Afganistanlıların Pakistan’da korkunun gölgesinde mültecilik yaşamı
Pakistan’da, Afganistanlı mültecilere dönük baskılar arttı ve sınır dışı edilen mülteci sayısı yaklaşık bir milyona ulaştı. Mültecilerin yaşadığı zorluklar ise bu istatistiklerin ötesinde tam bir insani trajediye dönmüş durumda.
BAHARİN LEHİB
Pakistan- Sovyetler Birliği'nin 1978’de Afganistan’a müdahalesiyle ilk büyük göç dalgası başladı. Afganistan halkı, Avrupa ve Amerika’ya göç edenlerin yanı sıra, en çok komşu ülkelere özellikle İran ve Pakistan’a göç etti. Bu iki ülke, Afganistan’daki savaşın arka cephelerine dönüştü. O zamandan bu yana, özellikle can güvenliği gerekçesiyle insanlar hâlâ bu ülkelere göç etmek zorunda kalıyor.
Afganistanlı mülteciler İran ve Pakistan’a kaçak yollarla ve belgeleri olmadan giriyorlardı. Ülkedeki güvensizlik, işsizlik ve yolsuzluk arttıkça göçler de hız kazandı. Taliban’ın yeniden yönetimi ele geçirmesiyle birlikte, yeni bir göç dalgası başladı. Binlerce Afganistanlı özellikle de muhalif kadınlar, insan hakları aktivistleri, gazeteciler, eski hükümetin güvenlik güçleri ve daha birçok kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
İran ve Pakistan vizelerinin çok pahalı olması nedeniyle pek çok Afganistanlı, bu vizeleri alma imkânına sahip değil ve zorunlu olarak yasa dışı yollarla bu ülkelere giriyor. Bazı mülteciler, Avrupa ya da Amerika’ya geçmek için gidiyor, ancak çoğunluk sadece canlarını kurtarmak için sığınma başvurusu yapıyor.
Mülteciler sınır dışı ediliyor
Son yıllarda, Pakistan ve İran hükümetleri belgesiz mültecilere sürekli baskı uygulayıp sınır dışı etti. Ancak son iki yılda Pakistan, yıllardır bu ülkede yaşayan, hatta Pakistanlılarla evlenmiş ve yasal belgelere sahip olan Afganistanlıları bile sınır dışı etmeye başladı.
Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre; 1 Kasım 2023’ten bu yana 800 binden fazla Afganistanlı Pakistan’dan sınır dışı edildi. Sadece son üç haftada, 100 binden fazla kişi Pakistan’ın çeşitli bölgelerinden zorla çıkarıldı. Bu kişilerin bir kısmı yasal belgelere sahipti.
Uzmanlara göre bu sert uygulamaların nedeni, Pakistan hükümeti ile Taliban arasındaki gerginlik. Bazı yorumcular, Taliban’ın Hindistan’a yakınlaşmasını da bu baskıların sebepleri arasında gösteriyor. Pakistan Dışişleri Bakanı da konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Afganistanlı mültecilerin sınır dışı edilmesinin sebebi, Pakistan Taliban’ına yardım etmeleri ve ülkede artan güvensizliktir.”
akistan’a göç etmek zorunda kalan Afganistanlı Çocuk Hakları Savunucusu Soniya Kerimî, yaşananları ajansımıza anlattı.
Güvenlik tehditleri nedeniyle Afganistan’ı terk etti
Güvenlik nedeni ile ülkesini terk etmek zorunda kaldığını kaydeden Soniya Kerimî, şunları belirtti:
“Turham sınır kapısından, Taliban ve Pakistan polisiyle iş birliği içinde olan bir kaçakçıya para vererek geçtik. Hasta olduğumuz ve tedaviye ihtiyaç duyduğumuz iddiasıyla sınırdan geçebildik. Afganistan’ı terk etmek zorunda kaldık çünkü hayatımız tehlikedeydi. Daha özgür ve güvenli bir yaşam umudumuz vardı. Ama şimdi Pakistan’da adeta bir hapishanede yaşıyoruz. Polis korkusundan dışarı çıkamıyoruz. Zar zor bir ev kiralayabildik. Belgelerimiz olmadığı için bir arkadaşımız bizim adımıza ev kiraladı ve onunla birlikte yaşıyoruz. O da her ay vizesini yenilemek zorunda ve bu onun için çok zor.”
Yasal belgelere sahip olanlar bile zorlanıyor
Soniya Kerimî, Pakistan polisi uygulamalarına ilişkin ise şunları söyledi: “Polis evlere baskın yapıyor, insanları tutukluyor veya Afganistan’a geri gönderiyor ya da yüklü miktarda para alarak serbest bırakıyor.”
“Yasal belgelere sahip olanlar bile kolayca ev ya da iş bulamıyor” diyen Soniya Kerimî, sözlerine şöyle devam ediyor: “İnsanlar sürekli sınır dışı edilme korkusuyla yaşıyor. Göç etmek gerçekten çok zor. Gurbet hayatı ekonomik zorluklar ve sürekli tehdit altında geçiyor.”
Soniya’nın hikâyesi, Afganistanlıların komşu ülkelere zorunlu göçlerinin binlerce acı dolu hikâyesinden sadece biri. Bu hikâyeler; acı, korku, adaletsizlik ve belirsizlikle örülmüş. Uluslararası toplum bu insani krize büyük ölçüde sessiz kalırken, Afganistanlı mülteciler hâlâ korumasız ve tehdit altında yaşamlarını sürdürüyor. Ama yine de içlerinde bir umut var. O da daha güvenli, özgür ve insanca bir yaşam umudu.