İranlı kadınlar tarihte büyük bir direniş gösterdi (13)

Edebiyat dünyasında İranlı kadınlar

Cariya Dinar’dan Füruğ Ferruhzad’a, Simin Danişvar’dan Zoya Pirzad’a, Jîla Huseynî’den Azar Nafisi’ye kadar çok sayıda İranlı kadın yazarın eserleri dünden bugüne edebiyat dünyasına ışık tutmaya devam ediyor.

MALVA MİHEMED

Haber Merkezi - İranlı kadın yazar ve şairler, kurulan ilk uygarlıklardan günümüze toplumlarının mirasını her türlü sanat argümanı ile nesillerden nesillere aktarılmasında büyük katkıda bulundular. Yeri geldi İranlı kadınlar kültür ve sanatın ilerleyişinde temel taşların oturtulmasında rol sahibi oldular, yeri geldi harcını kardılar ama illa toplum hafızasının kültürel dokularının aktarılması, işlenmesinde rol sahibi oldular. Edebiyat ve edebiyat içerisinde de şiirde önemli bir ön plana çıkış İranlı kadınlarda gözlemleyebiliyoruz. Kainatın ilk şiir yazıcılarının kadın olduğundan da hareket edecek olursak, kadınlar toplumun hangi konumunda olurlarsa olsunlar dönemlerinin şairleri arasında parmakla gösterilir bir konumda yer aldı.

Kadınlar sanat eğitimi aldı

İran topraklarında Abbasi Halifeliği döneminde güzel sanatlardan şiir ve sözlü şiir ya da şarkı söyleme dallarında kadınlar isimlerinden epeyce söz ettirmiştir. Sarayda çalışan kadınlardan cariyelere, el işlemeleri, şarkı söylemek ve enstrüman çalmak gibi eğitimler verilirdi. Sadece sarayın çatısı altında kendisini geliştirebilen bu kadınlar öğrendikleri zanaatlarını ardından sanata dönüştürdü ancak bu sarayın dışına taşmadı. Bunlardan biri olan “Cariya Dinar” da dönemin ünlü şairlerinin şiirlerini besteleyerek söylemiştir. Şairler ve aydınlar kaleme aldıkları şiirleri ondan dinlemek için saraya giderdi. “Kitab al-Aghani” isimli 20 ciltlik “Şarkılar Kitabı”nda da Cariya Dinar’ın ismi geçerken, kitapta aynı zamanda dönemin şiir, şarkı ve edebiyat ile ilginelen, ön plana çıkan çok sayıda kadına da yer verilmiştir. Elbette kadınlar yalnızca aşk şiirleri ve şarkılar dile getirmedi, hiciv, ağıt, övgü, doğa ve kadınların yaşamlarını anlatan eserlerde ortaya çıkartılar.

Vis ve Rāmin’de kadınlar ana karakter konumunda

Günümüze kadar gelen Ferhat-Şirin, Romeo-Juliet, Mem û Zîn’in bir de Farsça versiyonu olan Vis ve Rāmin’in yazarı Fakhruddin As'ad Gurgani, İran edebiyatında ve şiirinde kadının imajını da oluşturmaya çalışmıştır. Konusunun ilk yazılı örneklerinden biri olmuştur bu çalışma. Dönemin yazınsal eserlerinde kadın ana karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Cesur, bağımsız bir tabloda kadın imajı vardır karşımızda demek yanlış olmaz. Dünyanın neredeyse tüm dillerinde bilinen, okunan ve günümüze gelen Binbir Gece Masalları’nın ana karakterlerinden biri olan Şehrâzâd, efsanevî Fars prensesi masalın anlatıcısıdır. 

20’nci yüzyılda yüzlerce kadının kitabı basıldı

Kadınların edebiyat alanında gelişmelerinden feminist yazımın kendisini hissettirmesine, ülkeden dünyaya kadınların edebiyat sahasındaki etkisi tartışmasız önemli bir husustur. Füruğ Ferruhzad, Jîla Huseynî, Simin Danshor gibi adını anacağımız çok sayıda kadın yazar, şair, romancı hem yaşadıkları yüzyıla hem de kendilerinden sonra gelen kadın edebiyatçılara ve edebiyat dünyasına tesir yapacak ürünler ortaya koymuşlardır. 20’nci yüzyılın İranlı kadın yazarları  yaşadıkları dönemin tablosunu ortaya koyarken, aynı zamanda politik duruşları ile de örnek sergilemiş isimler olarak da ön plana çıkmışlar. Yalnızca yazan, ürün veren bir pozisyonda değil aynı zamanda yazarak kadın sorunlarını tartışmayı, yazarak kadın sorunlarının çözümünün ortaya konmasının da önünü açmak istemişlerdir. 20’nci yüzyılın başlarında İran’da kadın yazarların yüzlerce kitapları basılmış, yaygın şekilde dağıtılmış ve bu da kendisiyle bir dalgaya neden olmuştur. İran’da feminist hareketin gelişmesini de etkilemiştir.

