yol Partisi, TİP, EMEP ve DSP ise hiçbir kadın üye bulundurmadı.
Komisyonun açılış konuşmasını Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş yaptı.
İlk toplantının ana gündemi çalışmalara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi oldu. Meclis'te kurulan komisyonun ismi ise "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" olarak belirlendi.
Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, kadınların Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nden beklentilerine dair konuştu.
Barış süreçlerinde kadınların çabasına işaret eden Suzan İşbilen, bir yandan barış mücadelesi veren kadının, diğer yandan erk zihniyete karşı varlık mücadelesi verdiğini ifade etti.
‘Kadının ilk toplum aşamasında kurduğu sistem iktidar karşıtı bir sistemdir’
Suzan İşbilen, kadınların neden barıştan yana olduğunu şu sözlerle açıkladı: “Tarihsel süreçlere baktığımızda bütün savaşları çıkaran erkeklerdir. Hiçbir zaman bir kadının savaş çıkardığına tanık olmazsınız. Çünkü eril zihniyetin topluma yaklaşımı tamamen mekaniktir, iktidar ve para üzerinden bakar. İnsan odaklı düşünmez. Bu nedenle savaşlar onu ne kadar ileriye taşıyorsa, o kadar sürdürür. Bir silah üretim pazarı vardır, savaşlar olmasa bu silahlar nerede kullanılacak? Silahları üreten zihniyetler silahlarından nasıl ekonomik gelir elde edecek? Silah üretenler bunu bir güç olarak görür. Güç gördükçe dünya üzerinde hakimiyet kurmaya çalışır. Bu gelişmeyi iktidarlaşmanın bir aracı olarak görür. Savaştan hiçbir çıkarı olmayan kadın silah üretmiyor, bir iktidar hevesi yok, zaten kadının ilk toplum aşamasında kurduğu sistem de iktidar karşıtı bir sistemdir. Kadın erkek eşitlikçi bir toplumda komünal bir sistem içinde bir yaşam var bu vesileyle kadınlar savaş üretmemiştir. Savaşa karşı olmuştur. Karşı dururken de özürlüklerini ve birey olma savaşını da sürekli vermişlerdir.”
Savaş karşıtı cephede yer aldılar
Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümünde de, kadınların öncü olduğunu vurgulayan Suzan İşbilen, kadınların barış için eylemselliklerini hatırlattı. Suzan İşbilen, “Her ne kadar iktidar adına ‘terörsüz Türkiye’ dese de bu ifadeyi kabul etmiyoruz. Adına ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ dediğimiz bu sürecin de öncülüğünü kadınlar yapıyor. Var güçleriyle demokratik toplumun oluşabilmesinin zemini olan örgütlemeyi sağlamaya çalışıyorlar. Çünkü insanlar örgütlü olmadıkça barışın gelmesi de mümkün değil” dedi.
‘Süreç kadınların verdiği emeğin sonucu’
Barış için bir umut doğduğunu ve bu sürecin içinde birçok sorunun da çözülebileceğini ifade eden Suzan İşbilen, “Eğer barış olacaksa kadınlar bu süreçten özgür bir şekilde çıkmak istiyor. Kendi varlığını kabul etmeyen erk zihniyeti asla kabul etmiyor. Kadın ekonomik olarak, birey olarak, düşünsel olarak özgür olmak istiyor. Erkeğe tanınan bütün haklardan kadın da faydalanmak istiyor. Kadınlar süreçle birlikte ve öncesinde de barış için çok çabaladı. Farklı kesimlerle görüş alış-verişi yaptı, yürüyüşler, eylemsellikler yaptı, örgütleme çalışmaları yaptı. Kadınların bu çabası süreci başarıya götürecek. Uzun yıllardır iktidarın toplumu refleksiz bırakma hedefi yine kadınların eylemsellikleriyle bozuldu. Eğer bu süreç şu an konuşuluyorsa kadınların verdiği mücadelenin de bir sonucudur” ifadelerini kullandı.
