Cesur bir kalemden Kürt kadınlarına ‘yazın’ çağrısı

Kürt kadınları kendi dillerinde yazmaya çağıran Kürt yazar Kristin Özbey, Kürtçe kitap okuma oranının azlığına dikkat çekerek “Kürt kadınları, Kürt anneleri, dillerine sahip çıksın” çağrısı yaptı.

BINEVŞ STÊRK

Amed- Her kadın, bir dünya taşır içinde. Kürt kadınları özellikle son yıllarda, çeşitli eserler aracılığıyla duygularını, umutlarını, hayal kırıklıklarını, beklentilerini ve üzüntülerini ifade ediyor. Bu kadınlardan biri de Kristin Özbey. O bir anne, yazar, şair ve bir memur. Kristin Özbey bugüne kadar dört kitap yazdı: Sağanak Yalnızlık, Şevdank, Sorxêlî, Keştiya Tijî Xem.

Başlangıçta şiirleriyle kadınların renklerini ve seslerini göstermeye çalıştı. İlk kitabı Türkçeydi, daha sonra ana dili Kürtçe yazmaya başladı. Kalbini ve duygu dünyasını bizlerle paylaşan Kristin, Dengbêj kenti Muş'ta doğdu ve daha sonra ailesi Farqîn'e taşındı. Kristin, Farqîn'de doğduğunda babasının ona ünlü bir radyo oyunu karakterinin adını verdiğini, daha sonra devlet memurlarının "bu gavurların adıdır, yazmayalım" diyerek kimliğine "Kibar" adını yazdıklarını anlattı. Ancak Kristin bu ismi kullanmaya devam etti.

'Dilim evimdir'

Kristin ilkokuldan sonra ortaokulu da Farqin'de okudu. Ardından hemşirelik okulundan mezun oldu. 27 yıldır hemşirelik yapıyor. Hemşirelik işinin yanı sıra yazarlık da yapıyor. Kristin, “Önce Türkçe yazıyordum. Sonra Kürtçe yazmak istedim. Çünkü dilim evim gibiydi. Türkçe'de kendimi evimde hissetmiyordum. Yurtdışında gibi hissediyordum. Şimdi Kürtçe yazıyorum ve kendimi evimde hissediyorum” dedi.

Hem anne hem emekçi hem yazar

Şiirin yanı sıra Kristin mizah da yazdı. Mizahi yazıları uzun yıllardır birçok web sitesinde yayınlanıyor. Kristin ayrıca tiyatroda mizahi skeçler de yazdı. 'Ax û Jiyan' adlı mizah dizisinin senaryosunu kaleme aldı. Kristin, kadın yazarların karşılaştığı zorluklara ve güçlüklere dikkat çekerek şunları söyledi: “Fatmagül Berktay'ın da dediği gibi, kadın olmak ve yazmak çok zor. Çünkü sorumluluklarımız çok fazla. Ben de hem anneyim hem de çok zor bir resmi iş yapıyorum. Hem yazıyorum hem de okuyorum. Okumadan yazamam. Bunların hepsini bir arada yürütmek çok zor. İşte bu noktada biz ve erkek yazarlar arasındaki fark ortaya çıkıyor. Yazarken, ev işleri, çocuk bakımı veya diğer görevler arasında hangi arada yazacağımızı veya okumak için ne yapacağımızı düşünüyoruz.”

‘Bu alanda eksik kalıyoruz ve bu alan halen erkeklere açık’

Kristin, bu nedenle kadın yazarların eserlerinin çok değerli olduğunu söyledi ve bu görüşünün nedenini şu sözlerle anlattı: “Kürt kadın yazarlar bu alanda çok yalnızlar, tamamen kendi başlarınalar. Çünkü erkekler birbirlerinin eserlerinden bahsediyor. Erkekler birçok yerde yer alıyor. Kadınların sorumlulukları çok büyük. Erkeklerin sorumlulukları yok, dışarda zaman geçiriyorlar, enerjileri bizimkinden daha çok. Fakat biz, sanki hiç yazmıyoruz ya da yazdıklarımız hiç okunmaya değer görünmüyor. Çünkü onlardan bahsedilmiyor. Özellikle son yıllarda yazan kadınların çalışmalarına ilişkin hiçbir şey söylenmiyor, somut ve iyi bir değerlendirme yapılmıyor. Bu yüzden kadınlar maalesef bu alanda yalnızlar. Bu yüzden bu yük bizim omuzlarımızda. Çünkü omuzlarımızda çok sorumluluk var, bu alanda eksik kalıyoruz ve bu alan hâlen erkekler için açık.”

