Afganistanlı kadınlardan mektup: Emperyalist müdahaleler özgürlük değil, yıkım getirir

Afganistanlı üç kadın aktivist, İranlı kadınlara hitaben kaleme aldıkları mektupta, “Afganistan’da yaşananlar bize gösterdi ki, emperyalist müdahaleler özgürlük değil, yıkım getirir. Biz kadınlar birlikte direnirsek kazanacağız” çağrısında bulundular.

Haber Merkezi– Üç Afganistanlı kadın aktivist, Saime Sultani, Helen Ferman ve Mezhda Mehrgan, İranlı kadınlara hitaben bir açık mektup kaleme alarak, İran İslam Cumhuriyeti'nin yıkılması gerektiğini; ancak bu yıkımın dış müdahaleyle değil, kadınların ve halkın ortak direnişiyle gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Aktivistler, Afganistan’da yaşanan acı tecrübeleri hatırlatarak, İran’daki kadın mücadelesine desteklerini bildirdi ve ortak bölgesel kadın dayanışmasının önemine dikkat çekti.

‘Bu mektubu zaferi kutlamak için yazmak isterdik’

Mektubun girişinde aktivistler, bu mektubu aslında İranlı kadınların zaferini kutlamak amacıyla yazmayı umduklarını ifade ederek, şöyle dediler:

“Jin, jiyan azadî” hareketi başladığında, yakın gelecekte İran’daki kadınların kadın düşmanı rejime karşı zafer kazanacağını ve bu zaferi neşeyle kutlayacağımızı düşünüyorduk. Fakat bugün, Cumhuriyet’in hâlâ ayakta olduğunu, baskıların sürdüğünü, kadınların özgürlüğüne ulaşamadığını görmenin derin hüznüyle bu mektubu yazıyoruz.”

‘Bu rejim kadınların mücadelesiyle yıkılmalı, emperyalistlerin füzeleriyle değil’

Aktivistler, İran devletinin çöküşünün, emperyalist devletlerin müdahalesiyle değil, İranlı kadınların uzun yıllardır sürdürdüğü onurlu direnişiyle gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı. Afganistan örneği hatırlatılan mektupta şöyle denildi:

“Bu rejim, kadınların ayakları altında toprağa gömülmeliydi; ABD ya da İsrail gibi devletlerin füzeleriyle değil. Bu şeref, Zeyneb Celaliyan’a, Sepide Koliân’a, Leila Hüseyinzade’ye, Golrokh Iraei’ye ve binlerce isimsiz kadına ait olmalıydı. Onlar, ellerinde silah olmadan, sadece kararlılık ve cesaretle bu rejimi sarsmayı başardılar.”

Mektupta, İran İslam Cumhuriyeti’nin kadınlara, çocuklara, işçilere, göçmenlere ve Kürt kolberlere yönelik baskılarına da yer verildi. Bu nedenle rejimin sona ermesinin İran’daki kadınların uzun soluklu mücadelesinin doğal sonucu olması gerektiği belirtildi.

‘Afganistan örneği bir uyarıdır’

Üç kadın, ABD ve müttefiklerinin Afganistan’a “kadın özgürlüğü” ve “demokrasi” vaatleriyle giriş yaptığını, ancak 20 yılın sonunda kadınları tekrar Taliban’a teslim ettiğini hatırlattı. Bu durumun emperyalist müdahalelerin özgürlük getirmediğinin en somut kanıtı olduğunu vurgulayarak mektupta şu ifadelere yer verdi:

“Kadınların özgürlüğü hiçbir zaman emperyalist devletlerin tanklarıyla, füzeleriyle, bombardımanlarıyla gelmedi. Tersine, bu savaşlar kadınlara sadece yıkım, yoksulluk, göç ve şiddet getirdi. Afganistan’daki kadınlar, bu gerçeğin yaşayan tanıklarıdır.”

‘Bu savaşlar erkek egemenliğin ve kapitalist sistemin kâr savaşıdır’

Mektubun bir diğer önemli kısmında, İran ve İsrail arasında tırmanan gerilimler ile genel olarak bölgede yaşanan savaşların, kadınların haklarını savunma iddiası taşımadığı belirtildi. Aktivistlere göre bu savaşlar, erkek egemen kapitalist sistemin çıkar çatışmalarının bir ürünüdür.

Mektupta, “Bu savaşlar ne İran halkının özgürlüğü içindir ne de İsrail ya da ABD halklarının güvenliği için… Bunlar, erkek egemen, kapitalist sistemin, savaş ve silah satışları üzerinden kâr sağlamak için yürüttüğü kanlı projelerdir. Aynı zamanda, halkların özgürlük mücadelelerini bastırmak için birer araçtır” diye belirtildi.

‘Yalnız değilsiniz, biz yanınızdayız’

Aktivist kadınlar, İranlı kadınların yaşadığı hayal kırıklığını ve öfkeyi paylaştıklarını belirterek, onların yalnız olmadığını şu sözlerle ifade etti:

“Biz Afganistanlı kadınlar, göçü, sürgünü, savaşın acısını iyi biliriz. Ama şunu bilin ki, her İranlı kadının mücadelesinde bizim kalbimiz de atar. Savaşın, şiddetin, patriyarkanın karşısında biz yanınızdayız. Sizinle birlikte olduğumuzu unutmayın. Bizi birleştiren sadece acı değil; özgürlük düşüdür.”

‘Mücadele sürecek, son nefesimize kadar’

Mektup, kadınların kararlılığına dair güçlü bir çağrıyla sona erdi:

“Evet, biz mücadele etmeye devam edeceğiz. Sadece bugün için değil; gelecek nesiller için… Kadınların bir kez daha ölümle yaşam arasında seçim yapmak zorunda kalmaması için, bu karanlığı hep birlikte yıkacağız. Gerekirse canımız pahasına, ama bu mücadele bizimdir ve biz kazanacağız!”