Deprem kentlerinde şiddet artıyor: Yeterli tedbir yok!

Deprem bölgesinde çalışma yürüten Avukat Şirvan Yakut, çadır ve konteynır kentlerde şiddet gören kadınların sayısının arttığına dikkat çekti. Ciddi boyutlarda ihmal yaşandığını belirten Şirvan Yakut, kadınların adalete erişemediğine yer verdi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Türkiye ve Kürdistan’da 6 Şubat’ta yaşanan Mereş merkezli 11 ili etkileyen iki büyük depremin üzerinden 7 ay geçti. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği depremde milyonlarca insan göç etmek zorunda bırakıldı. Zor şartlar altında deprem kentlerinde yaşayan yurttaşlar ise barınmadan içme suyu, giysiye kadar temel yaşam ihtiyaçlarına ulaşmakta hala zorluk çekiyor. Depremden etkilenen kentlerde kadına yönelik şiddeti önleyici mekanizmalar ise aktif bir şekilde çalışma yürütmüyor. Çadır ve konteynır kentlerde yaşanan şiddet olaylarına müdahale edilmediği öğrenilirken, şiddet gören mülteci kadınların ise, “Eğer şikayetçi olursanız sınır dışı edilirsiniz” tehditleri ile karşı karşıya kaldığı belirtildi.

Depremde büyük hasar gören kentlerin başında gelen Semsûr’da sorunlar katlanarak artıyor. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAH-DER) çatısı altında kentte çalışma yürüten ve çadır/konteynır kentlerde kadınlara haklarına dair eğitimler veren Avukat Şirvan Yakut, kentte yaşanan son süreci ajansımıza değerlendirdi. Şiddet gören kadınların başvurdukları yerlerden geri dönüşler alamadıklarını söyleyen Şirvan Yakut, kimi yerlerde ise yaşanan şiddetin üstünün örtüldüğünü dile getirdi.

‘Kadın ve çocuklara ait bir yaşam alanı yok’

Şirvan Yakut, çadır ve konteynır kentlerde yaşamın zorluğundan söz ederek, “Deprem kentlerinde yurttaşlar, çadır ve konteynır kentlerde kalıyor. İnsanlar bu alanlarda da çok ciddi sorunlar yaşıyor. Toplu alanlar olduğu için hijyen sorunu hala çözülmüş değil. Pek çok konteynırda ışıklandırma ve ayrı duş bulunmuyor. Yine konteynır kentlerin giriş çıkışlarında parmak izi yapılıyor. Bu alanlarda da maalesef ne kadınlar ne de çocuklara ait bir yaşam alanı yok. İnsanlar küçük ve toplu alanlarda yaşamlarını idame ettiriyor bu da daha farklı sorunları beraberinde getiriyor” diye belirtti.

‘Kadınların gördüğü şiddetin üstü örtülüyor’

Şirvan Yakut, temel ihtiyaçların yanı sıra üzerinde durulması gereken bir diğer hususun ise kadınlara yönelik artan şiddetin olduğunu söyledi. Deprem nedeniyle travmatik bir hale bürünen kentlerde kadına şiddet ve kadın katliamlarının durmadığına yer veren Şirvan Yakut, yaşanan şiddet vakalarının ise çoğu zaman işleme konulmadığını aktardı. Şiddet gören kadınların ilk zamanlarda bir başvuru mekanizması bulamadığını belirten Şirvan Yakut, kadınların yaptıkları başvuru sonrası ise bir geri dönüş alamama sorunu ile karşı karşıya bırakıldığını söyledi.

Yaşanan şiddet olaylarının çoğu zaman dışarıya dahi yansımadan barınma alanlarında kaldığına değinen Şirvan Yakut, “İlk aşamaya nazaran şu an iyileşme sürecinde olsa da ilgili merciler bu alanlarda yaşanan şiddet olaylarında halen cevap olabilmiş değil. Hem çadır hem de konteynır kentlerde ilk günden bu yana var olan güvenlik güçleri şiddeti önleme noktasında çok yetersiz kaldılar. Yaşanan şiddet olaylarına dair önlem almadılar ve sessiz kaldılar. Onların sessiz kalması nedeniyle bu şiddet vakaları çok fazla arttı. Çadırkent ya da konteynır kentlerde verdiğimiz eğitimlerde yaşanan şiddet veya katliam vakalarından haberdar oluyorduk. Kadınlar bu eylemler sırasında herkesin olaydan haberi olmasına rağmen sessiz kaldığını ve şiddet gören kadınların başvurabilecekleri bir alanı olmadığı için tedbir de alamadığını ifade ettiler. Deprem kentlerinde şiddet gören kadınlar başvuru yerlerine gittiklerinde ise gerekli geri dönüşü alamıyor maalesef bu noktada çok ciddi ihmaller var” şeklinde konuştu.

‘Mülteci kadınlar sınır dışı edilmekle tehdit ediliyor’

Mülteci kadınların da bu süreçte çok ciddi sorunlarla karşılaştıklarının altını çizen Şirvan Yakut, mülteci kadınların aldıkları ‘sınır dışı edilme’ tehdidi nedeniyle gördükleri şiddete dair şikâyette dahi bulunamadıklarını belirti. Resmi kurumların bu konuda çok yetersiz kaldığını ve şiddet gören kadınlara dair önleyici bir tedbirin alınmadığına yer veren Şirvan Yakut şunları söyledi:

“Adıyaman özelinde Ç27 çadır kentinde çalışan, ailelere ve çocuklara destek veren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çalışanlar, kendilerini güvende hissetmedikleri gerekçesiyle geri çekildiler. Tanık olduğumuz bu örnek bile deprem bölgesinde idari ve resmi kurumların ne kadar pasif kaldığını gösteriyor. Bu ihmal ise devamında şiddeti ve istismarları getiriyor. Şiddet olayları toplu alanların güvenliğine bildirildiğinde, güvenliğin ‘Bir şey olmaz hallederler ’gibi söylemlerinde bulunduğunu duyduk. Yine özellikle şurada tırnak açmak gerekiyor mülteci gruplarında kadınlar şiddete maruz bırakıldığında sorumlular tarafından, ‘şikâyetçi olursan sınır dışı edilirsin’ şeklinde tehdit ediliyorlar. Bundan dolayı mülteci kadınlar için bırakalım önleyici tedbir almayı kadınlar herhangi bir şikâyette dahi bulunamıyor.”

‘Asıl sorumluluk resmi kurumlara ve yargıya düşüyor’

Son olarak gerekli kurumlara ve yargının sorumluluklarını hatırlatan Şirvan Yakut, “Mağduriyetlerin artmaması için aktif çalışma yürütülmeli” diyerek şu sözlere yer verdi: “Biz verdiğimiz eğitimlerde kadınların başvuru yapabilecekleri yerleri anlattık. Şu anda kentteki barolar başvuru almaya başladı. Kadınlar herhangi bir şiddet durumunda baroya ya da STK’lere başvurabilirler. Ama bu konuda en büyük sorumluluk idari kurumlara ve yargıya düşüyor. Kadınların adalete erişimi noktasında en aktif rol oynayabilecek kişiler kolluk güçleri ve yargı oluyor. Bu kurumlar en iyi şekilde çalışması gerekiyor. Sahadaki sorumluluklar yerine getirilmediğinde mağduriyetler iki kat daha artıyor. Bu işlevlerin daha iyi yapılabilmesi için bir denetim mekanizması da devreye girmeli.”