İran’ın ilk roman yazarı: Simin Danişvar

Simin Danişvar, İran’da ilk roman yazarı kadın olarak tarihe adını yazdırırken, akademisyen, romancı, kurgu yazarı ve çevirmenlik de yaptı. 28 Nisan 1921 - 8 Mart 2012 tarihleri arasında yaşamını sürdüren Simin Danişvar, 1935 yılında edebiyat dünyasına henüz 8’inci sınıf öğrencisi iken atıldı. Adına birçok ilk oldu; 1948'de Farsça kısa öykü koleksiyonu, İranlı bir kadın tarafından yayınlanan ilk kitaptı. İranlı bir kadının ilk romanı Savuşun'dur ayrıca “Siyâvaş'ın Yas Tutanları" ismi ile de anılır roman, en çok satılan kitaplar arasında da yerini almıştır. Beş öykü ve iki otobiyografik çalışmadan oluşan “Daneshvar's Playhouse” , İranlı bir kadın yazar tarafından çevrilmiş öykülerin ilk cildidir. İran Yazarlar Birliği’nin başkanlığını da yapmıştır Simin Danişvar.

Yazarın eserleri

Simin Danişvar’ın eserleri arasında ilki olan “Savuşun”, Seçim (Entekhâb), Gezici Üçleme (Sargardani), Dolaşan Island (Jazire-ye Sargardāni), Gezici Cameleer (Sāreban-e Sargardān) eserleri yayınlanmıştır. Gezici Dağ (Kuh-e Sargardān) eseri ise hiç yayınlanmamıştır. Kısa öykü kitapları da kaleme alan yazar, Söndürülmüş Ateş (Atash-e Khamoosh-1948), Cennet Gibi Bir Şehir (Shahri Chun Behesht-1961), Kime Merhaba Diyeyim? (Ki Salaam Konam mı?-1980) yer alır. İran’ın en önemli çevirmenleri arasında işaret edilen Simin Danişvar, Silahlar ve Adam, George Bernard Shaw (1949), Anton Çehov tarafından "Düşmanlar" (1949), Arthur Schnitzler tarafından Beatrice (1953), Nathaniel Hawthorne tarafından yazılan Kızıl Mektup (1954), İnsan Komedi tarafından William Saroyan (1954), Cry, Sevgili Ülke tarafından Alan Paton (1972), Vişne Bahçesi , Anton Çehov (2003), Alberto Moravia ve Ryūnosuke Akutagawa'nın eserlerini Farçaya kazandırmıştır.

Tarihe adını yazdıran şair: Füruğ Ferruhzad

İran’dan dünyaya edebiyatta büyük bir isim olarak adını yazdıran ve 20’nci yüzyılın İran’ında yetişmiş en önemli şairlerden Füruğ Ferruhzad, kısa ömründe büyük bir esin kaynağı olan kadın yazımında karşımıza çıkan isimlerden biridir. İlk kitabı Tutsak (Esir) 1952 yılında Tahran’da yayınlandı ardından ise Duvar (1957), İsyan (1959), Yeniden Doğuş (1964), İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (Bu kitabı tamamlayamadan 1967'de yaşamını yitirir) Şiir yazımının yanı sıra yönetmenlik koltuğuna da oturan Füruğ Ferruhzad, 1962 yılında yaptığı belgeselle İtalya Belgesel Film Festivali'nde birincilik ödülüne layık görüldü yine 1963 yılında “Kara Ev” filmiyle İranlı cüzzam hastalarının yaşamını beyaz perdeye taşır ve Almanya'daki Oberhausen Film Festivali'nde en iyi film ödülünü kazanır.

Zoya Pirzad’ın eserleri birçok dile çevrildi

Yeni nesil yazarların yolunu aydınlatan, edebiyatındaki içerikle politik açıklığı yakalamaya çalıştığını sık sık paylaşan Zoya Pirzad, 1952 yılında Abadan’da dünyaya geldi. Ermeni-İrani bir kökene sahip olan Zoya Pirzad, Tahran’da büyüdü. Çeşitli gazetelerde çıkan yazıları sayesinde de epey üne kavuştu. Zoya Pirzad'ın eserleri Almanca, Yunanca, İtalyanca, Lehçe, İspanyolca ve Türkçe dillerine de çevrilerek bu ülkelerde yayınlandı. “Işıkları Ben Söndürürüm” isimli kitabının çevrildiği dillerde baskıları halen yapılmaktadır. Kitabı, ülkesinde “En iyi Roman” ödülünü alırken, Fransa'nın Chevalier of Legion of Honor ödülünü alan en son İranlı oldu.

