Foza Yûsif: Partiler amaç değil, koşullara göre değişen araçlardır

PYD Başkanlık Konseyi üyesi Foza Yûsif, PKK’nin gerçekleştirdiği 12’nci kongresini ve alınan kararları tarihi bir adım olarak nitelendirirken bu kararın Ortadoğu’da barışa dair büyük umutlar taşıdığını belirtti.

AVRİN NAVDAR

Hesekê- Ortadoğu’daki siyasi koşullar ve değişimler ışığında tarihi bir adım olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile PKK 5-7 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği 12’nci Kongresi'nde örgütsel yapısını feshederek silahlı mücadeleyi sonlandırdığını ilan etti.

PYD Başkanlık Konseyi üyesi Foza Yûsif ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin kuruluş nedenleri, ideolojik dönüşümü, 12’nci kongrenin anlamı ve Türkiye’nin üstlenmesi gereken sorumluluklar üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

*Hareketin kurulduğu dönemde Ortadoğu ve Kürdistan’daki siyasi-ideolojik koşullar nasıldı, hangi gerekçelerle bu hareket kuruldu?

1970’li yıllarda Ortadoğu ve özellikle Kürdistan’da birçok siyasi ve ideolojik dönüşüm yaşanıyordu. Bu dönemde sınıfsal eşitliği savunan hareketlerle birlikte, sömürgeciliğe ve işgale karşı çıkan özgürlük hareketleri ortaya çıktı. Bu hareketler, Vietnam, Küba gibi ülkelerdeki direnişlerden de etkilenmişti. Aynı şekilde Ortadoğu ülkeleri, dünyadaki genel gelişmelerden etkilenerek bölünmelere ve siyasi hareketlenmelere sahne oluyordu. Bu bağlamda, İslami ve sol hareketlerin yükselişi de gözlemlenmekteydi.

Kürt gençliği hem ulusal hem sosyalist akımlardan etkilenmişti. Kürdistan’ın uğradığı sömürgecilik ve Kürt kimliğinin inkârı, PKK’nin kuruluşunun başlıca nedenlerindendi.

Türkiye’deki sol ve öğrenci hareketleri (Deniz Gezmiş, Mahir Çayan vb.) de Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının fikirsel olarak şekillenmelerine katkı sağladı. Önder Öcalan ve ideolojik grubu Ankara'da bulundukları için üniversitelerde faaliyet gösteren Türk devrimci hareketiyle sürekli temas halindeydiler.

Türkiye’de Kürtler nüfusun önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen, kimlikleri ve dilleri inkâr edilmekte, Türk kökenli olarak gösterilmekteydi. Abdullah Öcalan ilk kez “Kürdistan sömürgedir” cümlesini kurduğunda bayıldığını ifade eder; çünkü bu tespitin sorumluluğu büyüktü. PKK'nin Türkiye'de ve dünyada sol ve sosyalist hareketlerden etkilendiği, partinin 1’inci Kongresinde hazırlanan iç tüzüğünden anlaşılıyor. PKK’nin ilk tüzüğünde sosyalist ve Marksist fikirler öne çıkıyordu.

Örgütün enternasyonalist bir yönü de vardı; kuruluş döneminde Kemal Pir ve Haki Karer gibi Türk kökenli isimler öncülük etmişti. Parti hem ulusal hem sol/enternasyonalist bir çizgi izledi.

*Kürdistan Özgürlük Hareketi ideolojik olarak nasıl bir dönüşüm geçirdi?

Önder Apo’nun düşünsel yapısı, dogmatiklikten uzak, sürekli gelişen ve dönüşen bir yapıdadır. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte bu modelin başarısızlık nedenlerini sorgulamış ve 90’lardan itibaren yeni çözüm yolları geliştirmiştir. Bu süreçte önce özerklik, ardından federasyon fikirleri ortaya çıkmış, kadın özgürlüğü meselesine büyük önem verilmiştir.

1999'daki uluslararası komplonun ardından ideolojik olarak büyük bir değişim yaşanmış, devlet odaklı anlayıştan "demokratik ulus" paradigmasına geçilmiştir. Bu düşünsel dönüşüm, sadece Kürdistan için değil, tüm Ortadoğu’nun toplumsal ve siyasal yapısını etkileyen devrimsel bir nitelik taşır.

