“Starên Azadiyê” tarihe tanıklık eden hikayeleri anlatıyor

“Starên Azadiyê” programı, mücadelesiyle kendi tarihini yazan öncülerin hikayelerini ekrana taşıyor. Program, günümüzde dünyaya ve kadınlara miras kalan bu değerli mirası izleyiciyle buluşturuyor.

JÎN EVÎNDAR

Ben “Starên Azadiyê” (Özgürlük Yıldızları) isimli programın sunum ve anlatımlarını yazmaya başladığımda, Fars toplumundan bir söz olan “Duymak, görmek gibidir” ifadesi aklıma geldi. Bu sözün temelinde; gerçek, bilgi, hissetme, anlama ve geçmiş acıların deneyimleri, tarih bilincimizle birleşir. Çünkü bazı sözler, hikayeler, edebiyat eserleri ve ağıtlar, insanların tarihin izlerini canlandırmasına, savaşları, zulmü, kadınların yok sayılışını, direnişi ve toplumların onurunu hayal dünyasında yeniden inşa etmesine olanak tanır.

Sonuç olarak, bu olaylar ve dönemler yüzlerce yıl boyunca etkisini sürdürdü. İnsanlar bu olayları ve direnişleri yaşamadan, doğru ve kapsamlı bir yorum yapamaz. Birçok roman, hikaye, şarkı, film ve belgesel de bu izleri aktarmak için üretildi. Tüm yazarlar ve sanatçılar, bugün için bir belge niteliğinde kültürel mirası aktarır. Ancak hala onları görmek, tanımak, paylaşmak ve birlikte yaşamak gerekiyor. “Starên Azadiyê” çalışmalarına başladığımızda, her izde büyük bir merak, empati ve duygu ile mekanlar yaratıyor, direnişleri ve özgürlük mücadelesindeki kadınların hayatlarını keşfediyorduk. Onlar kendi ifadeleriyle ordunun temelini atıyor; biz de izleyerek ve dinleyerek atalarımızın mirasını tanıyoruz. Bugün bu miras, kadınlara ve dünyaya miras bırakılmış bir değer ve hazinedir.

Eğer bu kadınlar ve devrimciler, özgürlük mücadelesinin 50 yılı boyunca mutluluk, zorluk, engeller, dayanışma, başarı ve direniş yaşadıysa, biz de onlarla birlikte bazı izleri ve duyguları kelimelere dökmeye çalışıyoruz. Çünkü onları canlı dinliyor ve görüyoruz. Bu devrimciler ve kadın ordulaşmasına dair anlatımlar, hayat ve dayanışma sorularını aklımıza getiriyor. Bu nedenle çoğu kez, hayatı ve paylaşımı konuşurken her iz bir tarih sayfasıdır. Bu, bilincin ve hafızanın yeniden şekillendirilmesi için bir çağrıdır. Hayatın ve devrimci dayanışmanın anlamını araştırmak bizim için önemliydi. Duygularımızı ve kalbimizi kullanarak, söz ve fikirleri birleştirmek çoğu kez bizim şansımız oldu.

Konukların gözlerinden süzülen gözyaşlarında, biz de unutulmayan acıları ve savaşları izledik. Sorular soruluyor, sorular birbirini takip ediyor. Bu sorular, insanın düşünce ve duygularını artırıyor. Şimdi bu sorular arasında “Starên Azadiyê” programını tanıyıp duygularını aktaracağız.

Güne olan heyecan ve bağlılıkla, günün ışığını paylaşacağız. Nehirler ve dereler gibi ülkede dolaşacak, tarihin tanığı olacağız.

2019’da ekip bir araya geldi

2019’un sonbaharında ekibimiz, kadın ordusunun öncülerini belgelemek ve kayda almak için bir araya geldi. Belki bu durum ilginçti ama zor bir mücadeleydi; Kürdistan dağlarında, Rojava şehitlerinin topraklarında ve cezaevlerinde zorluklar yaşandı. Özgürlük Harketinin onlarca üyesi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın izolasyon ve tecridin kalkması için canlarını kalkan yaptı. Cezaevlerinden bilgiler alındı. Bu bir yıl boyunca tüm zaman ve güç zorluydu; ama direniş ve başarıyla sonuçlandı. Önceki direnişler ve mücadele sayesinde Abdullah Öcalan’ın avukatları İmralı’ya ulaştı.

