Etnik kırım ile birlikte cins kırımı
Dosyamızın son gününde Kürt kadınların yaşadıklarını ayrı bir başlıkta ele almak istedik. Çünkü Kürt kadınları yüzyıllardır etnik kimlik ve cinsel kimlik olarak iki yönlü kesintisiz saldırılara maruz kalıyor. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada devletler hem kendi elleriyle hem de destekledikleri gruplar aracılığıyla sadece geçmişte değil hala, bugün kadınların cellatları olmaya devam ediyor. Öz savunmalarını oluşturan kadınlar, tüm dünya kadınlarına örgütlenmeleri ile ilham oluyor.
Haber Merkezi- Kadınlar açısından savaş suçlarını ispatlamak ve gerçeği ortaya çıkarmak her zaman zor oldu. Gerçek tüm dünyanın gözleri önünde yaşansa da etnik ve cins kırımını devletler görmezden gelmeyi tercih etti.
İşgaller sırasında yerinden yurdundan koparılarak başka ülkelere götürülen ve pazarlanan kadınların sayısı hiçbir zaman net olarak bilinemedi. Devletler uluslararası sözleşmelere imza atsalar da bu sözleşmelerin bağlayıcılığı her zaman tartışıldı. Mesele kadınlar olunca yaşanan insanlık suçları da cezasızlıkla sonuçlandı. Bugün adı konulmasa da Ortadoğu topraklarında yıllardır sürdürülen bir Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyor. Suriye’den dünya ülkelerine yayılan göç yolları, bu yollara varamadan öldürülen kadınlar, kimliklerinden dolayı namlunun ucunda olanlar…
Osmanlı’nın Kürtlere ilk kıyımı
Kürt kadınların yaşadıklarına Koçgiri’den başlayalım. Osmanlı Devleti’nin halklara yönelik saldırı politikalarının Kürtlere karşı ilk uygulandığı yer Koçgiri. Köyler yakılıp yıkıldı, binlerce kişi katledildi. Kürtlerin direnişini örgütleyen kadın komutanın adı Zarife’ydi. İlk Kürt kadın komutanlarından olan Zarife, katliamdan sağ kurtularak Dersim’de direniş örgütledi.
Dersim’de imha saldırıları
Dersim hala kanayan bir yara. Bin yıllardır, kendi kültürü ve inancı ile varolan Dersim’e 1937 yılında topyekün imha saldırıları başlatıldı. 70 bin insan katledildi. Binlerce kadının askerlerin tecavüz saldırılarından kurtulmak için uçurumlardan kendini attığı anlatıldı. Kız çocukları ailelerinden koparılarak, Türk ailelerin yanına evlatlık verildi. Ve bu çocukların sayıları yüzlerle ifade edildi.
Zilan Deresi
Zilan Katliamı'nda en az 15 bin insan yaşamını yitirdi. Zilan Deresi'nde yüzlerce genç kadının tecavüz edilip öldürüldüğü, yüzlercesinin de arabalara bindirilip götürüldüğü belirtiliyor. Bu kadınların akibeti ve sayıları hiçbir zaman öğrenilemedi.
Kürdistan coğrafyasında yaşanan bu kıyım hala devam ediyor. Fiziki soykırım ile birlikte siyasi soykırım da günümüzde sürdürülen bir devlet politikası. Kürtler’in dilleri, kültürleri ve varlıkları üzerindeki bu soykırım politikalarına karşı direnişleri sürüyor. İşkencede katledilen, tecavüze uğrayan, kaybettirilen ve çıplak bedenleri teşhir edilen binlerce olay hala aydınlatılmayı bekliyor.
Enfal’de 7000 insan katledildi
Kürtlere yönelik vahşi uygulamaların en korkunçlarından biri 1986-1988 yılları arasında yaşandı. Irak'ta Saddam Hüseyin'in emri ile Halepçe Katliamı’nda katledilen 7000 kişi de dahil olmak üzere Enfal Harekatı’nda yaklaşık 182 bin Kürt öldürüldü. Enfal’le ailelerinden koparılan yüzlerce kadının akıbeti hala bilinmiyor. Irak askeri kaynakları tarafından Irak Devlet Başkanlığı'na yazılan gizli ibareli bir belgede kadınların Arap ülkelerine fuhuş sektöründe çalıştırılmak üzere gönderildiği yazılıyordu.
Suriye’de veriler hala bilinmiyor
Bugüne gelindiğinde Suriye’de yaşananlar korkunç boyutlarda. Ne yazık ki kadınların yaşadıkları ile ilgili veri bulmak da çok olası değil. 2011 yılından bu yana yaşanan çatışmalarda Suriye rejimi ve paramiliter çetelerin savaş suçları her geçen gün daha da büyüyor. Birleşmiş Milletler, 2018’de yayınladığı bir raporda; ülkede süren iç savaşta binlerce kadın ve kız çocuğuna tecavüz ettiğini duyurdu. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, yine 2018 itibarıyla 106 bini sivil 353 bin 900 kişinin ölümünü belgeledi. Kuruluş 100 bin kişinin ölümünün belgelenmediğini tahmin ediyor. Öldürülenlerin yüzde 40’ı kadın ve çocuklar. Savaş nedeniyle en az 6,1 milyon Suriyeli ülke içinde evlerinden oldu, 5,6 milyon kişi de ülke dışına kaçtı. Mülteci durumuna düşen Suriyelilerin yarısını kadınlar oluşturuyor.
