İsrail- İran gerilimi nereye evrilecek?
İsrail ve İran arasındaki gerilim karşılıklı saldırılarla yükselirken, saldırıların hedefi ve olası sonuçları ile ilgili farklı senaryolar konuşuluyor.

SARYA DENİZ
Haber Merkezi- İsrail, 13 Haziran’da nükleer programı hedef aldığını açıklayarak İran’a yönelik saldırılar başlattı. Tüm dünyanın canlı yayınlarda kaygıyla izlediği saldırılar karşılıklı tırmanarak devam ediyor.
Bu noktaya nasıl gelindi? Bölge ve dünya için saldırıların anlamı ne? Saldırıların sonuçları nasıl olur ve ne kadar sürdürülebilir? Saldırıya verilen küresel tepkiler ne anlama geliyor? Bu ve daha fazla soru masadayken, esasen tüm yorumcular sürecin nasıl ve ne şekilde ilerleyeceğine belirsizlikle bakıyor. Ortadoğu’da gelişen bu yeni sürecin nereye evrileceği merak konusuyken konuyla ilgili ise birçok senaryo konuşuluyor.
‘Savaş ilanı’
İsrail ordusunun, "nükleer silah üretimini önleme" iddiasıyla İran'a "Yükselen Aslan Operasyonu" adını verdiği hava saldırısı ile başlayan süreç karşılıklı saldırılarla devam ediyor. İran devlet medyası saldırıların ilk gününde Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin de arasında olduğu 20 üst düzey yetkilinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bu kişilerin bulundukları yerlerin direkt hedef alınarak öldürülmeleri ülkedeki istihbarat zaafı tartışmalarını alevlendirdi ve aslında İsrail’in uzun zamandan beri bu saldırı hazırlığını ayrıntılı bir şekilde yaptığı yönünde yorumlandı. İran saldırılardan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada İsrail’in tutumunu ‘savaş ilanı’ saydığını duyurdu. İran savaş ilanı açıklamasının hemen ardından karşı saldırılarına başladı.
İran’ın nükleer programı neydi? Nükleer gücü ne ölçüde?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "Yükselen Aslan Harekatı" adı verilen saldırıların "İsrail'in varlığına yönelik İran tehdidini geri püskürtmeyi amaçlayan hedefli bir askeri operasyon" olduğunu söyledi ve "İran son aylarda daha önce hiç atmamış olduğu adımları atarak, zenginleştirilmiş uranyumu silah haline getirmeye çalışıyor. Durdurulmazsa, İran çok kısa bir sürede nükleer silah üretebilir” iddialarında bulundu. İsrail, İran'da, ülkenin nükleer tesislerini de hedef alan saldırılar gerçekleştirdi.
İran medyası, Natanz ve Arak tesislerinin bu saldırıların hedefleri arasında olduğunu yazdı. İsrail’in İran’da Fordo ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef aldığı belirtildi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Başkanı Rafael Grossi, İranlı yetkililerin Fordo, İsfahan ve kısmen Natanz’daki tesislerin zarar gördüğünü bildirdiğini söyledi. Tesislerde kimyasal ve radyoaktif sızıntılar olduğu ancak durumun şu an için “kontrol altında” olduğu açıklandı.
Natanz ve nükleer tesisler
Natanz, İran'ın en büyük uranyum zenginleştirme tesisi olarak biliniyor. Tahran'ın yaklaşık 250 kilometre güneyinde yer alan tesis Yakıt Zenginleştirme Pilot Tesisi (PFEP) ve hava saldırılarına dayanacak şekilde yer altında inşa edilen Ana Yakıt Zenginleştirme Tesisi (FEP) şeklinde iki bölümden oluşuyor. Bu tesisin olası bir saldırıda ne ölçüde zarar göreceği yıllardır tartışma konusuydu. İran 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma kapsamında, uranyum zenginleştirmesini yüzde 3.67 ile sınırlandırmayı kabul etmişti ama ABD’nin 2018'de, Donald Trump yönetiminde anlaşmadan çekilmesinin ardından İran daha yüksek seviyelerde uranyum zenginleştirmeye başladı ve sonunda yüzde 60 seviyelerine ulaştı. Nükleer silahlar için uranyum zenginleştirme eşiği yüzde 90 olarak biliniyor. Natanz, 2021 yılında İran'ın İsrail'i suçladığı bir patlama da dahil olmak üzere çeşitli siber saldırı ve sabotajların hedefi olmuştu.
Korum altındaki tesisler
Fordo Yakıt Zenginleştirme Tesisi, Tahran'ın yaklaşık 160 kilometre güneyinde, Kum yakınlarında yer alan, yüksek düzeyde korunan bir yeraltı uranyum zenginleştirme merkezi olarak biliniyor. Bir dağın derinliklerindeki tesisin gizli inşası 2009 yılında ortaya çıkmış ve İran'ın nükleer çalışmaları konusunda uluslararası endişeleri artırmıştı. Bu tesis yüksek koruma altında tutuluyor.