Böyle bir dönemde bu tür bir birliğin kurulması onurlu ve gururlu bir adımdı. Bu çalışma için deneyim ve birikim gerekiyordu; ama teknik bilgi ve kadın ordusu tarihine dair derin bir farkındalığımız yoktu. Bu nedenle bu çalışma, bizim için bir sınav, kendimizi tanıma ve gücümüzü keşfetme süreciydi. Henüz hangi olayların ve duyguların önümüzde olacağını bilemiyorduk. İlk aşamada arşiv toplamak, eski dönemleri araştırmak ve tanıklarla görüşmek öncelikliydi. Bu, Kadın Hareketi yönetimi ve bazı özgürlük hareketi kurumlarıyla iş birliğiyle gerçekleşti. Biz de hakikat yolunda mücadele eden her yoldaş gibi, o dağlara ve ovalara düşüyorduk. Kameralarımız sırtımızda, zaman ve mekâna dil olan kalem ve defterlerimiz cebimizdeydi. Kısaca hatıra ve tanıma çantası her zaman yoldaşımızdı.

Her devrimci tarihi bir fırsat

Geçen yıllar ve mevsimlerde yüzlerce kahraman, öncü ve Kürt davasının mücadelecisini tanıdık. Her devrimci bizim için tarihten bir şans ve hediyeydi. Sadece o devrimcileri tanımıyorduk, aynı zamanda geçmişin canlı tarih anlarını da o canlı tarih tanıklarından dinliyorduk. Onlarla birlikte yolcu oluyor, dağ yollarına düşüyorduk. Bazen Cûdî’de Mirada’da nefes alıyor, bazen Gabar’da yürüyor, Serhed’de soğuktan titriyor, Dêrsim’de doğanın güzelliğiyle mest oluyor, bazen de Filistin ve Lübnan meydanlarında devrim çıraklığı yapıyorduk.

Bazen o şehitlerden yeni bilgi ve haberler duyuyorduk. O bilgileri duyunca gerçek tarihi belgelemek heyecan ve coşkuyla oluyordu... Çünkü henüz bilinmiyordu ki ünlü Komutan Ayşe ya da gerçek adıyla Şemsiye Bircan Yıldız, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın romanını yazmak isteyen ilk devrimciydi. Belki Bêrîtan Gûlnaz Karataş da o cesur kahramandan ilham almıştı. Yine çoğu kişi duymamıştı ki devrimci kadın Leyla-Sultan Yavuz, Rojhilat toplumunda örgütlenme çalışmalarını yürüten ilk kadın öncüydü. Başka bir bilgi: O dinleyiciler ve emekçiler için Delal yani Saime Aşkın’ın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile fotoğrafını ilk kez görmekti. Devrimci Rojîn Munzur’u dinlerken, Kürt Halk Önderi ile Delal-Saime Aşkın’ın yoldaşlığını daha ayrıntılı tanıyorduk. Çünkü devrimci Delal dağa gittikten sonra, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ona geniş bir mektup gönderiyor.

Başka bir nokta daha ilginçti. Çünkü hepimiz biliyorduk ki 1990’ların başında Bêrîvan-Binevş Agal ve Hacer-Behiye Yasit, Êzîdî toplumunun inancıyla özgürlük hareketine katılmıştı. Ama araştırma ve tanışmalarla ortaya çıktı ki Dilovan-Mahmudiye Ucî de o kişilerden biriydi ve Êzîdî inancıyla özgürlük hareketine katılmıştı. Yine Çerkez toplumundan kadın ve öncü Rûken-Afîtap Demirer’i tanımak da rengi ve hikâyesi daha zengin ve coşkulu kıldı.

İnsan her bölümü izledikçe, yukarıda yazılan sözlerin ne kadar az kaldığını hemen anlıyor. Bizim için bu çalışmanın başarısı onur ve mücadelenin başarısıydı. Çoğu zaman kız kardeş, kardeş ve yoldaşların göz yaşlarına tanık oluyorduk. O devrimcilerin göz yaşlarıyla birlikte, içlerindeki hislerin büyüsünü ve doğal hallerini hissediyorduk.

Belki “Starên Azadiyê” için daha çok şey söylenmeli. Ama şimdi burada ara verip önümüzdeki bölümleri izleyelim. Siz de Starlar tarihinin tanıklarından biri olmak ve o bilgi ile duyguların parçası olmak için Çarşamba günü saat 17:00’de JIN TV ekranlarında “STARÊN AZADİYÊ”yi izleyin.