Şengal’de kadınları yine kadınlar kurtardı
Ortadoğu’da savaş, DAİŞ ve cihatçı gruplar tarafından sürdürülüyor. Sistematik bir yok etme hareketine karşı Kürt kadınlar sistematik örgütlü bir direniş sergiliyor. DAİŞ denilen yapılanma 2014’ün Haziran ayında Musul’u işgal etti. Ardından Mezopotamya’nın kadim inançlarından Ezidi Kürtlerin yaşadığı Şengal’i işgal etti. Yerel güçlerin kaçmasıyla 3 Ağustos 2014’te işgal edilen Şengal’de erkekler köy köy kurşuna dizildi. Kız çocukları ve kadınlar ise esir alındı. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu’nun verilerine göre 7000 kadın ve kız çocuğu DAİŞ tarafından kaçırıldı. Bu kadınlardan birçoğunun akıbeti henüz bilinmiyor.
Ezidi kadınları kurtarmak için Şengal’e ilk gelenler YJA Star ve HPG savaşçılarıydı. Ezidi kadınlar kendi özsavunmalarını oluşturdu. Ezidi kadınlar, direnişleri ile Şengal’i DAİŞ’lilerden kurtardı.
Rojava’da kadın devrimi
Rojava’da bir kadın devrimi gerçekleştirildi. Kadınların oluşturduğu öz savunma gücü Kadın Savunma Birlikleri 4 Nisan 2013’te kuruluşunu ilan etti. El Kaide menşeili El Nusra isimli cihadist örgütün Rojava’ya yönelik saldırıları öz savunma güçleri tarafından yenilgiye uğratıldı. DAİŞ’in Şengal’den sonra saldırıya geçtiği bir başka yer ise Rojava’ydı. DAİŞ, Ekim 2014’te Rojava kantonlarından Kobane’ye saldırdı. Binlerce kadını öz savunma gücü olarak bünyesinde taşıyan YPJ, Minbic, Tabqa ve Rakka ve Derazor’da DAİŞ’e karşı savaşarak, bu kentlerin kurtarılmasında aktif rol aldı.
Efrîn’de kadınlar hedefe alındı
Türkiye devleti 20 Ocak 2018’de Rojava kantonlarından Efrîn’e saldırdı. Bu saldırı sırasında cihatçı gruplar YPJ savaşçısı Barin Kobane’yi katletti. Barin Kobane’nin cansız bedenine yapılan işkence de sosyal medya hesaplarından izletildi. Çok sayıda kız çocuğu kaçırıldı. Kadınlar tecavüze uğradı.
Efrîn İnsan Hakları Örgütü, 29 Ocak günü Kuzey Doğu Suriye’de gerçekleştirmiş olduğu çalıştayda Türkiye devleti ve desteklediği paramiliter güçler eliyle son üç yıl içerisinde yaşanan olayları kapsamlı bir rapor halinde kamuoyuna açıkladı. Raporda Kürt halkına yönelik olarak etnik ve kültürel soykırımla birlikte demografik değişimin de yaşandığına dikkat çekilirek son üç yılın verileri paylaşıldı. Bombardıman sonucu 303’ü çocuk ve 213’ü kadın olmak üzere 696’dan fazla sivil yaralandı. 2019 yılında insan kaçırma ve fidye isteme olaylarının sayısı 6 bini aştı. Kadınlar ve çocukların kaçırılıp onlara işkence edilmesinin ardından görüntüleri ailelerine yollandı ve fidye istendi. 2018 yılından 2019 yılına kadar 40 kadın katledildi, 128 kadın yaralandı, küçük yaşlardaki 60 kız çocuğu tecavüze uğradı.
Serekaniye/ Girê Spî
9 Ekim 2019’da ‘Suriye Milli Ordusu’ (SMO) Rojava’nın Serekaniye ve Girê Spî kentlerine yönelik işgal saldırıları başlattı. Yine hedef kadınlardı. 12 Ekim’de Suriye Gelecek Partisi Eşbaşkanı Hevrin Xelef M4 karayolu üzerinde aracından indirilerek katledildi. Katliam sosyal medya hesaplarından yayınlandı. YPJ savaşçısı Amara Renas’ın cansız bedenine 26 Ekim’de işkence edildiği kameralara yansıdı. Girê Spî’nin köylerinden birçok kadın kaçırıldı. Ayrıca kentte kadınları zorla kara çarşaf giydirildiği öğrenildi.
Erkek egemenlikli ulus devlet yapılanlamaları savaş ve çatışmalarla, kaos ile temellerini attığı sistemin ömrünü uzatmayı hedefliyor. Ezilen halklar, etnik ve dini yapılar, en çok da kadınlar totaliter, diktatör, faşist, militarist ve şoven gerici erkek egemenlikli yapıların hedefinde oldular. Kuşkusuz buna karşı da süregelen bir direniş hep oldu. Dünyanın birçok ülkesinde varolma ve özgürüğünü garanti altına alma adına yükselen direnişlerin 21’inci yüzyılda kadınların öncülük ettiği evrensel ve birleşik bir mücadeleyle başarıya ulaşacağının da nuveleri görülüyor. Ortadoğu coğrafyasında yaşayan mevcut halklar arasında öz savunmasını oluşturarak, siyasal, toplumsal alanda örgütlülüğünü genişleterek erkek egemenlikli gerici sistem ve onun zihniyeti yapılanmasını değiştirebilecek potansiyele sahip gücün de Kürt kadınları olduğu aşikardır.