Irak’ta su krizi derinleşiyor: Ulusal ve uluslararası düzeyde acil müdahale gerekiyor
Türkiye barajlarında 80 milyar metreküpü aşan su rezervi bulunurken, Irak’ta bu miktar sadece 6 milyar metreküp. Suriye’ye akan su ise saniyede 250 metreküpü geçmiyor. Bu durum iki ülke açısından ciddi bir krize yol açıyor.

RAJA HAMİD RASHİD
Irak- Irak, Dicle ve Fırat nehirlerinden aldığı su payının azalması nedeniyle ciddi bir su kriziyle karşı karşıya bulunuyor. Yukarı havza ülkelerinden su ithalatındaki keskin düşüş ve iklim değişikliklerinin etkisi, ülkenin ekonomik güvenliğini ve ekosistemini tehdit ediyor. Özellikle yerel balıkçılık kaynaklarının kaybı riski, bölgedeki ekonomik faaliyetler üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bu su krizi, Irak’ın hayati sektörleri arasında yer alan tarım, çevre ve gıda güvenliğini doğrudan tehdit ederek, ülke genelinde derin bir kriz yaratıyor.
Kirlilik oranları arttı
Irak Çevre Bakanlığı Teknik Daire Genel Müdürü Necla Muhsin El-Veyli, ülkenin su durumunun kritik bir noktaya geldiğini ve hem ulusal hem de uluslararası düzeyde acil müdahale gerektiğini vurguladı. Necla Muhsin El-Veyli, su kıtlığının nedenleri üzerine etkili adımlar atılmadığı takdirde, Irak’ta ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal sorunların yaşanacağını uyarısında bulundu. Ayrıca, su ithalatındaki azalışın, özellikle Dicle ve Fırat nehirlerindeki yüzey sularının temizlenme kapasitesini düşürerek kirlilik oranlarının artmasına neden olduğunu ifade etti.
Su kıtlığı yaşanıyor
Necla Muhsin El-Veyli, su kıtlığının üç ana nedene dayandığını belirtti; bunlardan ilkini, yukarı havza ülkelerinin su yönetimi ve komşu ülkelerin politikaları olarak açıkladı. Necla Muhsin El-Veyli, “Irak, Dicle ve Fırat nehirlerinin Türkiye’den gelen suyu açısından aşağı havza ülkesidir ve ayrıca İran’dan gelen birçok kol ve besleyici su kaynağı bulunmaktadır. Bu ülkelerdeki su yönetimi ve aşağı havza ülkeleriyle ilişkiler, Irak’a ulaşan toplam suyun yüzde 88’inden fazlasını etkilediği için büyük önem taşımaktadır. Ancak bu ülkeler, Irak’a adil su kotası sağlama veya zarar paylaşımı ilkesine uyma konusunda herhangi bir taahhütte bulunmamaktadır. Ülkenin güneyindeki Türk devletinin barajları 80 milyar metreküpü aşan su rezervlerine sahipken, Irak’taki barajların toplam rezervi 6 milyar metreküpü geçmemektedir” ifadelerini kullandı.
‘Su seviyelerinin düşmesi kirliliği arttırdı’
Necla Muhsin El-Veyli, su kıtlığının ikinci nedeninin Irak içindeki su yönetimi olduğunu belirterek, “Su, tarım, belediyeler, petrol ve diğer bakanlıklar gibi farklı kurumlar tarafından yönetiliyor. Çevre Bakanlığı olarak Türk tarafıyla koordinasyon halinde, Su Kaynakları Bakanlığı başkanlığındaki heyetlerle müzakerelere katılıyoruz. Daha önce saniyede 900 metreküpe ulaşan su miktarı, geçen yıl 350 metreküpe düştü. 2025’te ise su seviyeleri çok dalgalı seyretti ve bazen saniyede sadece 120 metreküpe kadar indi” dedi. Necla Muhsin El-Veyli, su seviyelerinin düşmesinin kirliliği artırdığını, bunun da tarım alanlarını ve içme suyu istasyonlarını etkilediğini vurgulayarak, “Su kirliliği, özellikle güneyde, iklim değişikliğinden en çok etkilenen vilayetlerde bazı içme suyu istasyonlarının kapanmasına neden oldu” sözlerine yer verdi.
