Depremin ve yaşamın tüm yükü kadınların sırtında
Depremin ardından yaşanan iki yıllık süreçte kadınların yas süreçlerini dahi yaşayamadan yaşamın tüm yükünü omuzladıklarını vurgulayan Psikolog Ruken Esen, insanların yalnız bırakıldıklarını ve bunun travmalarını daha da derinleştirdiğini ifade etti.
![](https://jinhaagency1.com/uploads/tr/articles/2025/02/20250208-deprem-kadin-4-jpgd0012c-image.jpg)
MEDİNE MAMEDOĞLU
Mereş- Mereş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen 7.8 ve ardından gelen 7.6 büyüklüğündeki depremler, 11 kenti etkilerken geride insanların hafızalarında asla silinmeyecek izler bıraktı. Depremler Türkiye tarihinin en yıkıcı doğal afetlerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Resmi verilere göre; 53 bin insanın yaşamını yitirdiği ve 3 milyon insanın göç ettiği depremlerde sadece Mereş’te yaklaşık 3 bin kişi hayatını kaybetti. Kentte 10 binden fazla bina yıkıldı. Aradan geçen iki yılda deprem sonrasında ortaya çıkan sorunlar yerli yerinde dururken yaşamın tüm yükünü kadınlar çekiyor. Yoksulluk ve tarifi mümkün olmayan acılar yaşadıklarını dile getiren kadınlar zorlu bir yaşam sürdürüyor.
Depremler, insanlarda yalnızca fiziksel tahribata neden olmadı aynı zamanda insanlarda derin psikolojik izler de ortaya çıkardı. Deprem sonrası yaşanan travma, stres ve kaygı, özellikle doğrudan etkilenen bölgelerde yaşayan insanlar arasında yaygın bir şekilde görülmeye devam ediyor. Psikolojik rahatsızlıklar, bu tür felaketlerin kaçınılmaz sonuçlarından biri olarak görülürken, uzmanlar deprem bölgelerinde özel çalışma yapmanın önemine işaret ediyor.
‘İhtiyaçlar görmezden gelindi’
Mezopotamya Psikologları İnisiyatifi (DER-MEZ) Üyesi Ruken Esen, deprem bölgelerindeki gözlemlerini ajansımızla paylaştı.
Deprem bölgesinde kriz anlarını yönetecek bir psikososyal çalışmanın yürütülmediğine dikkat çeken Ruken Esen, kadınların her anlamda ihtiyaçlarının görmezden gelindiğini ve unutulduğunu vurguladı. “Deprem bölgesinde 6 Şubat’tan bu yana psikososyal destek çalışmaları birçok sivil toplum örgütü ve devlet kanalı ile ele alındı. Psikososyal çalışmalar projeler dâhilinde sahaya uygulanmaya çalışılsa da bu çalışmaların çok kısıtlı olduğunu sahada gördük” diyen Ruken Esen, bütün kriz anları gibi ülkede bu krizin de insan eliyle daha travmatik hale getirildiğine dikkat çekti.
‘Kadınlar yas sürecini yaşayamadı’
Özellikle kadınların durumuna değinen Ruken Esen, kadınların yas süreçlerini dahi yaşayamadan yaşamın tüm yükünü omuzladıklarını vurguladı ve şöyle devam etti:
“Bu travmalar toplumsal hafızamızda kaldı. Kadın yoksulluk ve çaresizlik mekanizması ile karşı karşıya bırakıldı. Deprem bölgesinde dezavantajlı gruplardan olan kadınlar yas sürecini dahi yaşayamadan geriye kalan yaşamın bütün yükünü üstlenmeye çalıştılar. Bu onlar için bir baş etme mekanizması haline gelmiş olsa da ruh sağlığı alanında çalışan bizlerin net gördüğü durum, travmanın gün geçtikçe karmaşıklığı ve derinliğiydi. Buna yönelik psikososyal destek çalışmaları çok azdı, belirli sahalara verilen psikososyal desteğe birçok kadın ulaşmakta sıkıntı yaşıyordu.”
‘Kadınlar travmatik bir hafıza oluşturdular’
Yaşanan travmatik halin önümüzdeki süreçlerde kendini farklı şekillerde ve hastalıklarla göstereceğini dile getiren Ruken Esen, “Özellikle kırsal kesimde yaşayan kadınlar bu desteklere ulaşmakta oldukça zorlanıyordu hatta çoğu ulaşamıyordu çünkü uzakta yaşamak, uzakta kalmak olarak algılanan bir mekanizmanın sonuçlarını yaşıyorlardı. Bu desteklere ulaşamayan kadınlar kendisi ve toplum arasındaki makası gün geçtikçe daha çok hissetmeye başlayıp bununla başa çıkmanın olgusunu omuzlarına aldılar. Yalnız bırakılan ve yeterli desteği alamayan kadınlar, bu travma ile birlikte yaşamanın hafızasını şekillendirmeye odaklandılar. Yası unutulmuş ve ağıtı duyulmayan bu kadınlar ileriki dönemlerde en çok karşılaştıkları somatik tepkiler ile karşılaştılar. Bu tepkileri en sık gördüğümüz sahalardan biri deprem bölgesiydi” şeklinde konuştu.
‘Halk çaresiz bırakıldı’
Deprem bölgelerinde psikolojik rahatsızlıklarla birlikte veriler şüpheli ölümlerin arttığını gösteriyor. Yaşanan intihar girişimi ve psikososyal destek taleplerinin yoğunluğunun da kadınların yalnız bırakılması ile ilgili olduğunu belirten Ruken Esen, şunları söyledi:
“Adıyaman’dan alınan verilere ve psikiyatri servislerine giden başvuruların çoğunluğunun çaresizlik yoğun bir belirsizlik ile şikâyette bulunduklarını ve bu belirsizliğin onları intihara sürüklediğini söyleyebiliriz. Özellikle konteyner kentlerin durumlarının net olmaması ve resmi kanallardan söylenen sözlerin yerine getirilmemesi insanları kader saydıkları durumları ile yalnız bıraktı. Bu yoğun çaresizlik ve belirsizlik hissiyatıyla intihara sürükledikleri gelen şikâyetler ve belirtiler arasındaydı.”