MKG ve DFG: Gerçeğin gücü iktidarları korkutur

MKG ve DFG öncülüğünde katledilen ve tutuklanan gazetecilere İstanbul’da basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda, “Gerçeğin gücü daima egemenleri, iktidarları korkutur” denilerek Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in kalemlerine sahip çıkılacağı belirtildi.

İstanbul- Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) öncülüğünde gazetecilere yönelik artan katliam ve tutuklamalara ilişkin Beyoğlu'nda bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi binasında basın toplantısı düzenledi.

“Gazeteciliği savunacağız” pankartının asıldığı toplantı salonunda katledilen ve tutuklanan gazetecilerin fotoğrafları taşındı. Kadın Zamanı Derneği, Kadınlar Birlikte Güçlü, Alınteri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi( DEM Parti) Milletvekili Çiçek Otlu, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Tevgera Jinên Azad (TJA) ve çok sayıda demokratik kitle örgütleri ile  çok sayıda gazeteci katıldı. Basın metnini, Yeni Yaşam gazetesi çalışanı Ezgi Çadırcı okudu. 

Gazeteciler hedef alınıyor

Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi yaptıkları sırada Türkiye'ye ait SİHA ile yapılan saldırıda gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in yaşamını yitirdiğini hatırlatan Ezgi Çadırcı, son 5 ayda Türkiye’nin SİHA saldırısı sonucunda yaşamını yitiren gazeteci sayısının 5’e çıktığını söyledi. Gazeteciler ülke içinde gözaltı, cezaevi, darp, engellenme gibi sayısız hak ihlali ile karşı karşıya kaldığını vurgulayan Ezgi Çadırcı, “Gazetecilik mesleği giderek en tehlikeli meslekler arasına girerken, mafya baronları, uyuşturucu tacirleri, kadın ve çocuklara şiddet uygulayan, katleden, taciz, tecavüz, istismar saldırısında bulunanlar, yolsuzluk yapanlar güven içinde hareket ediyor ve yaşıyor. Bugün bu ülkede gazeteci olmak, mafya baronu olmaktan daha tehlikeli. İsrail'in Filistin'de gazetecileri hedef alan saldırılarını 'kınayan' iktidar, bizzat kendisi İsrail ile aynı yöntemleri kullanarak gazetecileri hedef alıyor” şeklinde konuştu.

Özgür basın çalışanlarının yaptıkları haberler için sadece dava, hapis, gözaltı ile değil hayatlarıyla da sınandığını belirten Ezgi Çadırcı, katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in bunların en son örneği olduğunu ifade etti. Hem uluslararası hukuk hem de anayasa ve yasalarla çatışma bölgelerinde kamuoyunu bilgilendiren gazetecilerin korunması gerektiğine işaret eden Ezgi Çadırcı, “İstanbul Barosu'nun açıkladığı gibi, ‘Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi’nin ihlali niteliğindedir. Dahası, savaşa taraf olmayan sivillerin hedef alınması, Roma Statüsü 8/2/b/ii. maddesinde savaş suçlarından biri olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin korunmasına ilişkin kurallar, Uluslararası İnsancıl Hukukun bünyesindedir’ dedi. SİHA ile gazetecileri hedef almak suçtur. Çatışma bölgelerinde hayatlarını korumakla mükellef olduğu gazetecileri hedef aldığı yetmemiş gibi gazetecilerin katledilmesini protesto eden gazetecileri de hedef almaktadır. İstanbul'da anayasal bir hak olan basın açıklamasına katılmak isteyen gazeteci arkadaşlarımız, tüm yasalar çiğnenerek, anayasa ayaklar altına alınarak işkence ile gözaltın alınıp tutuklanmıştır” şeklinde konuştu.