Devletçilik, kapitalist modernite, erkek egemenlik sistemi ve milliyetçilik eleştirilmiş, bunlara karşı demokratik ulus, toplumsal ekonomi, kadın ve erkek özgürlüğü gibi alternatif modeller geliştirilmiştir. “Özgürlük Sosyolojisi” kitabında yer alan “Jineoloji” (kadın bilimi) bu değişimin en çarpıcı örneklerinden biridir.

*Hareketin Kürdistan’ın dört parçası üzerindeki etkisi nasıl oldu, özellikle Rojava’daki etkisi nedir?

PKK’nin dört parçada faaliyet yürütmeyi hedeflemesi, onu diğer Kürt örgütlerinden ayıran önemli bir yönüydü. Rojava’daki etkisi özellikle 1980’lerden itibaren belirginleşti. Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’ya, özellikle Suriye’ye geçmesiyle bu bölgeye doğrudan bir ilgi oluştu. Rojava’da halk içinde ulusal bilinç geliştirilmeye başlandı.

2011’e kadar geçen süreçte siyasi ve toplumsal altyapı güçlendirildi. Kadın, gençlik ve halk örgütlenmeleri kuruldu, öz savunma bilinci geliştirildi. 19 Temmuz Devrimi bu birikimin sonucudur ve özellikle kadının rolü bu devrimde belirleyici olmuştur.

*İdeolojik dönüşüm sonrası mücadele sadece Kürdistan ile mi sınırlı kaldı?

Önder Apo’nun düşüncesi sınır tanımayan bir perspektife sahiptir. Kürt meselesini evrensel, bölgesel ve yerel boyutlarıyla ele alır. Demokratik Ulus Modeli sadece Kürtler için değil, Ortadoğu’daki tüm halklar için geçerli bir modeldir. Kadın özgürlüğü ve demokratik toplum ilkeleri İran gibi ülkelerde de etkisini göstermiş, kadın eylemlerinde Abdullah Öcalan’ın fikirlerine dayanan sloganlar kullanılmıştır.

*26 yıllık komplo ve ağır tecritten sonra Türkiye’nin tutumunu değiştirmesi ne anlama geliyor?

Ortadoğu’da İran, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye gibi güçler arasında büyük bir rekabet yaşanıyor. Türkiye bu krizi bir tehdit olarak algılıyor. Aynı zamanda HDP çizgisinde yer alan DEM Parti’nin büyümesi, Türkiye’deki siyasal denklemi etkiliyor. DEM Parti olmadan hiçbir güç ne seçimde ne de yerel yönetimlerde başarı sağlayamıyor. Son yerel seçimler de bunu gösterdi.

*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla düzenlenen 12’nci Kongre’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı tarihi bir öneme sahipti. Partiler nihai amaç değil, değişen koşullara göre şekillenen araçlardır. Bu kararla yeni bir aşamaya girilmiş oldu. Parti mücadele sürecinde tarihi bir rol oynamış, Kürt sorununu bölgesel ve küresel bir mesele haline getirmiştir. Artık Kürtler bölgedeki stratejik bir güçtür.

*Bu sürecin özellikle Suriye gibi bölge ülkelerine etkisi ne olur?

Kürt sorunu bölgesel bir meseledir. Türkiye’de yaşanacak olumlu gelişmeler, Suriye, Irak ve İran’ı da doğrudan etkiler. Türkiye’nin Suriye krizindeki tutumu, genel bölgesel stratejileriyle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle Türkiye’nin demokratikleşmesi, bölge halklarına da doğrudan yansıyacaktır.

*Türkiye bu süreci başarıya ulaştırmak için ne yapmalı?

Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi üzerine düşeni yaptı. Şimdi Türkiye’ye düşen, anayasal ve yasal düzenlemelerle bu süreci ilerletmektir. Öncelikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yasal statüsü değiştirilmelidir. Özgürlüğü, sürecin başarısı için temel koşuldur. Ayrıca Kürt sorununun çözümüne yönelik kapsamlı anayasal reformlar ve demokratik dönüşüm adımları atılmalıdır.