En büyük zorluk iklim değişikliği
Necla Muhsin El-Veyli, üçüncü nedenin ise iklim değişikliği olduğunu belirtti. Yağışların azalması, sıcaklıkların yükselmesi ve buharlaşma oranlarının artmasının ülkenin çevresi ile su kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yarattığını açıkladı. Bu krizin ekonomik, sosyal ve sağlık güvenliği üzerinde ciddi sonuçları olduğuna dikkat çeken Necla Muhsin El-Veyli, kuraklık, arazi bozulması, artan toz fırtınaları, geçim kaynaklarının kaybı, biyolojik çeşitlilikte azalma ve bataklıkların yok olması gibi tüm ekosistemlerin çöküşüyle birlikte iklim değişikliğinin en büyük zorluk olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin müdahalesi
Suriye, Fırat ve Dicle nehirlerinin topraklarından Irak’a geçmesi nedeniyle benzer su koşullarıyla karşı karşıya. Türkiye ile Suriye arasında 1987 yılında Birleşmiş Milletler himayesinde ve gözetiminde imzalanan, Suriye’nin Fırat Nehri’ndeki payının saniyede 500 metreküp su olmasını öngören anlaşmaya rağmen bu durum devam ediyor. Ancak son yıllarda, Suriye topraklarına akan su miktarı, Suriye’nin üzerinde mutabık kalınan payı alması yönündeki taleplere rağmen saniyede 250 metreküpü, yani bu miktarın yarısından daha azını aşmadı. Suriyeli aktivistler, Türkiye’nin Fırat suyunu alıkoymasının, Irak’ın da hak ettiği paydan mahrum kalmasına gölge düşüren Suriye’ye yönelik siyasi hedeflerle bağlantılı olduğuna inanıyor.
İnsanlar geçim kaynaklarını kaybetti
Necla Muhsin El-Veyli, su krizinin ciddi çevresel, sağlık ve sosyal etkiler yarattığını belirterek, özellikle tarım alanları ve bataklıklardan şehirlere doğru yaşanan göçün altyapı üzerindeki baskıyı artırdığını söyledi. Nüfus yoğunluğunun artmasının kirlilik oranlarını yükselttiğini kaydeden Necla Muhsin El-Veyli, yeraltı sularının hızla tükenmesine ve birçok ailenin geçim kaynaklarını kaybetmesine neden olduğunu vurguladı. Necla Muhsin El-Veyli, ayrıca, bu durumun toplumsal istikrarsızlığa zemin hazırlayarak, şiddet ve terörizme yol açabilecek aşırı eğilimlerin ortaya çıkmasına neden olduğuna dikkat çekti. Necla Muhsin El-Veyli, daha önce tarım ve balıkçılıkla geçinen bazı bölge halkının ise, geçimlerini sürdürebilmek için istemedikleri ve uygunsuz buldukları işlere yönelmek zorunda kaldığını ifade etti.
En çok kadınlar etkileniyor
Su kıtlığının kadınlar üzerindeki etkisine dikkat çeken Necla Muhsin El-Veyli, özellikle kırsal alanlar ve bataklıklarda yaşayan kadınların ailelerini geçindirmekten sorumlu olmaları ve tüm temel ihtiyaçları karşılamada ailenin temel direği olmaları nedeniyle bu krizden en çok etkilenen kesimlerden biri haline geldiklerini ifade etti. Necla Muhsin El-Veyli, su kriziyle birlikte kadınların giderek artan şekilde şiddet, zulüm ve iş kaybına maruz kaldığını vurguladı.
Necla Muhsin El-Veyli, sözlerinin devamında şunları aktardı:
“Irak hükümeti, ülkenin doğal su payını garanti altına alacak anlaşmalara ulaşmak amacıyla Türkiye ile yoğun müzakereler yürütüyor. İki taraf arasında mevcut mutabakatlar bulunsa da, Irak’ın karşı karşıya olduğu mevcut zorluklar doğrultusunda daha fazla su salınımı talep edilmesi bu mutabakatları yetersiz kılıyor. Bu nedenle, Irak’ın su haklarını güvence altına alacak etkili ve bağlayıcı anlaşmalara varılması acil bir zorunluluk haline geldi. Müzakere sürecinde yeni ve etkili araçların geliştirilmesi gerekiyor. Çevre Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmalardan biri de deprem sıcak noktalarına ilişkin bir belgenin hazırlanmasıdır. Irak'ın belirli bir deprem sıcak noktası bulunmuyor. Ancak, yaklaşık 15 yıldır Irak, özellikle kuzey bölgesi ve Bağdat gibi uzak bölgeler, Richter ölçeğinde giderek artan yoğunlukta sismik aktiviteye maruz kalıyor. Bu durum, Türk tarafında sürekli olarak inşa edilen dev barajlara bağlanıyor. Türk tarafıyla yapılan her müzakere toplantısında, Irak heyetine, tamamı Türkiye-Irak sınırında bulunan ve Irak tarafı üzerinde olumsuz etkileri olan iki baraj daha inşa etme niyetleri bildiriliyor.”