Sürgünden kadın edebiyatı örneği: Tahran’da Lolita Okumak    

Azar Nafisi, 1948 yılında dünyaya gelir. İran asıllı ABD’li yazardır. Entellektüel bir aile çevresinde büyüyen Azar Nafisi, 1981 yılında üniversiteden zorunlu başörütsünü kabul etmediği için atılır. “Liberalleşme yılları” olarak isimlendirilen yıllarda ise tekrar üniversite kariyerine dönerken, Allame Tabataba'I Üniversitesi'nde ders vermeye başlar, istifa yetkisi elinden alındığı için işinden atılması için kendisi üniversiteye giderek ders vermeyi reddeder. Bunun yerine evinde genç kadınları bir araya getirerek düzenli toplantılar gerçekleştirir. Dünyaca tanınan “Tahran’da Lolita Okumak” isimli kitabı aylarca yayınlandığı ülkelerde “en çok satanlar” listelerinde kaldı. Azar Nafisi’nin kitabında yer verdikleri ise İran İslam Cumhuriyeti’nde kadın olma deneyimleri diye özetlenebilinir. Azar Nafisi akademik kariyerine ve kitaplarını yazmaya devam etmektedir. Azar Nafisi’nin ardından İranlı ve sürgün kadınlar kaleme daha bir sarıldı demek yanlış olmaz ancak ülkelerindeki kadınların ve kendi deneyimlerinin paylaşmanın bir karşılığının ortaya çıkması, okur bulması ile takip eden şekilde farklı dillerde eserler ortaya çıkmaya başlamıştır.

Katledilen Zehra Kazemi: Zindan edebiyatının startını verdi

İran’da gördüğü işkenceler nedeniyle katledilen serbest fotoğrafçı Zehra Kazemi, zindan edebiyatının startı için bir başlangıç olmuştur diyebiliriz. 2003 yılında Tahran’da gerçekleşen ayaklanmalar ve eylemlerde fotoğrafçılık yapan ve görevi sırasında gözaltına alınan, ardından yaşamını yitirerek apar topar defnedilen Zehra Kazemi, Evin Cezaevi’nde sorgulanmıştı. Bedeninde işkence izleri olduğu ve başına aldığı ağır darbe ile yaşamını yitirdiği belirtilse de bu asla resmileştirilemedi. Yaşanan bu kaybın ardından ise Evin Cezaevi’nde esir tutulmuş olan Marina Nemat, cezaevi anılarını ve yaşadığı işkenceyi yazdı. Marina Nemat’ın kaleme aldıkları İran’da kadın tutsaklara yapılan işkencelerin görünür kılınmasına vesile olduğu kadar kendisi de dünyaca tanınan bir anı yazıcısı oldu. Toronta Üniversitesi’nde Sürekli Çalışmalar Okulu’nda anı yazım dersleri vermektedir, bir çok ödül sahibi olmuş çeşitli üniversite ve okullarda konferanslarını vermeyi sürdürmektedir. Marina Nemat, henüz 16 yaşında iken 1982 yılında işkence, mapus ve idam cezası ile tanışmıştı. Marina Nemat, 2006 yılında “Prisoner of Tehran: a memoir”, 2010 yılında “After Tehran: a life reclaimed” ve 2017 yılında ise “The Best Canadian Essays” kitaplarını kaleme almıştır.

Nahid Rachlin

Nahid Rachlin, yazımında öne çıkan başlıklar şiddet, içeride ve dışarıda olmak, baskılar, mapusluk, kabuller-redler ve bilhassa kadınların İran toplumunda çektikleri acılar, gerçekleştirdikleri direnişler ve toplumsal bağlamlara odaklanıyor. “Persian Girls”, “Jumping Over Fire”, “Foreigner”, “Crowd of Sorrows”, “Married to a Stranger”, “Heart's Desire: A Novel (Children of Poverty)” bazı yayınlanmış kitaplarıdır.

Jîla Huseynî

Jîla Huseynî 1964 yılında Doğu Kürdistan'ın Seqiz şehrinde şair bir ailede doğdu. Jîla Huseynî 15 yaşında şiir yazmaya başladı. Babasının kitaplığından ve dedesinin şiirlerinden yararlanan Jila Huseynî, büyük bir tutkuyla şiirlerini besteledi. “Geşeyî Evîn” adlı şiir kitabı, 1995 yılında yayınladı, “Qelay Raz” adlı  kitabı 1998, “Mirina Rojê” isimli kitabı ise şairin ölümünün ardından yayınlanır. 27 Eylül 1996 tarihinde Tahran’a gelen Kürt şair Şerko Bekes’i karşılamaya gider. Ancak Seqiz’e yakın bir yerde geçirdikleri trafik kazası sonucu hayatını kaybeder, kitabının önsüzünü de Şêrko Bêkes yazar.

Eserleri İtalyan ve Alman dillerine çevrilen Sarar Salar ise 1966 yılında Zahidan’da doğar ve Şiraz’da yaşar. Çalışmalarında ağırlıklı olarak kadınların iç dünyasını kaleme alır ve başkahramanları kadındır.

Devam edecek...