Sorxêlî: İlk Kürtçe kitabı

Kitaplarından da bahseden Kristin, ilk kitabının Türkçe olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Adı ‘Sağanak Yalnızlık’tı. Sonra Şevdank geldi. Şevdank, Kürtçe şiirlerimden oluşuyordu. Benim için birçok eksikliği olsa da, Kürtçe yayımlanan ilk şiirlerimdi. Sonra ‘Sorxêlî’ geldi. Bir öykü kitabıydı. Kısa öykülerdi. Son kitabım ‘Keştiya Tijî Xem’ de kısa öykülerden oluşuyor. Gençken çoğunlukla erkekler tarafından yazılmış kadın öyküleri okurdum. Bu bana bir eksiklik gibi geliyordu. Bir kadının bakış açısıyla, özellikle de Kürt kadınlarının öykülerini okumak ve bunları Kürtçe yazmak istiyordum. Bu yüzden öykülerimi Kürtçe yazmaya karar verdim.”

‘Kültür kadınlar, anneler ve kız kardeşler aracılığıyla çocuklara aktarılır’

Kürt kadın yazarlar olarak kendi dillerinde yazdıklarını hatırlatan Kristin, ancak Kürtçe kitap okuma oranının çok az olduğunu belirtti. Kristin kadınlara seslenerek şunları söyledi: “Bizim tek bir isteğimiz var. Kürt kadınları, Kürt anneleri, dillerine sahip çıkmalıdır. Evet, Kürt erkekleri de dillerine sahip çıkmalıdır. Ama Kürt kadınları dillerine daha çok sahip çıkmalıdır. Çünkü kültür, kadınlar, anneler ve kız kardeşler aracılığıyla çocuklara aktarılır. Şimdi yazarsak, kimse okumayacak veya kimse bunları bilmeyecek, çünkü boşluğa yazmış olacağız. Kimse bunun olmasını istemez. Bu nedenle, Kürt toplumumuzda ne kadar çok Kürt olursa, Kürt kadınlarının okuma motivasyonu da o kadar artacaktır. Çünkü her yazar okunması için yazar. Okunmayacağını bilirlerse yazmazlar. Tek dileğim, herkesin ana dilini konuşmasıdır.”

Kürt kadınlara çağrı

Dikkatini çok çeken bir konuya da değinen Kristin, şunları söyledi:

“İster (Kurdolojî) Kürt çalışmaları bölümlerinde, ister Avrupa üniversitelerinde veya başka yerlerde olsun, kadınlar hakkında çok az çalışma, eser, öykü ve roman var. Bence bu çoğunlukla kadınların omuzlarında. Kimse benim çalışmalarımdan bahsetmiyor, yayınevim dışında. Ne yazık ki bu da kadınları, kadınların çalışmalarını gizliyor.”

Kristin, “Hikayelerinizden birinde Şivan Perwer’in ‘Xanima Min’ şarkısı geçiyor. Ne demek istediniz?” sorumuza şu şekilde yanıt verdi: “Bu şarkı beni çok etkiledi. Kendi adına konuşmayan bir kadın, ama ben o sözlere müdahale ediyorum, onun için duyduğum acıyı ifade ediyorum ve ne demek istediğimi söylüyorum. Şimdiki nesillere kendi dillerinde yazmalarını tavsiye ediyorum. Evet, çok iyi yazabilirsiniz. Kürt kadınlarında büyük bir potansiyel var. Şimdiki nesiller sadece heyranok bile okusa, geçmişteki kadınlarımızın bu harika şeyleri yazdığını ve hiçbir zaman fırsat bulamadıklarını görecekler. Şimdi birçok fırsat var. Çok iyi eserler üretebilirler. Çok iyi işler yapabilirler.”

‘Modern Kürt kadınları hakkında yazmak istedim’

Öykülerinde hayatın her kesiminden kadınları bir araya getiren Kristin Özbey şöyle konuştu: “Sadece köylerdeki kadınlar, folklorik şeyler yazıldı. Bunu kırmak istedim. Modern Kürt kadınları hakkında yazmak istedim. Çünkü birçok modern Kürt kadını var ve diğer öyküler belli bir seviyede kalacak, bu yüzden bu dönemi yazalım. Çünkü her yazar kendi zamanının tanığıdır. Mücadeleci kadınlar hakkında yazıyorum, çünkü mücadele büyük ölçüde kadınlar tarafından gerçekleştiriliyor, bunun bir tanığı olmalı. Kalıcı bir yazı olmalı. İşçi kadınlar hakkında yazıyorum, memur kadın hakkında yazıyorum, anneler hakkında yazıyorum, bir barış annesi hakkında yazıyorum. Her yönüyle Kürt kadınları hakkında yazmak istiyorum.”