İran’da kadınların ekonomik özgülükleri tehdit olarak görülüyor

Tüm dünyada olduğu gibi İran’da da kadınların yetenekleri görmezden geliniyor. Ülkede kadınların çalışması bir tehdit olarak görülürken, psikolojik ve fiziksel baskılarlar iş yaşamından uzaklaştırılıyor.

NASİM AHMEDÎ

Kirmanşah - Erkek egemen toplum, kendi iktidarını pekiştirmek için toplumu ve toplumsal faaliyetleri "kadına uygun" ve "erkeğe uygun" şeklinde ikiye ayırıyor. Cinsiyete dayalı etiketlerle meslekler sınırlandırılarak kadınların ekonomik alandaki varlığını kısıtlıyor. İran nüfusunun yarısını kadınlar oluşturmasına rağmen, iş gücüne katılımları erkeklerin beşte birinden daha az.

Erkek egemen toplumlarda "yönetim" erkek işi olarak görülüyor. Kadınların yeteneklerine bakılmaksızın, yalnızca cinsiyetleri nedeniyle yönetici olmalarının önüne geçiliyor. Kadınların karar veremeyeceği ya da çalışanlar üzerinde otorite kuramayacağı yönünde yanlış bir algı hâkim.

Denetleme yapıyor ama yönetici olarak atanmıyor

Vida Amani, Kirmanşah’ta bir şirkette çalışıyor. Şirkette tüm işleri denetlendiğini ancak yönetici olarak atanmadığını belirten Vida Amani, “Yaklaşık 15 yıldır şirketin tüm işlerini denetliyorum ama müdürüm beni yönetici olarak ilan etmekten korkuyor. Çünkü ona göre işçiler bir kadının sözünü dinlemez. Ona göre işçilere söz geçirmek için erkek olmak gerekiyor” diyor.

Kadınların iş gücüne katılımı yüzde 13

İran İstatistik Merkezi’nin 2023 verilerine göre, erkeklerin iş gücüne katılım oranı yüzde 60’tan fazla; kadınlarınki ise sadece yüzde 13. Bu da istihdamda cinsiyetin belirleyici olduğunu ve kadınların sistematik olarak dışlandığını gösteriyor. Oysa kadınlar toplumun yarısını oluşturuyor.

Devlet yetkilileri kadınların ekonomiye katılımını başarı olarak sunarken, aynı anda dinî otoriteler "kadın için en uygun işin ev hanımlığı" olduğunu söylüyor. Bu yaklaşım kadınları toplumdan uzaklaştırıyor. Kadınlara uygun görülen nadir işlerde bile kontrol erkeklerin elinde. Örneğin, erkekler kadın kıyafetleri satan mağazalar açabiliyor, kadınlar ise erkek giyim mağazası açamıyor. Erkekler kadın kuaförlüğü yapabiliyor ama kadınlar erkeklere hizmet veremiyor.

Kadın girişimcilere engel

Hestî Mokaddem, Kirmanşah’ta kadın giyim mağazası işletiyor. Hestî Mokaddem, “Kadın giyimi, kozmetik ürünleri gibi alanlar bile erkeklerin elinde. Erkekler birbirini destekliyor ve biz kadınları sistematik olarak piyasadan dışlıyorlar. Örneğin toptancılar kadınlara çekle mal vermiyor ama erkeklere 4 ay vadeyle ürün satıyorlar. Onlara göre biz kadınlar pazarda yer almamalıyız” şeklinde konuşuyor.

Kadınlar yalnızca fiziksel değil, psikolojik baskılarla da iş dünyasından uzaklaştırılıyor. Kadınların yetenekleri küçümsenerek, erkeklerin önceliği doğal bir hak gibi gösteriliyor. Kadınlar erkeklerin ardından ikinci tercih olarak görülüyor.

Erkek mesleği algısı

Haydeh R., ağır vasıta ehliyetine sahip bir kadın sürücü. Haydeh R. de yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:
“Babamın kamyonetiyle yük taşıyorum, forklift ehliyetim bile var. Ancak yük alacağım yere gittiğimde kadın olduğumu görünce işi iptal eden çok oldu. Onlara göre kadın bu işi yapamaz, çünkü sürücülük erkek işi.”

Kadınlara bulaşıkçılık öneriliyor

Toplumda yemek yapmak kadına özgü görülüyor ancak iş profesyonel mutfaklara gelince, erkek aşçılar tercih ediliyor. Düğünler ve etkinliklerde yemek yapan aşçı Tehmineh Zamani ise “Doğduğumuzda elimize verilen ilk şey kepçe oluyor ama restoranlar sadece erkek aşçı arıyor. Bahaneleri de ağır tencereleri kadınların kaldıramayacağı. Ancak bana hep bulaşıkçılığı öneriyorlar” diye ifade ediyor.

Kadınların bağımsızlığı tehdit olarak görülüyor

Kadınların ekonomik olarak bağımsızlaşması, erkek egemen sistemi tehdit ediyor. Çünkü erkekler, kadının mali bağımsızlık kazandığında kendi ayakları üzerinde durabileceğini biliyor. Bu yüzden kadınlar ya işe alınmıyor ya da yalnızca alt düzey işlerde istihdam ediliyor. Oysa kadınların ekonomik bağımsızlığı sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir taleptir.