‘Gerçeğin gücü daima egemenleri korkutur’

 İktidarın, gazetecileri katletmesine tepki gösteren bir paylaşım yapan gazeteci Seyhan Avşar, olayı haberleştiren T24 ve İstanbul Barosu'na da soruşturma açtığını anımsatan Ezgi Çadırcı, “Yetmemiş gazeteci Özlem Gürses hakkında da Suriye'deki gelişmelere dair söylediği sözler yüzünden ev hapsi verdi. Gazetecilere yönelik dört koldan bir saldırı başlatılırken eşzamanlı olarak katliama karışmış DAİŞ üyeleri sokağa salınmaktadır. Önce Atatürk Havaalanı'na saldırıp 45 kişinin katledildiği saldırıya ilişkin davada 6 DAİŞ'li tahliye edildi. Ardından DAİŞ'e finansman sağlayan 18 DAİŞ üyesi tahliye edildi. Katliam yapan katiller bırakılırken gazeteciler tutuklanıyor. Biz biliyoruz ki burada hedef alınan hakikattir.  Çünkü son dönemde Kuzey-Doğu Suriye'de olan bitenlere dair kamuoyunun dönüp baktığı temel kaynaklardan başında Nazım Daştan ve Cihan Bilgin geliyordu. Ve tam da bu yüzden hedef oldular. Çünkü gerçeğin gücü daima egemenleri, iktidarları korkutur. Çünkü halkın gerçeğin gücünü keşfetmesi her baskıcı iktidarın kabusudur. Gazeteciler bu yüzden hedeftir” ifadelerini kullandı.

‘Hukuki tüm yolları takip edeceğiz’

Açıklamanın ardından ise birçok kişi söz aldı. İlk olarak söz alan ÖHD avukatlarından Esra Kılıç, “Gözaltına alınan herkes işkence, tehdit gibi birçok hak ihlallerine maruz kaldı. Bütün işkence ve kötü muameleye karşı önümüzdeki Cuma günü suç duyurusunda bulunacağız. Hukuki tüm yolları takip edip sürdüreceğiz” dedi.

‘Türkiye kendi anayasasını dahi ihlal ediyor’

Ardından söz alan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri de şunları söyledi: “Son dönemde artan şiddet ve yargı baskısı gazetecileri sahadan çıkartmak istiyor. Bunun çok fazla örneği ile karşı karşıya kalıyoruz. Artık herkesin tutuklanabileceğini görebiliyoruz. Çoklu ihlallerle karşı karşıyayız. Türkiye kendi anayasasını dahi ihlal ediyor. Uluslararası hukuk ihlal ediliyor. Halkın haber alma hakkını engellemek, gerçekleri halkla buluşmasını engellemek halka vurulan ağır bir darbedir. Bu hepimizin sorunudur. Gazetecilerin savunulması özgürlük isteyen herkesin birinci derecen sorumluluğundadır. Bu nedenle biz insan hakları savunucuları olarak halkın haber alma hakkını ve hakikati halka ulaştıran bütün gazetecileri savunacağız ve bu insani sorumluluktur.”

‘Hakikat asla öldürülemez’

DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu, “Onlar Rojava’daki hakikati duyurmak için haber yapıyorlardı. Rojava halkının sesini dünyaya duyurmak için çalışıyorlardı. Saray medyasının bütün yalan yanlış bilgilerine karşı hakikati ve doğruyu halka ulaştırıyorlardı. Türkiye halklarına onurlu bir barış gelecekse bu, Özgür Basın’ın hakikati ortaya çıkarmasıyla olacaktır. Özgür Basın’ın kalemi asla yere düşmez. Nazım ve Cihanı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Hakikat asla öldürülemez” dedi.

‘Onlar hakikatin sesiydi’

Son olarak söz alan DAD Eşbakanı Kadriye Doğan ise şunlara dikkat çekti: “Onlar hakikatin sesiydi. Hakikatin sesini kısmaya çalışıyorlar ama  kalemlerini yere düşürmeyen meslektaşları var. Kendinden olmayanları terörist ilan eden bir devlet ve bir sistem yapısıyla karşı karşıyayız. Ve bizler şu mesajı veriyoruz. Bu memlekette barış olabilir Rojava tam da hepimizin arzu ettiği bir modeldir. Gazetecilerin derhal serbest bırakılması gerekiyor. Ve mücadeleleri asla yerde kalmayacak.”

Basın toplantısı, “Özgür Basın susturulamaz”  sloganlarıyla son buldu.