Eskiden Arak Ağır Su Reaktörü olarak bilinen Hantap reaktörü, Merkezi eyaletindeki Hantap şehri yakınlarında bulunan bir İran nükleer tesisi. Aslında bir araştırma reaktörü olarak tasarlanan tesis, nükleer silah yapımında kullanılabilecek plütonyum üretme potansiyeline sahip. İsfahan tesisi ise ülkede uranyumu reaktör yakıtı ve zenginleştirme için gerekli formlara dönüştürmeye odaklanan nükleer programının bir parçası. Buşehr Nükleer Enerji Santrali İran'ın tek nükleer enerji santrali olup Buşehr'in güneyinde, Basra Körfezi kıyısında bulunuyor. Tesis 2011 yılında faaliyete geçti ve Rusya tarafından tedarik edilen uranyumu kullanıyor.
Tahran Araştırma Reaktörü, tıbbi izotopların araştırılması ve üretimi için kullanılan küçük bir tesis şeklinde tanımlanıyor. Tahran'ın güneydoğusunda yer alan Parçin ise Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın önceki raporlarına göre; İran'ın nükleer programının olası bir askeri boyutu olduğundan şüphelenilen gizli bir askeri tesis olarak biliniyor. İranlı yetkililer burada nükleer faaliyet olduğu iddiasını reddediyor.
ABD'nin tepkisi ne oldu?
Saldırıların ardından İsrailli yetkili saldırılar konusunda Washington ile koordine olduğunu belirtse de ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, bir ilgilerinin olmadığını ve herhangi bir yardımda bulunmadıklarını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump ise, “Bir sonraki planlanmış saldırılar daha da acımasız olacak" dedi. Analistlere göre İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının gelecek günlerde de sürebilir. Saldırılar sadece nükleer programını değil İran'ın hava savunma sistemlerini de hedef alıyor. Bu durum tek başına saldırıların devam edeceğinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Saldırıların nükleer tesisler yerine yeni bir projenin parçası olarak vurulduğu yorumların ana gündemi.
Bugüne nasıl gelindi?
ABD ve İran yetkilileri arasında Nisan ayından bu yana İran'ın nükleer programıyla ilgili kimi görüşmeler yapılıyordu. Bu görüşmelerin sonuncusunun 15 Haziran'da Umman'da yapılacağı 12 Haziran Perşembe günü teyit edilmişti. ABD Başkanı Donald Trump, daha önce İran ile bir anlaşmaya yakın olduklarını açıklamıştı. Trump, İsrail'e İran’a saldırmama çağrısında da bulunmuştu. Irak'taki ABD büyükelçiliğindeki çalışanlar ve yakınları 11 Haziran'da İran ile artan gerilimin ardından tahliye edilmişti. Trump "iyi bir anlaşmaya oldukça yakınız" derken İsrail'in İran'a olası saldırısının "her şeyi bozabileceğini" de savunmuştu. Ancak 12 Haziran’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran'ın nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik yükümlülüklerini ihlal ettiğini açıkladı. İran raporun İsrail tarafından sağlanan "sahte belgelere" dayandığını belirtse de Pentagon yetkilileri İran'ın nükleer silah üretmeye doğru ilerlediğine dair "birçok belirti" olduğuna inandıklarını ifade etmişti.
Hedefte rejim değişikliği var mı?
Öte yandan nükleer programlar bir yana yapılan açıklamalarda İran rejiminin halka yönelik tutumu da bu saldırılarla birlikte konuşuluyor. Halkın rejimin baskılarından kurtulması bu saldırıların başka bir ayağı olarak ifade ediliyor. İşte tam da bu noktada “İsrail, İran'da rejim değişikliği hedefliyor olabilir mi” sorusu gündeme geliyor. Kimilerine göre Binyamin Netanyahu'nun daha geniş bir hedefi var; o da Tahran'da rejim değişikliği. Zira Cuma akşamı yapılan açıklamada "İran halkının, şeytani ve baskıcı rejimden kurtulması için ayağa kalkarak bayrağı ve tarihi mirası etrafında birleşmesinin zamanı geldi" ifadelerine yer verilmişti. İsrail'in saldırısı İran yönetimi için gerçek bir tehdit şeklinde yorumlanıyor. Saldırıların olası bir sonucu rejimin çökmesi ve İran'ın kaosa sürüklenmesi olabilir. Ancak burada da çoklu bir muhalif ağa sahip olan ülkede kimin yönetime geleceği konuşuluyor. İran’da ‘Jin,Jiyan,azadi’ ayaklanmasıyla geniş kitleleri temsil eden eylemler düzenlenmişti. Bu eylemlerde yine geniş ittifaklara gidildi denilebilir. İran ile ilgili birçok senaryo gelişebilir. Bu konuda birçok senaryon dile getiriliyor.
Nasıl ve nereye evrilecek?
İsrail’in İran’a saldırılarında küresel bir krizin tetikleneceği yorumunda bulunan uzmanlar, özellikle dünya ekonomisinin bu saldırılardan etkileneceği uyarısında bulunuyor. Özellikle Hürmüz Boğazı'nın kapanması ihtimali piyasalarda endişeye yol açtı. İran’ın nükleer silahlanmayla bir güç olma çabasının İsrail’i tetiklemesinin yanı sıra iki ülkenin de birer vekil güç olarak karşılıklı saldırılarda bulunduğu yorumları da az değil. ABD ve Çin’e işaret edilirken saldırıların Ortadoğu’da bir paylaşımın ayağını oluşturduğu düşünülüyor. Sürecin nasıl ve neye evrileceği ve hangi adımlarla sönümleneceği ise masada yanıtlanmayı bekleyen sorular olarak duruyor.