‘Acil adımlar atılmalı’
Irak’ın ekonomik güvenliğini tehdit eden yerel balıkçılık kaynaklarının kaybıyla karşı karşıya olduğunu belirten Necla Muhsin El-Veyli, “Ekonomi, ulusal güvenlik ve toplumun istikrarıyla ilgili tüm başlıklar doğrudan su kotalarına bağlı. Bu nedenle, bu alanlarda acil ve etkili adımlar atılması gerekiyor” dedi. Necla Muhsin El-Veyli, ayrıca, Irak’ın insan hakları sözleşmeleri ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde tarihi ve yasal haklarına sahip çıkması, yeterli su payını güvence altına alması gerektiğini ifade etti.
Su kıtlığının etkisinin ülkenin ekosistemi üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğunu kaydeden Necla Muhsin El-Veyli, sözlerine şöyle devam etti:
“Irak, komşu ülkelerden farklı sekiz ekosisteme sahip olması bakımından benzersizdir. Çöl ortamındaki hayvan biyoçeşitliliği, bataklıklar, su kütleleri, ovalar, dağlar ve çöller de dahil olmak üzere büyük bir ortam ve tür çeşitliliğiyle karakterizedir. Irak bu çeşitliliği giderek kaybediyor. Çevre Bakanlığı, nesli tükenmekte olan türlerin çoğalması için çitle çevrili rezervler oluşturarak, doğa rezervleri oluşturarak ve hasarlı alanları onararak bu çeşitliliği mümkün olduğunca korumak için projeler yürütüyor. Tüm bu projeler, makul miktarda su mevcudiyetine bağlı. Ayrıca, planlarını güncellemek için su kullanan bakanlıklarla iş birliği içinde çalışıyorlar. Eski ve artık uygulanamaz durumda olan salma sulama sistemini değiştirmek ve damlama veya yağmurlama sulama gibi alternatif yöntemlere, hatta bitkilerin günlük sulanmasını gerektirmeyen, iki haftada bir sulanmasını gerektiren çevre dostu organik malzemeler olan polietilen kullanımına geçmek için Tarım Bakanlığı ile koordinasyon halinde çalışmaya başladık. Korumacı tarım, çevreci tarım ve benzeri modern tarım yöntemleri benimseniyor. Ayrıca içme suyu istasyonlarının yönetimini iyileştirmek ve su kalitesini sağlamak için onlarla birlikte çalışıyoruz. 1970'lerde olduğu gibi, UNICEF ile iş birliği içinde 'Musluk Suyuna Dönüş' projesi üzerinde çalışıyoruz ve şu anda uygulama aşamasındayız.”
Zorlu koşullar yaşanıyor
Necla Muhsin El-Veyli, özellikle güney illeri olmak üzere en çok etkilenen bölgelere dikkat etmenin önemine dikkat çekti. Necla Muhsin El-Veyli, “Basra, Körfez'den su çeken ters ozmoz tesislerine bağımlı olması nedeniyle zorlu koşullar yaşıyor. Bu bölgelerde insan tüketimine uygun içme suyu istasyonları kurulmalı. Hükümet, çamur havuzlarında balık yetiştiriciliği de dahil olmak üzere çevre sorunlarını ele almak için bu projeleri desteklemeye devam ediyor. Tüm çamur havuzlarının kaldırılması ve balık yetiştiriciliği için kapalı bir sisteme geçilmesi emri verildi. Bu sistem, biyolojik ve kimyasal filtrelerin varlığı sayesinde sürekli su değişimi gerektirmediği için herhangi bir kirliliğe neden olmuyor. Bu sistem balık yetiştiriciliğinde de daha verimlidir. Örneğin, bir çamur havuzu bir ton balık üretirken, kapalı bir sistem beş ton balık üretir. Bu da ekonomiye ivme kazandırır ve Semave, Divaniye gibi büyük miktarda sudan yoksun, su kıtlığı yaşayan bölgelerde halk için ideal iş olanakları sağlar. Hepimiz bu krizi aşmak için, kendi sorumluluk alanımıza göre birlikte çalışıyoruz. Irak vatandaşlarının suyun öneminin farkında olmaları ve özellikle evsel kullanımda israftan kaçınmaları çok önemli” ifadelerini kullandı.
Necla Muhsin El-Veyli, hükümetin Eylül ayı sonunda Ankara ile müzakerelerin yalnızca diplomatik kanallar aracılığıyla yürütülmesine ilişkin kararının, hükümetin resmi tutumunu temsil ettiğini ve krizin çözümüne doğru önemli bir adım olduğunu belirterek, Dışişleri Bakanlığı'nın bu konuda yetkili olduğunu vurguladı.