Kırgızistanlı göçmen kadınlar: Robot değiliz, bizi dolandırıyorlar…

İzmir’e ülkelerinde olan istihdam sorunu nedeni ile göç eden Kırgızistanlı kadınlar, birbirleri ile dayanışmak için Kırgızistan ve Akdeniz Ülkeleri Kadınları ve İş İnsanları Derneği’nin bir şubesini kurdular. Aynı zamanda kafe olan dernekte, bakıcılık ve temizlik işlerinde çalışan kadınlar sorunlarını paylaşıp çözüm bulmaya çalışıyorlar. Türkiye’ye göç eden Kırgızistanlı kadınların en büyük sorunu ise araya giren danışmanlık şirketlerinin dolandırıcılık yapmaları.

ZEYNEP PEHLİVAN

İzmir - Dar ve yokuşlu sokakların aralarından sıyrılıp Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na gitmeye çalışırken kırmızı bir tabela dikkatimi çekti. Üzerinde “Kırgız Kafe” yazıyordu. İsim tercihindeki bu mütevaziliğin aksine;  hem dükkan hem de tabeladaki renklik bende ilgi uyandırdı. Aslında tabeladaki mesaj oldukça açık ve davetkârdı. Burası elbette Kırgızların işlettiği bir kafeydi ve bu kültüre ilgi duyanları sıcak atmosferiyle içeri buyur ediyordu.

Kırgızistan’a dair bildiğim tek şey; bağımsız Türk devletlerinden biri olarak dağlık bir coğrafyanın içinde var olmaya çalışmalarıydı. Bildiklerimin bir adım ötesine geçmek adına kendimi bu kafeden içeriye attım. Beni kapıda; tam 17 yıldır Türkiye’de yaşayan ve buraya bir hayli entegre olmasına rağmen kendi kültürünü koruyup yaşatmak adına da yoğun bir mücadele veren Nuray İzgi karşıladı. Çok geçmeden Nuray’ın, Kırgızistan ve Akdeniz Ülkeleri Kadınları ve İş İnsanları Derneği’nin başkanı olduğunu;  kafe olarak düşündüğüm bu mekânın ise, aynı zamanda Kırgızistan vatandaşlarıyla dayanışma gerçekleştirmek adına kurulan bir derneğin lokali olduğunu öğreniyorum. Hızlıca kaynaşıyoruz. Bu davetsiz misafirliğim onları da az benim kadar mutlu ediyor.

Kendi kültürlerine ait bazı ikramları önüme seriyorlar. Birkaç gün sonra aynı yerde haber yapmak adına sözleşiyoruz. Bu defa beni diğer Kırgız kadınlar, yöresel kıyafetleriyle karşılıyor. Her biri bambaşka hikâyelere sahip olan Kırgız kadınların kendi aralarındaki dayanışma ruhu kadar kültürel değerlerini yaşatmak adına verdikleri çaba, beni fazlasıyla mutlu ediyor. Hem Kırgız kültürünü yakından tanımak hem de Türkiye’ye gelme öykülerini dinlemek adına yüzümü önce Nuray’a çeviriyorum. Bütün içtenliğiyle anlatmaya başlıyor:

“Türkiye’ye gelen Kırgızistan vatandaşlarımıza yardımcı olmak amacıyla biz bu derneği açtık. Buraya gelen vatandaşlarımız aracı şirketler tarafından kandırılıyorlar. Buraya gelen çoğu kadın hasta, çocuk, yaşlı bakıcılığı ve ev temizliği işlerinde çalışıyor. Danışmanlık şirketleri aracılığıyla geliyorlar. Onların bazen pasaportlarını alıp maaşlarını vermediklerine tanık oluyoruz. Biz de böyle bir duruma düşen arkadaşlarımıza elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz. Aynı zamanda 2019’un başında arkadaşlarımızla bir araya gelerek bu kafeyi açtık. Tam açtığımız zaman pandemi araya girdi ama gelebilen geldi, çalıştırmaya devam ettik. Bizim ülkemiz 6 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke. İş imkânları çok kısıtlı. Buraya gelenlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor.”

“Araya dolandırıcılar girmesin istiyoruz!”

Nazgül Sarbagışova, Nuray gibi uzun süredir burada değil. O, toplamda üç buçuk senedir Türkiye’de. Burada genellikle yaşlı bakım işleri yaptığını söyleyen Nazgül, memleketinde bıraktığı çocuklarına burada kazandığı parayla bakmaya çalışıyor.

“Buraya üç buçuk sene önce tek başıma geldim. Kırgızistan’daki çocuklarıma bakıyorum. Vize konusunda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Kendimiz vize için uğraşmaya gittiğimizde karmaşık ve zor bir süreç işliyor. Onun için ortaya birtakım adamlar ve danışmanlık şirketleri çıkıyor. Yardımcı olacaklarını söylüyorlar. Bizim paramızı alıyorlar, sonra da bekletmeye başlıyorlar. Vizemizin sistemden çıkmadığını, kabul edilmediği söylüyorlar, sürekli bahaneler buluyorlar. Paramızı da alıyorlar ve bizi kaçak durumuna düşürüyorlar. Gelirken en fazla yaşanılan sıkıntımız bu oluyor. Ben paramı vermeyen bir işverenle karşılaşmadım. Gelen Kırgızların yaşadığı en büyük sorun bence vize konusundaki dolandırıcılık. Bu durumun kolaylaştırılmasını istiyoruz. Bizler zaten sigortamız da ödenerek dürüst bir şekilde çalışmak istiyoruz. Memleket de kazansın biz de kazanalım. Araya adamlar, dolandırıcılar girmesin istiyoruz.”

“Bizler insanız, robot değiliz!”

Son olarak yine Kırgızistanlı kadınlardan biri olan Karina Amirova ile konuşuyorum. Karina, 2017’de büyük beklentilerle adım attığı Türkiye macerasında neler yaşadığını ve bundan sonraki süreçte ne gibi beklentilere sahip olduğunu şu samimi cümleleri ile aktardı:

“Türkiye’ye bakıcı olarak çalışmaya geldim. Türkçe bilmediğim için ilk başta çok büyük zorluklar çektim. Bir şirket aracılığı ile gelmiştim. İlk çalıştığım yerde paramı alamadan işten çıkarıldım. Aracı şirket uçak bileti gibi masrafları fazlasıyla maaşlarımızdan alarak kesti. O sırada pasaportlarımızı da aldılar. Başka işlere de gönderdiler. Çok zordu. Bizler yabancıyız; ama biz de insanız, robot değiliz. Evine bakıcı, yardımcı olarak gittiğimiz insanlardan önce kalkıp onların işlerini yapıyoruz. Evin işi bitmeden yatamıyoruz. Aslında çalışma saatlerimiz çok uzun. Pandemi ile birlikte izin konusunda çok zorlanmaya başladık. Normalde bizler dışarı çıkarken bayram var gibi süslenerek çıkan bir milletiz. Burada çok yanlış anlaşılıyor, kötü gözle bakıyorlar. Biz ailemize bakmak, çalışmak için buradayız. Daha anlayışlı olmalarını istiyoruz. Biz onların annelerine, babalarına ve çocuklarına bakıyoruz.”