Kadın üye sayısına eleştiri
Komisyonun kurulması ve ilk toplantısını yapılmasının önemine değinen Suzan İşbilen, komisyonda kadın sayısının az olmasını eleştirdi ve şöyle dedi: “Komisyon 51 kişiden oluşuyor sadece 9 kadın var. Yüzde 17,5 tekabül eden bir oran bu. Bu oran yüzde 50 olmalıydı. Yine eril zihniyetin yaratacağı bir barış ne kadar bu halkın çıkarına olur? Ne kadar silahların susmasında etkili olur? Evet süreçten umutluyuz ama bu umuda dair yapılacak çalışmalarda çoğunluğun erkek olması negatif bir düşüncenin oluşmasına neden oluyor. Umarım kaygılarımız yersizdir; ancak savaşları çıkaran erkekler, barış konuşulurken erkeklerin ağırlıkta olduğu bir komisyonun barış ne kadar sağlıklı konuşacağı tartışma konusu.”
Kadınların talepleri
Kadınların süreçten beklentilerini de sıralayan Suzan İşbilen, demokratik adımların bir an önce atılmasının önemini vurguladı. Suzan İşbilen, “Hukuksal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. ‘Terörsüz Türkiye’ deniliyor. ‘Törer’ dedikleri şey durduk yere çıkmadı. Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün yarattığı bir sonuçtur. Siz o sonuçları ortadan kaldırmadan da bu sorunun çözülmeyeceği bilinmeli. Kürtlerin anadil hakkı, kültürel hakları, eğitim hakkı tüm bunların sağlanması gerekiyor. Demokrasi ve eşitliği savunan bir anlayışla bu komisyonun işlemesi gerekiyor. Bizim beklentimiz bu. Geçmiş dönemde savaşa yol açan nedenler ortadan kalkmazsa, farklı konular üzerinden inşa edilecek bir barışın çok fazla uzun ömürlü olmayacağı kaygısını taşıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Kadın-erkek eşitsizliğinin olduğu yerde demokrasiden söz edilemez’
“Tarihsel süreç içinde kadının sömürülmesi ve şiddetin artış nedenlerine baktığımızda demokratik olmayan bir sistemden kaynaklandığını görüyoruz” diyen Suzan İşbilen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin demokratikleşmenin önündeki engellerden olduğunu söyledi.
Suzan İşbilen, şöyle devam etti: “Sistemin var ettiği bir zihniyet var. Sistem kadına ve erkeğe bir rol biçiyor. Bu biçtiği rolde kadına köle olacaksın diyor, erkeğe sen kadını yöneteceksin diyor, böyle bir toplumsal düzen var. Bu kadar eşitsizliğin olduğu bir yerde demokrasiden söz edilemez. Toplumun sorunları kadın sorunlarıyla birlikte çözülmek zorunda. Kadının eşit ve özgür olmadığı sürece, erkeğin hakimiyetinde olduğu bir toplumda demokrasi olmaz. Böyle bir demokrasi anlayışında barış olmaz. Toplumun dinamik gücü kadın ve erkektir. Eğer bu dinamik güçlerden biri diğerini katlediyorsa, kırıma uğratıyorsa zaten birbirine düşman iki cins varken barıştan söz edilemez. Önce bu cinslerin barışması gerekiyor. Evet, kadın tarihsel süreç içinde eksikliğini gördü, gücünün farkına vardı ve kendi bilincini açığa çıkardı. Artık erkeğe boyun eğmeyeceğim dedi. Ama erkek hiçbir zaman bir sorgulamaya gitmedi. Erkek her zaman kendinden memnun oldu, kendi konfor alanını kordu. Kadın erkeği dönüştürmede ısrarcı olmak zorunda. Artık toplumsal rollere boyun eğen bir kadın yok, o dönüşüm sağlanmadığı sürece kadın erkek arasındaki barışı sağlamak zor olacak.”