IŞİD işgalinde çocuklarını kaybeden annelerin bitmeyen umudu

IŞİD işgalinin sona ermesinin üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen Rakka’da kayıp yakınlarının acısı dinmiyor. Çocuklarından hâlâ haber alamayan anneler, her 20 Ekim’de kaybettiklerini anarken, içlerindeki küçük umut ışığını korumaya devam ediyor.

BERAA CALÎ

Rakka- Kuzey ve Doğu Suriye’nin Rakka kentinde IŞİD işgalinin sona ermesinin üzerinden sekiz yıl geçti. 20 Ekim 2017’de özgürlüğüne kavuşan kentte bu tarih, her yıl olduğu gibi bu yıl da buruk anılıyor. Çünkü IŞİD tarafından kaçırılan çok sayıda çocuğun akıbeti hâlâ bilinmiyor. Rakka’da birçok aile, çocuklarından gelecek bir haber umuduyla yıllardır bekleyişini sürdürüyor. Özellikle anneler için bugün, kutlamadan çok kayıplarını hatırlattığı bir yas gününe dönüşmüş durumda.

IŞİD’in geride bıraktığı acılar, halkın hafızasında derin izler bıraktı. Kaçırılan çocuklara dair bilgi eksikliği ve belirsizlik, travmaların hâlâ taze olduğunu gösteriyor. IŞİD’in Rakka’daki hakimiyeti sırasında halk ağır baskılara maruz kaldı; kadınlara yönelik sistematik şiddet, kaçırma ve zorla alıkoyma vakalarıyla şehir karanlık bir dönemi yaşadı. 2017’deki kurtuluş operasyonu, şehir halkı ve özellikle kadınlar için tarihi bir dönüm noktası oldu. Ancak kurtuluşun üzerinden geçen yıllara rağmen, sevinç tam anlamıyla yerini bulamadı. Çünkü gözler hâlâ yollarda, kulaklar hâlâ bir haber bekliyor.

Oğlu kayboldu

Rakka’da IŞİD işgalinin sona ermesinin üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen, birçok aile kayıplarından hâlâ haber alamıyor. 60 yaşındaki Fatma Serac el-Simalyl de o annelerden biri. Oğlu, IŞİD’den kaçmak ve ailesiyle birlikte şehirden ayrılmak isterken ortadan kayboldu. Oğlunun kayboluşunu anlatan Fatma Serac el-Simalyl, “Oğlum, IŞİD’den kaçmak için ailesiyle birlikte şehirden ayrılmak istiyordu. Hazırlık yaptı. Ayrılmadan önce bir komşusunun cenazesine katılacağını, ardından da arabasını tamir ettireceğini söyledi. Bizi aradı ve işinin yarım saat süreceğini belirtti. Ama o yarım saat geçti, oğlum gelmedi. İçime bir korku düştü. Bir arkadaşını aradım. Bana, araba parçası almak için başka bir arkadaşına gittiğini söylediler. Ancak IŞİD çeteleri oraya baskın düzenlemiş ve oğlumu arkadaşlarıyla birlikte gözaltına almış” dedi.

‘Bekledik ama dönmedi’

Gözaltı süreciyle ilgili bilgi almak için birçok girişimde bulunduğunu belirten Fatma Serac el-Simalyl, “Oğlumun kısa bir süre rejim ordusunda görev yapmış olması nedeniyle tutuklandığını öğrendik. Bir süre sonra arkadaşları, IŞİD’in onları hedef aldığını, oğlumun yaralandığını ve arabasına el koyduklarını anlattı. IŞİD’den bilgi almaya çalıştım. Önce bana birkaç gün içinde serbest bırakılacağını söylediler. Bekledik ama dönmedi. En son biri bana hapiste olduğunu söyledi. Ondan duyduğum son haber buydu” ifadelerinde bulundu.

Oğlunun başına ne geldiğini öğrenmek için IŞİD’in kontrolündeki tüm üsleri ziyaret ettiğini anlatan Fatma Serac el-Simalyl, bu girişimlerinde şiddetle karşılaştığını söyledi. Torunuyla birlikte El-Emasî Caddesi’ndeki bir kontrol noktasına gittiğini belirten Fatma Serac el-Simalyl, “Silahlı bir çete bana silah doğrulttu, göğsüme dayadı ve beni yere fırlattı. Oğlumun rejimin çalışanı olduğunu söyledi. Masum olduğunu anlattım ama dinlemedi. Sonra başka bir silahlı çete oğlumun adını sordu. ‘Elî Ebdul Muara’ diye cevap verdim. Mağaradaki hapishaneye gidip oğlumun adını bağırdı ve onun sesini duydum. Yüreğim parçalandı ancak oğlumu görmeme izin vermediler. Büyük bir çaresizlikle eve döndüm” sözleriyle yaşadığı çaresizliğe dikkat çekti. 

