toplum/yaşam
-
Emine Ertak’ın tek talebi 29 yıldır kaybedilen eşine ait bir mezar
Cumartesi Anneleri eylemlerinin 855’inci haftasında 1992 yılında Şırnak’ta gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak’ın akıbetini sordu. Mehmet Ertak’ın eşi Emine Ertak, eşinin 29 yıldır kayıp olduğunu söyleyerek, “Talebimiz adalet yerini bulsun, eşimin bir mezarı olsun” dedi.
-
Sara’nın projesi ile çocuklar ve gençler geleceklerini aydınlatıyor
Çocukların eğitilmesine ilişkin konuşan Sara Yaqup Yusif, çocukların eğitim aşamasında ilgiye ve hissedilmeye ihtiyaçlarının olduğunu söyleyerek, geliştirdiği proje ile çocuk ve gençlerin geleceklerini aydınlatacaklarını kaydetti.
-
İki oğlunu kaybeden Halise Bilir: Acı çekmeyi değil direnmeyi seçtik
Bir yıl arayla iki oğlunu kaybettikten sonra başka annelerin de aynı acıları çekmemesi için barış mücadelesi yürüten Halise Bilir, “Bütün anneler ayağa kalkıp birbirine el versin. O kadar çok acımız var ki, ama biz o acıyı çekmeyi değil direnmeyi seçiyoruz. Savaşa karşı yaşamı savunuyor bunun için mücadele ediyoruz” dedi.
-
Nisreen’den kadınlara: Her işi yapabilirsiniz yeter ki kendinize inanın
Görsel Meslekler Sendikası Başkanı Nisreen Al-Ashkar, çalışmasında öyle bir düzeye geldi ki; 1951 yılında kurulan sendikanın ilk kadın üyeliğinden başkanlık koltuğuna seçildi. Nisreen, kadınların her işi yapabildiğini söylerken, “Kendinize inanın” diye sesleniyor.
-
Otizmli çocukları için meslek değiştiren kadınlar birçok başarıya da imza atıyor
Kahire’de birçok kadın, özel bakıma ihtiyacı olan çocuklarının yaşam koşullarını iyileştirmek ve topluma kazandırmak için birçok fedakarlıkta bulunuyor. Mesleklerinde değişiklik yapmak zorunda kalan kadınlar, birçok başarıya da imza atarken, otizmli çocuklar konusunda da önemli farkındalıklar yaratıyor.
-
“Anadillerini öğrenerek büyüyen çocuklar daha başarılı”
Son yıllarda bölgede Kürt ebeveynlerin çocuklarını anadilleri ile değil de Türkçe konuşarak büyüttüğüne dikkat çeken MED-DER Eşbaşkanı Şilan Elmas Kan, ailelere bu yöntemden uzaklaşılması gerektiği çağrısında bulundu. Çocukların kendi anadillerini öğrenerek hayata başlaması gerektiğini savunan Şilan Elmas Kan, anadillerini öğrenerek büyüyen çocukların her alanda daha başarılı olduğuna dikkat çekti.
-
Mısır’daki geri geleneksel ölçüler kadınların yaşamına mal oluyor
Mısır’da kadınlar evlendiklerinde evli oldukları erkeğin ailesi ile birlikte yaşamak zorunda. Bunu kabul etmedikleri taktirde hem mirastan hem de birçok haktan mahrum bırakılıyor. Konuyu değerlendiren uzmanlar, evlenen kadınların bir süre sonra eşinin ailesiyle şiddetli geçimsizlik yaşadığını bu durumun kimi zaman kadın katliamlarına ve intihara sürüklenme gibi sonuçları doğurduğuna dikkat çekti.
-
Binlerce kişiye umut olan kadın
Çiğdem Kuzucu, yıllar önce tek çocuğu Erdi Berkay Gülmez’i lösemi hastalığından kaybetmiş. Kuzucu, oğlu Erdi’nin ölümünden sonra yetişkin lösemi hastalarına dikkat çekmek ve nakil bekleyen sayısız hastaya yardım etmek için sosyal medya üzerinden “1000 Gönüllüden 1’i de Sen Olur musun” gurubunu kurarak binlerce kişiye umut oldu.
-
Yeni barbieler çalışma yaşamındaki kadınlardan esinlenerek üretildi
Pandemi yaşamımızda tartışmasız bir şekilde çok şeyi değiştirdi. Absürd bir konu gibi gelebilir, ancak çocuklarımıza kendisince estetiği dayatan barbie markasıyla anılan oyuncak firmasının bile “barbie tatilde, barbie partide” gibi versiyonlarından “barbie hastanede, operasyon odasında” oyuncaklarına doğru evrildik. Bebek markası üreticisi bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında çalışan kadınların bebeklerini yaptı.
-
Zübeyde Tepe: 28 yıldır oğlumun katillerinin yargılanması için mücadele veriyorum
Cumartesi Anneleri, gözaltında katledilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin faillerini sordu. Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe, “28 yıldır oğlumun katillerinin yargılanması için mücadele veriyorum. Türkiye’de adalet yok. Eğer adalet olsaydı katiller bulunmuştu” dedi.