Oğlunda haber bekliyor

Bir süre sonra birinden oğlunun yaralı olduğunu ve Rakka Devlet Hastanesi’nde olduğunu öğrendiğini aktaran Fatma Serac el-Simalyl, “O dönem hastane IŞİD tarafından hapishane olarak kullanılıyordu ve kurtarma çalışmaları yeni başlamıştı. Bombalamalar ve çatışmalar çok yoğundu, bu yüzden göç etmek zorunda kaldık” ifadelerini kullandı. Fatma Serac el-Simalyl, yıllar geçmesine rağmen oğlundan hâlâ haber alamamanın acısını taşıyor.

‘Savaşacak gücüm kalmadı’

Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) Rakka ve Tebqa'yı kurtarmasının üzerinden yıllar geçtiğini belirten Fatma Serac el-Simayl, sözlerine şöyle devam etti:

"Mülteci olarak Tabqa'ya gittik ve onu her yerde aradık. Resimlerini sokaklara ve konutlara astık. Bir işçi onu buldu ve bize oğlumun Kobanê'de bir cezaevinde olduğunu söyledi. Onunla Kobanê'ye gittim ve cezaevi müdürü bana Rakka'daki tüm tutukluların Qamişlo’ya nakledildiğini belirtti. Umutsuzluk insanın sağlığını elinden alıyor. Artık 60 yaşındayım ve savaşacak gücüm kalmadı. O gün eve büyük bir üzüntüyle döndüm. Neredeyse iki ay boyunca oradan ayrılamadım. Umutla gitmiştim, ama onu göremedim. Sonra Qamişlo’ya gittim, elimde belgeler, fotoğraflar ve kaybolma tarihini verdim. Bana orada olmadığını söylediler. Yine umutsuzluk içinde geri döndüm. Ama bu sefer her açıdan umudumu tamamen kaybettim”

‘Her gün aynı acıyı çekiyorum’

Acılı anne, dokuz yıldır her gün aynı acıyı yaşadığını dile getirerek, “Dokuz yıldır her gün acı çekiyorum. Özellikle geceleri uyumaya çalışırken her şey yeniden gözümün önüne geliyor. IŞİD’in bize yaptıklarını hatırladıkça sadece Allah’a sığınıyorum. Oğlumun ikiz kızlarını gördükçe yüreğim daha da yanıyor. Şimdi beşinci sınıfa gidiyorlar. QSD’nin IŞİD’i ve bu acıya sebep olan herkesi sorumlu tutmasını istiyorum. Bazen umudumu kaybettiğimi söylüyorum ama içimde hâlâ küçük bir umut taşıyorum” diyerek, ölmeden önce oğlunu görmeyi diledi.

İki oğlu da gözaltına alındı

Kadınlardan Umm Muhammed ise, iki oğlunu IŞİD’in elinden kaybetmenin acısını yaşıyor. En büyük oğlu Omer, evlerine düzenlenen bir baskın sırasında IŞİD tarafından esir alınırken, diğer oğlu Ehmed dışarıdayken yakalandı. Her iki oğlun da eski rejimin işlediği suçlarla suçlandığı belirtildi. Omer geride iki küçük kız çocuğu bıraktı ve çocuklar şu anda Omer’in anne ve babasının bakımında bulunuyor. Ancak Omer’in babasının yakın zamanda geçirdiği felç, ailenin yükünü daha da ağırlaştırdı.

‘Cenazelerini vermediler’

Çocuklarını aramak için eşiyle birlikte defalarca girişimde bulunduklarını anlatan 65 yaşındaki Umm Muhammed, “Defalarca telefonla aradık ama bize bilgi vermediler. IŞİD’in aşiret bürosundan belgeler aldık. Sözde hapishaneleri arayacaktık ama bizi içeri almadılar. Soruşturma yürüttüklerini söyleyerek talebimizi reddettiler. Uzun bir süre sonra oğullarımızın cezalandırıldığını ve öldürüldüğünü söylediler. Doğrulamak için gittik ama inkar ettiler. Önce yalan söylediler, sonra suçlarını itiraf ettiler. Omer’i ve ardından Ehmed’i öldürdüklerini söylediler. Ancak cenazelerini vermediler” dedi.

‘Benim için hayat bitmişti’

İki oğlunu kaybettikten sonra yaşamının anlamını yitirdiğini söyleyen Umm Muhammed, yaşadığı acıyı şu sözlerle dile getirdi:

 

“İki çocuğumun ölümünden sonra hayat zehir gibi oldu; her şey renksiz, tatsızdı. Benim için hayat bitmişti. Ama torunlarım için yaşıyor, onlar için mücadele ediyorum. Hep ‘Keşke bu bir yalan olsaydı’ diye düşündüm. Şimdi onları her zamankinden daha çok hatırlıyorum, en küçük ayrıntılarını bile unutmuyorum. Ehmed’in düğününde giydiği kıyafet hâlâ bende. Bazen çıkarıp kokluyorum; parfümünün kokusu hâlâ üzerinde. Her seferinde yüreğim yeniden yanıyor.”