-
Kayıp Yakınları: Osman Buluttekin nerede?
İHD ve kayıp yakınları, Kulp ilçesinde 1995’te evine düzenlenen baskın sonucu gözaltına alınan Osman Buluttekin’in akıbetini sordu.
-
Afganistan’da kadın gazeteciler hedefte
Karşılaştıkları bütün zorluklara rağmen mesleklerini ısrarla sürdüren Afganistan’daki kadın gazeteciler, “Biz kadınlar yaşanan zorluklar karşısında geri adım atmamalıyız. Egemen gücün özgürlüklerin sesini bastırmaması için kendi söylediğimizde ısrar etmeliyiz” diyor.
-
Tutuklu annesi: Bir yıldır oğluma ne dokunabiliyorum ne de sarılabiliyorum
Türkiye’de cezaevlerinde yaşanan zorluklara dikkat çeken Mihan Turan, pandemi ile birlikte koşulların daha da çekilmez hale geldiğine dikkat çekerek, “Bu hastalık yüzünden bir yıldır açık görüşler yapılamıyor, görüşler camların arkasında. Oğluma ne dokunabiliyorum ne de sarılabiliyorum. Bir anne için bu dünyada daha acı, daha kötü ne olabilir?” diye sordu.
-
Şengal özgürleşti, Êzdalık bitmedi
“Şengal’in özgürleşmesinden bahsediyordu. Evin içinde mutluluktan tilili çektim. İlk defa gülmüştüm. İçim kıpır kıpır olmuştu. Sonra Ebu Ladin geldi ‘neden sevindin’ diye sordu. Ben de ‘Şengal siz IŞİD’in vahşetinden kurtuldu, her yer kurtulacak sizin sonunuz ölüm’ dedim. Birden bana saldırdı. Beni yere attı var gücüyle vurmaya başladı.”
-
Sağlık sektörünün çöktüğü Arap ülkelerinde kadınlar ailelerine şifa oluyor
Dünyanın her yerinde koronavirüs ile mücadele kapsamında hastanelerde hastaların tedavi süreci ile ilgilenen hemşire, doktor ve çalışan bulunuyor, ancak Arap ülkelerinde sağlık altyapısının yıkılması nedeniyle böyle bir imkan yok. Bu nedenle yakınları virüse yakalanan çok sayıda kadın, doktor ve hemşire rolünü üstlenerek yakınlarını iyileştirmeye çalışıyor.
-
Ömrünü gazeteciliğe adayan Edibe kadınlar için de spor salonu açtı
Yirmi yıldır basın alanında çalışma yürüten gazetece Edibe Ehmed Semin, bir yandan basın işini sürdürüyor, diğer yandan gençlik, kadın, hayır işleri gibi kurumlarda da aktif kimliği ile yer alıyor. Kadınlara özel bir spor salonu da açan Edibe, “Hayır kurumlarında çalışmak bana hayatın anlamlı olduğunu hissettiriyor” diyor.
-
“Mekteba Sor mahşer yeri oldu”
Şirin Êzidî bir kadın olarak en ağır işkenceleri yaşadı. Dayak yedi, aç kaldı, defalarca tecavüze maruz kaldı. Şirin yaşadıklarını “cehennem” diyerek tarif ediyor. O anlatıyor biz sözün ve yaşanmışlıkların ağırlığıyla dinliyoruz.
-
“Ben Şirin 15 yaşında IŞİD beni esir aldı”
Duyduğumuz tüm hikayelerin toplamına doğru gidiyoruz. Yukarı ve aşağı pazara, dağlara giden yola, seni dağlara taşıyan yolun hemen yamacına ve zikzakların aşağısında şehre açılan yolun ağzındayız. Daha yeni tanıştığımız Şirin ve ailesi de işte tam da burada IŞİD’in eline geçiyor. “Benden bir şey mi gitti. Dönüp arkama babama bakmak istedim. Ama dönemedim. Dönecek gücü kendimde göremedim. Belki de babam hala orada dizüstü oturuyordu. O gün ve sonrasında hiç dönüp babama bakamadım.”
-
Benim hikayem Çiyayê Şengal -4
Tüm insanlığa tecavüz ettiler “O odada, biz Êzidî kadınlarına yapılan işkence ve tecavüzler karşısında, tüm insanlık sınıfta kaldı. Ben bu dünyanın bir vicdanı olduğuna inanmıyorum.”
-
Kadın cinayetleri neden sadece izleniyor?
Sosyolog Feryal Saygılıgil ülkede yaşanan kadın cinayetlerine neden seyirci kalındığından, sosyal medyada kadın cinayetlerinin yansıma biçimlerine varana kadar bir çok konuyu değerlendirirken; “Kadın cinayetleri kamusal alanda da sıradan görülüyor, tıpkı evde olduğu gibi. Biz hepimiz aynı sınıftan, renkten olmayabiliriz ama aynı şekilde eziliyoruz. Hepimiz kurbanıyız bu sistemin” diyor.